قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَشَدُّ النَّاسِ حَسْرَةً يَوْمَ الْقِيَامَةِ رَجُلٌ أَمْكَنَهُ طَلَبُ الْعِلْمِ فِي الدُّنْيَا فَلَمْ يَطْلُبْهُ وَرَجُلٌ عَلَّمَ عِلْمًا فَانْتَفَعَ بِهِ مَنْ سَمِعَهُ مِنْهُ دُونَهُ. (فيض Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Kıyâmet günü insanların en şiddetli pişmanlık duyacak olanı dünyâda ilim öğrenme imkânı bulup da onu talep etmeyen […]
Archive for Ocak, 2020
KİTÂBÜ’L-AYN
Basralı Halil bin Ahmed Ferâhidî (rah.), Arabî ilimlerde husûsi ile de nahiv ve aruz ilminde önde gelen âlimlerdendir. Hatta aruz ilmini ilk ortaya koyan bu zâttır. Peygamber Efendimizden (s.a.v.) sonra ilk defa Ahmed diye isimlendirilen kişi bu zâtın babasıdır. Dünyadan tamamen yüz çevirmiş ve bütün ömrünü ilme tahsis etmiş, Sîbeveyh ve Ahfeş gibi Arabî ilimlerde […]
PEYGAMBERİMİZİN BAZI MUCİZELERİ
Hudeybiye gazasında asker susuz kaldı. Ashâb-ı Kiram Fahr-i Âlem’in huzur-ı saadetlerine geldiler. Peygamberimiz matarasından abdest alıyordu. Peygamberimiz onlara “Ne istersiniz?” deyince: “Yâ Resûlallah! Abdest almaya ve içmeye sizin mataranızdakinden başka suyumuz yoktur.” dediler. Fahr-i Âlem mübarek elini mataranın ağzına koydukları gibi mübarek parmakları arasından pınardan akar gibi sular taşıp aktı. Bütün ashâb ondan içtiler ve […]
SADAKANIN DÜNYA VE ÂHİRETTE FAYDALARI
Ebu’l-Leys es-Semerkandî (rh.) şöyle dedi: Az olsun çok olsun sadaka veriniz. Zira sadakada on güzel fayda vardır. Bunların beşi dünyada, beşi de âhirettedir. Sadaka vermenin dünyadaki beş faydası şunlardır: Birincisi: Sadaka malı temizler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Dikkat ediniz! Boş söz, yalan yere yemin ve yalan söz karışan alışverişlerinizi sadaka vererek temizleyiniz.” buyurdular. İkincisi: Sadaka, vücûdu […]
OSMANLILARDA TEMİZLİK
Kânûni Sultan Süleyman devrinde 1552-1556 yılları arasında İstanbul’da dört yıl kalan bir İspanyol’un kitabından bazı notlar: Galata ve İstanbul’da cami ve hamam çoktur, birkaç bini bulur. İki tarafın da hamamları çok gösterişlidir. Dışarıdan saraylara benzerler. Yarım portakal şeklinde, kurşun kaplı kubbeleri vardır. Hamamın içi de yeşim, mermer ve somaki kaplıdır. … Erkek ve kadın hamamları […]
ÖLÜ VE DİRİ, BAŞKASININ AMELİNDEN FAYDALANIR
Müslüman, başkasının bağışladığı amellerden, hayırlardan faydalanır. Bu sünnet ve icma ile sabittir. Sadece kendi yaptıklarının kendisine faydası olur diyen kimse icmâ’a ve sünnete muhalefet etmiş olur. Bu ise batıldır. Çünkü; • İnsan, başkasının yaptığı duanın faydasını görür. İşte bu, başkasının yaptığı amelin faydası demektir. • Peygamber Efendimiz (s.a.v.) mahşerde hesabın kolay olması, cennete girmeleri ve […]
İSTANBUL’DA PARASIZ KALMAK…
Ahmed Cevdet Paşa’nın kızı Fatma Aliye Hanım, babasının medresedeki ilk yıllarına ait bir hatırasını şöyle anlatıyor: “Babam İstanbul’a yeni geldiği senelerde medrese hayatında sıkıntılı bir gününü anlatmıştı ki onu nakletmeden geçemeyeceğim! O ana kadar hiç para yoksulluğu görmemişti. Babası muntazaman onu pekiyi geçindirecek parayı gönderiyordu. Bir sene pek ziyade kış olup Lofça’dan bir hayli zaman […]
Günün Hadisi Şerifi
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَقُولُ ابْنُ آدَمَ مَالِي مَالِي وَهَلْ لَكَ مِنْ مَالِكَ إِلَّا مَا تَصَدَّقْتَ فَأَمْضَيْتَ أَوْ أَكَلْتَ فَأَفْنَيْتَ أَوْ لَبِسْتَ فَأَبْلَيْتَ. (ت Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Âdemoğlu ‘benim malım, benim malım’ deyip durur. Acaba sadaka verip âhirete bıraktığından veya yiyip tükettiğinden veyahut giyip eskittiğinden başka malın […]
ALLÂH’A ÎTİMAD ETMEK
Allâhü Teâlâ, Kehf Sûresi’nin 32 ile 44. âyet-i kerîmelerinde, fakir Müslümanlara karşı; malları ve yardımcılarının çokluğuyla iftiharda bulunan kâfirlere bu mağrûrâne hareketlerinin muvâfık olmadığını bir misalle ihtar ediyor. Misalde bahsi geçen iki şahıstan dünyaya dalmış, âhireti inkâr etmiş olan birinin cahilce, bencilce olan vaziyeti tasvir ediliyor. Mümin zatın yaptığı ihtarların da tahakkuk ettiği gösteriliyor. Yani, […]
KULLARIN FİİLLERİ
Bütün hâdiseler ve bilhassa insanlarin fiil ve hareketlerinin tamamı, Allâhü Teâlâ’nın kazâ ve kaderiyle, yaratması ve takdîriyle vücûda gelmektedir. Nitekim Resûlullah Efendimiz (s.a.v.): “Muhakkak Allâhü Teâlâ her fâili ve fiilini yaratıcıdır.” buyurmuştur. Fiiller ef’âl-i ihtiyâriyye ve ef’âl-i ıztırâriyye yahut tabîiyye nâmıyla iki kısma ayrılır. Ef’âl-i ihtiyâriyye: oturmak, kalkmak, yemek, içmek gibi kasd ve şuûrla meydana […]
ECEL YAKLAŞINCA
Kulun ölümü yaklaşınca dört melek yanına gelir. Birincisi, “Selâm sana ey Allâhü Teâlâ’nın kulu, yeryüzünün doğusunu batısını altını üstüne getirdim, atabileceğin bir adımlık yer bulamadım.” der. İkinci melek, “Selâmün aleyke ey Allâhü Teâlâ’nın kulu, dünyadaki bütün ırmakları dolaştım, sana nasip olacak bir yudum su göremedim.” der. Üçüncü melek, “Selâmün aleyke ey Allâhü Teâlâ’nın kulu, yeryüzünün […]
KELİME-İ TEVHİD’İN BAZI ESRARI
Lâ ilâhe illallâh’ın bazı sırları: Bütün harfleri ağız içinden; dudaklar hareket etmeden okunabilir. Bunda onu (Kelime-i Tevhîd’in manasını Allâh’dan başka ilah olmadığını) ikrarın içten yani kalpten olması gerektiğine işaret vardır. Onda hiç noktalı harf yoktur. Bu da Allâhü Teâlâ’dan başka bütün ilahlardan alakayı kesmeye işaret eder. Kelime-i Tevhid senenin on iki ayı gibi on iki […]
CEHENNEM ATEŞİ SENİ YAKMAZ
Resûlullah (s.a.v.) Mekke’deyken bir zat geldi, Ashab-ı Kirâm’a yemek yaptı. Ateşin harareti onu rahatsız etti. Resûlullah (s.a.v.) bunu görünce ona şöyle müjde verdi: “Bundan böyle cehennemin sıcağı sana asla dokunmaz.”
ABDÜLHÂLIK GUCDUVÂNÎ HAZRETLERİNİN NASÎHATLERİNDEN
Oğulcuğum! Sana bütün hallerde ilim, edeb ve takvâ öğrenmeni tavsiye ederim. Ehl-i sünnet ve cemâatten ayrılma. Fıkıh ve hadîs öğren. Câhil mutasavvıfdan uzak dur. Namazları dâimâ cemâatle kıl. Şöhretten sakın, çünkü şöhret âfettir. Kimseye kefîl olma, insanların vasiyet mesuliyetini üzerine alma. Sultanlara ve sultan çocuklarına yakın olma. Az konuş, az ye, az uyu. Çocuklar ve […]
Günün Hadisi Şerifi
جَاءَ رَجُلٌ إِلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ: إِنَّ أَبِي شَيْخٌ كَبِيرٌ لَا يَسْتَطِيعُ الْحَحَّ أَفَأَحُحُّ عَنْهُ؟ قَالَ: نَعَمْ حُحَّ عَنْ أَبِيكَ. (طص Bir adam Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve selleme gelerek: “Yâ Resûlallah, babam ihtiyardır, haccetmeye güç yetiremiyor. Onun adına hac yapabilir miyim?” diye sordu. “Evet, babanın adına hac yap.” buyurdular. (Taberânî, […]
HANGİ İBADETLERDE NİYÂBET (VEKÂLET) CÂİZ OLUR
İbâdette niyâbetin geçerli olup olmadığı meselesinde asıl olan şudur: İbâdetler üç nevi olup biri, sırf mâlî olandır: Zekât ve sadaka-i fıtır gibi. Biri sadece bedenen olandır: Namaz ve oruç gibi. Biri de hem bedenen hem mâlen olandır: Hac gibi. Sırf mâlî olan ibâdetlerde niyâbet -her hâlde- cârîdir. Sırf bedenî ibâdetlerde cârî değildir. Hem mâlî hem […]
TEBÜK SEFERİ VE RESÛLULLAH’A YARDIM
Hicretin 9. yılında Tebük için seferberlik emredilmişti. Tevbe sûresinin Tebük seferi hakkındaki 41 ve 42. âyeti kerimeleri şöyle tefsir edilmiştir: Gerek kolay, gerek zor gelsin, genç-ihtiyar, bekâr-evli, işsiz-meşgul, fakir-zengin, yaya-atlı, yüksüz-yüklü ne halde olursanız olun, -az çok bir gücü olanlar- hepiniz seferber olunuz. Hem mal, hem beden ile, takati olanlar ikisiyle de, yalnız malı olan […]
YOLCULUK ÂDÂBINDAN
Bir kimse yolculuğa çıkarken bilhassa hacca giderken ailesine, akraba ve komşularına, kardeşlerine veda edip onlardan duâ ister. Onlarla helâlleşir. Gücü yettiğince kalblerini hoşnud etmeye çalışır ki duâyı ihlasla yapsınlar. Zira Allâh onların duâsını onun hakkında hayırlı kılar. Müsâfirin hayır ehlinden tavsiye talebi de müstehabdır. Yolcular, uzun yola çıkanlar geride kalanları Allâh’a emânet eder. Evinden çıkarken […]
Günün Hadisi Şerifi
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِعْلَمْ أَنَّكَ لَا تَسْجُدُ لِلهِ سَجْدَةً إِلَّا رَفَعَكَ اللهُ بِهَا دَرَجَةً وَحَطَّ عَنْكَ بِهَا خَطِيئَةً. (حم Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Bil ki, muhakkak Allah için yaptığın her bir secde sebebiyle Allâhü Teâlâ seni(n mertebeni) yüce bir dereceye yükseltir ve günahlarını da siler.” (Müsned-i Ahmed bin […]
NAMAZIN EHEMMİYETİ
Namaz, Hazret-i Allah ile kul arasında bir sıla (buluşma), kulun huzûrullâha çıkıp kulluğunu arz etmesidir. İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri, bir mektuplarında buyuruyorlar ki: “Namaz, kelime-i şehâdetten sonra İslâm’ın en mühim ikinci şartıdır. Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı Kerîm’de, ‘Zikrim için namaz kıl’ (Tâhâ Sûresi, âyet 14) buyuruyor. Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz, ‘Namaz, müminin mîracıdır.’ ve “Kulun Allâh’a en […]
SULTAN BİRİNCİ MURAD HAN’IN BİR KERÂMETİ
Sultan Birinci Murad Han merhûm, bir gün -o zamanlar vahşî hayvanların mekânı olan- Bursa etrâfındaki Kaplıca Hamâmı tarafına av için çıktı. Bir ceylan peşine düştü. Hayli kovaladıktan sonra bugünkü Kaplıca câmiinin yerine gelince rüzgar gibi koşan hayvan bir anda dönüp sultanın önünde durdu. Dile gelip: “Ey gâfil padişah! Âlemlerin Rabbi, seni kendi halinde gezen mahlûklarına […]
SALİHLERDEN OLMANIN YOLU
Bişr-i Hâfî (rh.) şöyle buyurdular: Rüyâmda Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) gördüm. Bana “Yâ Bişr! Allâhü Teâlâ, senin dereceni niçin akranlarından üstün kıldı, bilir misin?” diye sordular. Ben “Hayır, yâ Resûlallah” dedim. Buyurdular ki; “Sünnetime tâbi olman, sâlihlere hizmet etmen, din kardeşlerine nasihatta bulunman, Ashâbımı ve Ehl-i beytimi sevmen. Seni ebrârın (sâlih kulların) makamına ulaştıran işte bunlardır.” […]
PEYGAMBERLERE OLAN İHTİYAÇ
Allâhü Tealâ, varlığını, birliğini bilmeleri ve kendisine ibadet etmeleri için insanları yaratmış, onları diğer yaratılmışlar arasında akıl ile fikir ile mümtaz kılmıştır. Bir insan aklını ve fikrini kullanarak bir yaratan olması gerektiğini bilebilir. Fakat insan kendi başına Allâhü Teâlâ’yı şânına lâyık bir surette bilemez, onun rızasına uygun olan ibadetleri ve kendi yaratılışındaki hikmetin neden ibaret […]
Günün Hadisi Şerifi
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وُزِنَ حِبْرُ الْعُلَمَاءِ بِدَمِ الشُّهَدَاءِ فَرَجَحَ عَلَيْهِمْ. (فيض Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Âlimlerin mürekkebi, şehitlerin kanı ile tartıldı da âlimlerin mürekkebi onlardan ağır geldi.” (Münâvî, Feyzü’l-Kadîr)
Molla Alâüddîn Ali Arabî
Molla Alâüddîn Ali (rah.), aslen Halebli olup evvelâ memleketindeki âlimlerden ilim tahsil etti. Sonra Anadolu’ya gelip Bursa’da Yıldırım Medresesi’nde Molla Gürânî Hazretlerinin derslerine katıldı. İlk İstanbul kâdîsı Hızır Çelebi’den de hayli ilimler tahsil ettikten sonra Edirne Dârulhadîs Medresesi’nde Molla Fahreddîn Acemî’nin muîdi (yardımcısı) olup talebelere gece gündüz ilim öğretmeye başladı. Bu esnada Şerh-i Akâid’e hâşiye […]
KIBLEYE HÜRMET
Resûlullah (s.a.v) bir topluluğa namaz kıldıran bir adamın kıbleye doğru tükürdüğünü gördü. Onlara “Bu adam size namaz kıldırmasın.” buyurdu. Adam bu hadiseden sonra namaz kıldırmak isteyince ona Resûlullah’ın (s.a.v) emrini bildirdiler. O da gidip Resûlullah’a (s.a.v) sorunca “Evet, öyle dedim.” buyurdular. Bayezid-i Bestâmî (r.a) anlatıyor: Bana âbid bir kişiden medihle söz edilmişti. Merak ettim ve […]
AHMET İZZET PAŞA’NIN İ’TİRÂFI
Ahmet İzzet Paşa hâtırâtında (Feryâdım), Sultân İkinci Abdülhamîd Han ile alâkalı şu i’tirâfta bulunmuştur: “Sultan Abdülhamid Han ile temas etmiş olan yerli ve yabancı herkes onun keskin zekâ ve ileri görüşlülüğünü tasdik ederler. Saltanatı zamanında başından gelip geçenlere bakıp düşündükçe düşmanları tarafından yapılan iftirâlardan uzak olduğuna ve kimseye zulmetmediğine ben vicdânen hükmetmekteyim. Jurnal olunan adamın […]
BERÂTINI ALAN HACI
Geçmiş zamanda Bağdat’tan bir kafile hacca gitmek üzeredir. Zengin komşularının hacca hazırlandıklarını duyan temiz kalpli fakir bir adam: “Ben de, şu komşularımla birlikte hacca gideyim” deyip hazırlığını yapar ve Hac kafilesiyle yola çıkar. Kendini beğenmiş zenginlerden bazıları bu fakirin hacca gitmesine hayret ederler. Bunlardan biraz da bilgi sahibi olan biri, “Komşum, senin bineğin yok, azığın […]
GÜNAHLARI AFFETTİREN BAZI ŞEYLER
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: • “Her kim bir çocuğuna yüzünden Kur’ân okumasını öğretirse Allâh onun geçmiş ve gelecek olan(günahları)nı mağfiret eder. • “Her kim çocuğuna ezberden Kur’ân okumağı öğretirse Allâhü Teâlâ kıyâmet gününde yüzü ayın on dördü gibi (parlak) olarak diriltir; çocuğuna ‘oku’, denilir. Her bir âyeti okudukça Allâh babasının bir derecesini yükseltir. Kurân-ı Kerîm’den […]
Günün Hadisi Şerifi
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْبِرُّ حُسْنُ الْخُلُقِ وَالْإِثْمُ مَا حَاكَ فِي صَدْرِكَ وَكَرِهْتَ أَنْ يَطَّلِعَ عَلَيْهِ النَّاسُ. (م Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “İyilik, güzel ahlâktan ibârettir. Günah ise senin vicdanını rahatsız eden ve insanların muttali olmasından hoşlanmadığın şeydir.” (Sahîh-i Müslim)
İBN-İ ASÂKİR
İbn-i Asâkir ismiyle meşhur olan Ali bin Hasan bin Hibetullâh ed-Dımaşkî, hicrî altıncı asrın meşhur hadîs ve Şâfiî fıkıh âlimidir. Âdil hükümdâr Nûreddîn Mahmûd Zengi ve Salâhuddîn Eyyûbî zamanlarında Şam’da yaşamıştır. İbn-i Asâkir, hicrî 499 (M. 1105) tarihinde Dımaşk’ta doğdu. İlk tahsîlini memleketinde yaptıktan sonra hadîs ve diğer ilimleri tamamlamak için Irak ve Horasan taraflarına […]
HAYA ÖRNEĞİ HAZRETİ OSMAN
Hazreti Âişe radıyallahu anhâ anlatıyor: Allah’ın Resulü bacakları açık bir vaziyette benim odamda oturmakta iken, Hazreti Ebû Bekir içeriye girmek için izin istedi. Peygamber aleyhisselâm halini değiştirmeden girmesine izin verdi. Kendisi ile konuştu. Sonra Hazreti Ömer izin istedi. Ona da, aynı hal üzerine, girmesi için izin verdi ve konuştu. Sonra Hazreti Osman girmek için izin […]
HERŞEYİ İMAN ETTİ, HATTA YÜZÜĞÜ BİLE
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Muâz bin Cebel’i (r.a.) Yemen’e göndermişti. Hz. Muâz oradan döndüğünde elinde “Muhammedün Resûlullâh” nakışlı bir yüzük vardı. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), “Bu yüzük nedir?” diye sual buyurdular. Hz. Muâz; – “Yâ Resûlullâh, ben insanlara yazılar yazıyorum. Yazdıklarımın üzerine ilaveler ve noksanlıklar yapılmasın diye böyle mühür olarak kullandığım bir yüzük edindim.” dedi. Resûllullâh Efendimiz […]
EN SAĞLAM KALE; ADÂLET
Ömer bin Abdülaziz (rh.)’e valilerinden biri mektup yazıp valilik yaptığı şehre bir kale inşa etmek için izin ister. Ömer bin Abdülaziz (rh.), kendisine şöyle cevap yazar: “Şehri önce adalet kalesiyle sağlamlaştır! Yollarını zulümden arındır!”
İHLÂS
İhlâs, herhangi bir işi güzel bir niyetle saf bir kalb ile yapmak, o işe başka bir şey karıştırmamaktır. Buna “Hulûs” da denir. Yapılan vazîfelerin kıymetleri ihlâsa göre artar. Zıddı riyâ olup bir vazîfeyi sırf gösteriş veya maddi bir menfaat için yapmaktır. Riyakar adamın yaptığı amelin mükafatını Cenab-ı Hak’tan dilemeğe yüzü olmaz. Hadîs-i şerîfte “Şüphe yok […]
Günün Hadisi Şerifi
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: سَيَأْتِي عَلَيْكُمْ زَمَانٌ لَا يَكُونُ فِيهِ شَيْءٌ أَعَزَّ مِنْ ثَلَاثٍ: دِرْهَمٌ حَلَالٌ أَوْ أَخٌ يُسْتَأْنَسُ بِهِ أَوْ سُنَّةٌ يُعْمَلُ بِهَا. (طس Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Üzerinize öyle bir zaman gelecek ki o zamanda üç şeyden daha kıymetli hiçbir şey olmayacak: Helâl bir dirhem (kazanç), kendisiyle […]
PEYGAMBERİMİZİN MUCİZESİ
PEYGAMBERİMİZİN MUCİZESİ: SİZ SORMADAN SÖYLEYEYİM Hz. Ebûbekir, Hz. Ömer, Hz. Ali bin Ebû Tâlib ve Hz. Ebû Ubeyde bin Cerrâh (radıyallâhü anhüm) bir araya gelip birtakım şeyleri müzâkere ediyorlardı. Ali bin Ebû Tâlib (k.v.) onlara: “Haydi beraber Resûlullâh’a (sallallâhü aleyhi ve sellem) gidelim ve (bu mevzûları) ona soralım.” dedi. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) huzuruna varınca “Yâ […]
İLİMLERİN KAYNAĞI RESÛLULLÂHDIR
İlimlerin, ilk menbaı; kaynayıp dağıldığı yer Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.)’dir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Allâhü Teâlâ’dan gelen ilim ve hidâyet ile zâhiren ve bâtınen doyup kandı. Bu ilimlerin zahirinden din ortaya çıktı. Tefsir âlimleri, hadîs imamları ve İslâm fakihleri, kitap ve sünnetten birçok ilim elde ettiler. Onlardan hükümler çıkarttılar. Yeni hâdiseleri, Kur’ân-ı Kerîm ve hadîs-i şerîflerin asıllarına […]
İMANIN ŞUBELERİNDEN: SABIR
Sabır, acıya katlanmak, onu geçirmek için sebat ve mukavemet etmektir ki her ferahın, her muvaffakıyetin anahtarıdır. Darlığın, sıkıntının geçmesi için Allâh’ın yardımını kazandıracak sebeplerin birincisidir. Günahlara sabır, nefsin günah olan arzularına, isteklerine mukavemet etmektir. Musîbetlere sabır, başa gelen belâ ve kederlere tahammül etmektir. Sabırsız kimseler her zaman darlık içindedir. Genişlik zamanında eldeki nimetin de kadrini […]
İNSANLAR; DÜNYA GEMİSİNİN ÂHİRET YOLCULARI
Nisâ Sûresi’nin 103. Âyet-i kerîmesinde -meâlen- “Namazı kılıp bitirdiğiniz zaman gerek ayakta ve gerek otururken ve gerek yanlarınız üzerinde hep Allâh’ı zikredin.” buyurulmuştur. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: • “Rabb’ini zikreden ile zikretmeyenin misali diri ile ölü gibidir.” (Sahih-i Buhârî) • “Gâfiller arasında Allâhü Teâlâ’yı zikreden, kuru otlar arasındaki yeşil ağaç gibidir.” • “Bir topluluk toplanıp […]
Günün Hadisi Şerifi
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ أَمَامَكُمْ عَقَبَةً كَئُودًا لَا يَجُوزُهَا الْمُثْقَلُونَ. (ك Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Muhakkak önünüzde aşılması güç, sarp yokuşlar (meşakkatli bir dünyâ ve âhiret hayâtı) vardır. (Günah) yüklü olanlar, onları geçemezler.” (Hâkim, el-Müstedrek)
HZ. ALİ’NİN (K.V.) EVLÂTLARINA VASİYETLERİ
Hz. Ali (k.v.) kendisini şehîd eden yarayı aldığı vakit, oğulları Hz. Hasan’ı ve Hz. Hüseyin’i (radıyallâhü anhümâ) çağırarak onlara şöyle nasîhatte bulunmuştu: “Allah’tan korkmanızı ve dünya hayatında size karşı haksızlık edilse bile, sizin öyle davranmamanızı tavsiye ederim. Sakın kaybettiğiniz kimse için ağlamayasınız. Haktan başka bir şey söylemeyin. Yetime merhamet edin, zayıfa yardımcı olun. Âhiretiniz için […]
İSTİŞÂRE EDEN PİŞMAN OLMAZ
Bir iş hakkında bazı kimselerin görüşüne müracaat etmeye, onlara danışmaya ve fikir alışverişinde bulunmaya istişâre denir. Bir yerde toplanıp istişârede bulunan topluluğa şûrâ; kendisiyle istişâre edilen kişiye müsteşar denilir. İstişâre edilecek kimse güvenilir ve hayırsever olmalıdır. Kanâatinin aksine fikir beyan edip karşısındakini aldatan hâinlik etmiş olur. Danışılan şey kendisine ait olsa kendi hakkında ne düşünüyorsa […]
KAYBOLURSA ÎMÂN DA HAYÂ KAYBOLUR
Hazret-i Âdem Aleyhisselâm’ın zamân-ı şeriflerinden bu zamana gelinceye kadar hayâ ve güzel ahlâk her devirde bulunmuştur. Hiçbir haslet güzel ahlâktan daha azîz, daha şerefli değildir. Hayırdan ve şerden, Allâhü Teâlâ Hazretlerinin yarattığı her ne varsa çift olarak yaratılmıştır. Bu, “Her şeyden çift çift yarattık, inceden inceye düşünesiniz diye.” meâlindeki Zâriyat Sûresi’nin 49. âyet-i kerîmesi ile […]
Kıyam binefsihî
ALLÂHÜ TEÂLÂ’NIN ZÂTÎ SIFATLARINDAN KIYAM BİNEFSİHÎ Kıyam binefsihî; Allâhü Teâlâ’nın varlığının kendi zâtıyla olmasıdır. Bu sıfat da Allâhü Tealâ’ya mahsustur. Şöyle ki, Hak Teâlâ’nın ezelî ve ebedî olan varlığı kendi zâtı ile kâimdir, kendi varlığı, kendi mukaddes zâtının muktezasıdır. Aslâ başkasından değildir. Bunun içindir ki, Allâhü Teâlâ’ya “Vâcibü’l-vücûd” denir. Onun varlığı, başka bir var edene […]
Günün Hadisi Şerifi
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللهَ تَعَالَى يَبْغُضُ كُلَّ عَالِمٍ بِالدُّنْيَا جَاهِلٍ بِالْآخِرَةِ. (فيض Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Muhakkak Allâhü Teâlâ dünyaya âit işleri öğrenip de âhiret hakkında câhil kalan kimselere buğzeder.” (Münâvî, Feyzü’l-Kadîr)
AKILLI KİMDİR?
İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri bir mektubunda şöyle buyurmaktadır: “Sen bil ki şu dünya, görünüşte çok tatlıdır. Onda sûrî (görünüşte) bir tazelik vardır. Lâkin hakîkatte öldürücü bir zehir ve faydasız maldır. Dünyaya bağlanmakta hiçbir menfaat yoktur. Ona meyleden rezil ve rüsvay olur, meftûn olan ise delidir. Dünyanın hükmü, altınla kaplanmış pisliğin hükmü gibidir. Hâli ise şekerle […]
MELEKLERE İMÂN
İmanın ikinci şartı: Ve melâiketihî: Allâhü Teâlâ’nın meleklerine inandım, demektir. Melekler yemezler, içmezler. Onlarda erkeklik dişilik olmaz ve günah işlemezler. Hak Teâlâ’nın emri her ne ise dâima yerine getirirler. Hak Teâlâ her birini bir hizmet için yaratmıştır. Sayılarını ancak Allâhü Teâlâ bilir. Meleklerin içinde mukarreb; makâmı yüksek olup Allâhü Teâlâ’ya yakın olanları ve peygamberleri vardır. […]
MEZHEB SAHİBİ İKİ İMAM
İmâm-ı Şâfi’î ile İmam Ahmed bin Hanbel İmâm Mâlik’in talebelerindendir. İmâm-ı Şâfi’î, İmam Mâlik mezhebinin usulünü tahsîl ettikten sonra İmâm-ı A’zam hazretlerinin talebelerinden pek çok ders okuyup bu iki mezhebi bir araya getirerek, mezcederek müstakil bir mezheb vücûda getirdi. Kendisi Arab’ın beliğlerinden olduğundan âyet ve hadîslerin ifâde sûretine bakıp ne tarafta kuvvet bulursa onunla amel […]
MÜ’MİN GIBTA EDER
Fudayl bin Iyaz (rh.) şöyle buyurdu: Gıbta etmek îmandan, haset etmek de nifaktandır. Mü’min gıbta eder, haset etmez. Münafık haset eder, gıbta etmez. İyi bir mü’min gördüğü ayıpları örter, onu işleyene nasihatte bulunur. Fâcir ve kötü kimseler ise ayıpları ortaya çıkarır, kusurlarından dolayı insanları ayıplar ve o kusurları herkese yayar.
Günün Hadisi Şerifi
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَا عَجَبًا كُلَّ الْعَجَبِ لِلْمُصَدِّقِ بِدَارِ الْحَيَوَانِ وَهُوَ يَسْعَى لِدَارِ الْغَرُورِ. (هب Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Ebedî hayâta; âhiret hayâtına inanıp da (hep) aldanış yurdu olan dünyâ için çalışana pek çok hayret ederim.” (Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)
MÜMİN DÜNYAYA DEĞİL ÂHİRETE HARÎS OLMALI
Fakîh Ebulleys Semerkandî (rah.) şöyle dedi: Tûl-i emel sahibi olmayanlara; sonu gelmeyen dünya arzusu peşinde koşmayanlara Allâhü Teâlâ dört şeyle ikramda bulunur: 1- İbâdet hususunda onun kuvvetini arttırır. Çünkü kul yakında öleceğinin idrâkinde olursa karşısına çıkan sıkıntı ve zorluklara aldırmaz, bütün gücü ile ibâdet etmeye çalışır ve böylece ameli çoğalır. 2- Geleceğe dâir üzüntüsünü azaltır. […]
NAMAZIN KAZASI
Bir namazı vaktinde kılmaya “eda” denir. Vaktinden sonra kılmaya da “kaza” denir. Vaktinde kılınmamış olan beş vakit farz namazlarının kazası farzdır. Vitir namazının kazası ise vacibdir. Sünnetlere gelince: Bir sabah namazı, sünneti ile beraber kaçırılınca, o gün güneş doğduktan (kerahet vakti çıktıktan) sonra istiva zamanına kadar bu sünnet farz ile beraber kaza edilir. İmam Muhammed’e […]
ÖLÜ DEFNEDİLDİKTEN SONRA TELKİN MEŞRÛDUR
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ölüyü defnettikten sonra kabrin başında durur ve “Kardeşinize istiğfar edin. Allâhü Teâlâ’dan (suallere) cevapta ona sebat isteyin. Zira o şimdi sual olunmaktadır.” buyururdu. İhyâu Ulûm’da geçen şu hadîs-i şerîf de telkînin sünnet olduğuna delildir: Ebû Ümâme el-Bâhili (r.a.) vefat edeceği sırada şöyle dedi: Yâ Saîd! Ben öldüğüm zaman bana Resûlullah’ın (s.a.v.) bize […]
Günün Hadisi Şerifi
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ آثَرَ مَحَبَّةَ اللهِ عَلَى مَحَبَّةِ النَّاسِ كَفَاهُ اللهُ مُؤْنَةَ النَّاسِ. (مسند الشهاب Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Kim, Allah sevgisini, insanların sevgisine tercih ederse, Allah, onu insanlara muhtaç etmez ve insanların zararı o kimseye dokunmaz.” (Kuzâî, Müsnedü’ş-Şihâb)
ALLAH İÇİN SEVMEK
Bakara Sûresi’nin 165. âyet-i celîlesinde -meâlen- “İnsanlardan öyleleri vardır ki Allâh’a karşı denkler, benzerler tutarlar. Onları, Allâh’ı sever gibi severler.” buyurulmuştur. Yani, (onların) emirlerine, yasaklarına, arzularına itâat ederler de Allâh’a isyan ederler, demektir. İfrattan kaçınmak için bazıları Allah’tan başka her kim olursa olsun ona hürmet ve muhabbet etmenin şirk olduğunu söylemiş ve kabirlere hürmet etmeyi […]
ÖZÜRSÜZ ÇOCUK DÜŞÜRMEK CİNAYETTİR
Cenîn, henüz annesinin rahminde bulunan çocuk demekdir. Ceninleri, kasıtlı olarak düşürmeye “iskat-ı cenîn = çocuk düşürme” denilir ki bu, büyük bir günah ve İslâm hukukuna göre bir cinayettir. Dînin müsaadesine dayanmaksızın bunu işleyenler, câni sayılırlar. Çünkü cenîn, bir insan demektir. Cenîn, canlı ise bunu bilerek düşürmek, bir insanı öldürmek demektir. Cenîn, henüz canlı değilse onu […]
YALAN EN BÜYÜK GÜNAHTIR
Yalan, en çirkin günahlardandır. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Muhakkak yalan nifâk kapılarından bir kapıdır.” “Mü’minde kötü ahlâktan her şey bulunsa da yalan ve hıyânet aslâ bulunmaz.” “Muhakkak doğruluk, iyiliğe götürür. İyilik ise cennete ulaştırır. Bir adam doğru söylemeye devam eder de nihayet Allâhü Teâlâ katında sıddîklardan yazılır. Yalan ise isyâna götürür. İsyân ve kötülük ise […]
ZEMZEM SUYU HER DERDE DEVADIR
Zemzem kuyusu Makam-ı İbrahim’in güney tarafındadır. Cebrâil (a.s.)’ın Hz. İsmail ve validesi Hz. Hacer için açtığı sudur. O tarihten itibaren Mekke mamur olmağa başladı. Cürhüm kabilesi oraya yerleşti. Cürhümlüler Kâbe-i Muazzama’ya ve Harem-i Şerîfe saygıda kusur edinceye kadar Mekke sakinleri onun suyundan istifade etmeye devam etti. Sonra onun yeri kayboldu ve bilinmez hâle geldi. Hz. […]
Günün Hadisi Şerifi
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللهَ عَزَّ وَجَلَّ عِنْدَ لِسَانِ كُلِّ قَائِلٍ فَلْيَتَّقِ عَبْدٌ رَبَّهُ وَلْيَنْظُرْ مَاذَا يَقُولُ. (هب Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Muhakkak Allah Azze ve Celle, her söyleyenin söylediğini işitir ve bilir. O hâlde kul, Rabb’inden korksun ve ne söyleyeceğini iyi düşünsün.” (Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)
RİFÂA BİN RÂFİ
Ashâb-ı Bedir…….RİFÂA BİN RÂFİʻ (r. anhümâ) Rifâa bin Râfi’, Ensâr’dan olup Hazrec Kabîlesi’nin Zürayk oğullarındandır. Babası Râfiʻ bin Mâlik’in de Ashâb-ı Bedir’den olduğuna dair rivâyet vardır. Rifâa Hazretlerinin künyesi “Ebû Muâz” olup vâlidesi, Ümmü Mâlik binti Übey bin Selûl’dür. Rifâa Hazretleri, Sahîh-i Buhârî’de de geçtiği üzere Bedir Gazâsı’nda bulunmuştur. Babasıyla birlikte Akabe ve Rıdvân Beyʻati’nde, […]
KABİR SUÂLİ
Kabirde meyyite Münker Nekir dört şey suâl eyler: Rabbin kim, nebîn kimdir, nedir dînin ve kıblen gâh. Cevâbın verenin canıyla cismi zevk eder anda Şaşub küffâr ve âsîler çeker anda azâbullâh. (E. İbrahim Hakkı)
KÖTÜ HUYLUDAN BİRŞEY İSTEME
Bir derviş zorda kalmıştı. Birisi ona: “Çok zengin birisi var. Eğer senin zorda kaldığını bilirse sana yardımcı olacağını zannediyorum.” dedi. Derviş: Ben onu tanımıyorum, dedi. Adam: Ben seni ona götüreyim, dedi. Dervişi alıp zenginin evine götürdü. Derviş, karşısında dudağı sarkık, öfkeli ve asık suratlı bir adamı görünce hiçbir şey söylemeden oradan çıktı. Dervişi zengine götüren […]
KOMŞUYA HÜRMET ANNEYE HÜRMET GİBİDİR
Kişi, komşularına iyilik yapmalı, onlara akrabası gibi ikram etmelidir. Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Komşuya hürmet, anaya hürmet gibidir. Cebrâil Aleyhisselam bana komşu hakkına riayeti tavsiye etti. Hatta o kadar ki komşuyu komşuya vâris kılacak zannettim.” buyurdular. Komşusu aç iken, kendi tok yatmamalıdır. Komşusunu eliyle yahut diliyle incitmemeli; onunla güler yüzle, tatlı sözle konuşmalı ve iyi […]
Günün Hadisi Şerifi
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللهَ يُحِبُّ الْعُطَاسَ وَيَكْرَهُ التَّثَاؤُبَ. (خ Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Allâhü Teâlâ (kulun vücudunun sıhhat ve hafifliğine sebep olan) aksırığı sever, (gafletine sebep olan) esnemeyi de fenâ görür.” (Sahîh-i Buhârî)
ESNEMEK VE ESNEMEYİ GİDERMENİN YOLLARI
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular ki: “Esnemek, şeytandandır. O hâlde biriniz esnediği zaman gücü yettiği kadar onu gidermeye çalışsın. Zîrâ biriniz (esnerken) ‘hâ, hâ’ dediğinde şeytan (ona) güler.” Bu hadîs-i şerîfte şeytan, insanı dâima nefsin hevâsına, arzu ve isteklerine çekmek için uğraştığından esnemek ona izâfe olunmuştur. Ayrıca esnemeye sebeb olan şeyden sakındırmak murad […]
KONUŞMA ÂDÂBINDAN
• Konuşurken dinleyeni mahcub etmemelidir. • Herkesin bildiği bir şeyi, bilinmeyen bir şey gibi anlatmamalıdır. • Kendi bildiği bir şey anlatılırsa anlatanı utandırmamak için kendisi onu bilmiyormuş gibi dinlemelidir. • Başkasına bir şey sorulduğunda -kendisi bilse bile- cevap vermek için ileri atılmamalıdır. Eğer o kimse cevap veremezse, sorulanı mahcup etmeden güzellikle ve terbiye hudutlarını aşmadan […]
MÂNEVÎ TEMİZLİK: TEVBE / ABDEST VE GUSÜL (BOY ABDESTİ)
MÂNEVÎ TEMİZLİK: TEVBE Mânevî temizlik, kalbleri güzel ahlâk, güzel amel ile temizlemeye, süsleyip nurlandırmaya çalışmaktır. Günahlar ile kirlenen ruhları, kalbleri tevbe ve istiğfâr ile temizlemeğe çalışmalıdır. Günahlar; kebîre ve sağîre yâni büyük ve küçük diye iki kısımdır. Kebîre, yâni, büyük günahların başlıcaları şunlardır: Allâhü Teâlâ’yı inkâr etmek, Allâhü Teâlâ’ya ortak koşmak. Kat’î olan bir dinî […]
Namazda Okunan Bâzı Sûre ve Âyetler
Sûreler, latin harflerinden okunacağı zaman aşağıdaki işâretlere dikkat edilmesi zarûrîdir: âa: a harfi ince bir şekilde çekerek okunacak, aa: a harfi kalın ve çekerek okunacak, üü: ü çekerek okunacak. ii: i çekerek okunacak, altı çizgili hboğazdan hırıltılı olarak çıkarılacak, altı çizgili s ve z harfleri peltek okunacaktır. Fâtiha-i Şerîfe اَعُوذُ بِٱللهِ مِنَ ٱلشَّيْطَانِ ٱلرَّجِيمِ ﴿﴾ بِسْـمِ ٱللهِ ٱلرَّحْمٰنِ ٱلرَّحِيمِ ﴿﴾ ٱَلْحَمْدُ ِللهِ رَبِّ ٱلْعَالَمِينَ ﴿﴾ٱَلرَّحْمٰنِ ٱلرَّحِيمِ ﴿﴾ مَالِكِ يَوْمِ ٱلدِّينِ ﴿﴾ اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعِينُ ﴿﴾ ٱِهْدِنَا ٱلصِّرَاطَ ٱلْمُسْتَقِيمَ ﴿﴾ صِرَاطَ ٱلَّذِينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ غَيْرِ ٱلْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلاَ ٱلضَّآلِّينَ ﴿﴾ اٰمِينَ “Euuzü billâahi mineşşeytaanir raciym Bismillâahi’r- rahmâani’r – rahıym Elhamdü lillâahi […]
Günün Hadisi Şerifi
قَرَأَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: {وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ اُمَّةٌ يَدْعُونَ اِلَى الْخَيْرِ} ثُمَّ قَالَ: اَلْخَيْرُ اتِّبَاعُ الْقُرْآنِ وَسُنَّتِي. (ابن كثير Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem “Ve sizden hayra dâvet eden bir cemâat (topluluk) bulunsun…” (meâlindeki) âyet-i kerîmeyi okuduktan sonra “Hayır, Kur’ân-ı Kerîm’e ve benim sünnetime tâbi olmaktır.” buyurdular. (Tefsîr-i İbn-i Kesîr)
PEYGAMBERİMİZİN (S.A.V.) BİZANS KRALINA MEKTUBU
Resûlullah (s.a.v.) Hazretleri, Hudeybiye Gazası’ndan döndüğü zaman Rum (Bizans) kralına bir mektub-ı şerîf yazdılar. Ashâb-ı Kirâm’dan bazıları: “Yâ Resûlallâh, Rum tâifesi bir mektubun mührü olmazsa, okumazlar.” dediler. Peygamberimizin (s.a.v.) emri üzerine, gümüşten bir mühür kazdırıldı. Mührün üzerinde “Muhammedün Resûlullah” yazılı idi. Peygamberimiz (s.a.v.) mektubu şerîfi bununla mühürlediler ve Dıhyetü’l-Kelbî (r.a.) ile Rum padişahına gönderdiler. Hicretin […]
ÖLÜMÜ ÇOK HATIRLAMANIN FAZİLETİ
Ölümü çok hatırlayan kimseye üç şey ikram edilir: 1- Günahlarından tevbeye acele etmek, 2- Elindeki rızka kanaat etmek, 3- İbadetlerinde gayretli olmak. Ölümü unutan kimse de üç şeyle cezalanır: 1- Yarın tevbe ederim diyerek tevbe etmeyi geciktirir, 2- Elindeki rızka razı olmaz, 3- İbadetlerinde tembellik gösterir
RESÛLULLAH ALEYHİSSELAMIN ÜÇ VAZİFESİ
Allâhü Teâlâ, kullarına, Peygamberler aleyhimüsselâm gönderdi ve onlar vâsıtası ile kullarına, saâdete ve felâkete sebeb olan işleri bildirdi. Peygamberlerin en büyüğü, son peygamber Muhammed Mustafa (s.a.v.)’dır. Yeryüzündeki dinli dinsiz herkese, her yere, her millete peygamber olarak gönderilmiştir. Son peygamber Hz. Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi ve sellem bütün insanların, meleklerin ve cinlerin peygamberidir. Dünyânın her yerinde, […]
SADAKANIN KABUL OLMASININ ŞARTLARI
1- Sadaka helâl olan ve şüpheli olmayan maldan verilmelidir. Çünkü Allâhü Teâlâ temizdir, temiz olmayanı kabul etmez. Hadîs-i Şerîfde: “Kim haram malı toplayıp da ondan sadaka verirse hiç ecir alamadığı gibi vebâli de üzerine olur.” buyurulmuşdur. 2- Malının en iyisinden olmalıdır. 3- Kişi sıhhatte olup yaşamak ümidini beslerken ve fakirlikten korkmadığı vakitte olmalı, 4- En […]
Günün Hadisi Şerifi
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا كَانَ يَوْمُ الْجُمُعَةِ فَزِعَ لَهُ الْخَلَائِقُ إِلَّا الْجِنُّ وَالْإِنْسُ وَإِنَّهُ لَتُضَاعَفُ فِيهِ الْحَسَنَةُ وَتُضَاعَفُ فِيهِ السَّيِّئَةُ. (حلية Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Cuma günü olduğu zaman, cinler ve insanlar hâriç bütün mahlûkât, o günden (kıyâmet kopacağından) korkarlar. Ve muhakkak cuma gününde iyilikler(in sevâbı) katlanır, kötülükler(in […]
Kullar tedbîr eder, Hudâ takdîr,
Kullar tedbîr eder, Hudâ takdîr, Hâsıl olmaz hilâf-ı emr-i Kadîr. (Lâ edrî) Yani: Allah takdir eder, insanlar tedbir alır. Allâh’ın takdirine muhalif bir şey olmaz.
CUMA GÜNÜNÜN FAZÎLETİ
Cuma günü, Müslümanlarca pek mübârek bir gündür. Bir hadîs-i şerîfte şöyle buyurulmuştur: “Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı gün, cuma günüdür. Âdem Aleyhisselâm o gün yaratılmış, o gün cennete konulmuş ve o gün cennetten çıkarılmıştır. Kıyâmet de ancak bir cuma gününde kopacaktır.” Cuma günü, Müslümanlarca bir bayram mesâbesinde olduğundan bu günde Müslümanların diğer zamanlardan daha çok […]
ŞEFÂAT
ŞEFÂAT Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Dünyâda önce ve sonra gelmiş, geçmiş ne kadar insan varsa bunların hepsini Allâhü Teâlâ kıyâmet gününde düz ve geniş bir sâhada toplayacaktır. Öyle düz ve geniş meydan ki orada bir çağırıcı seslenince sesini herkese duyurabilecek ve bakan bir kişinin gözü mahşer halkını bir bakışta görebilecek. Bir de güneş yaklaşacak. Artık […]
ÖLÜMÜ ÇOK HATIRLAMALI FAKAT TEMENNİ ETMEMELİDİR
Sünnetlerden biri de, ölümü çok hatırlamaktır. Bir hadîs-i şerîfte: “Her kim günde bir defa ölümü hatırlarsa, görmediği halde Allâhü Teâlâ’dan korkanlardan olur. Her kim de hatırlamazsa onlardan olmayacağından korkarım.” buyruldu. Ölümü çok hatırlamak dünya lezzetlerini yok eder ve günahlara keffâret olur. Dünyadan yüz çevirtir, çok belayı az gösterir, az nimeti çok gösterir, dünya kederlerini giderir, […]
PEYGAMBERİMİZİN ÜMMETİNE NASİHATİ
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Ashâbım! Birbirinize buğz (düşmanlık) etmeyiniz, birbirinize hased etmeyiniz, birbirinizden yüz çevirip ayrılmayınız. Ey Allah’ın kulları! Birbirinizle kardeş olunuz. Bir müslümanın din kardeşi ile üç günden fazla küs durması helâl değildir.” “Ashâbım! Zandan sakınınız. Çünkü zan, yalanı en çok olan sözdür. Birbirinizin eksiğini -kusurunu- görmeye ve işitmeye çalışmayınız, husûsî ve mahrem hayatını […]
SEVABI KESİLMEYEN HAYIRLI AMELLER
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “İnsan vefat edince amel, ibâdet, hayır ve hasenatının sevabı kesilir. Yalnız üç şeyin sevabı devâm eder: • Sadaka-i câriye”, yani: insanların ihtiyacını gören bütün hayratı; yaptırdığı mescid, mekteb, çeşme, köprü, kuyu, diktiği ağaç gibi, • İnsanların istifâde edeceği eserleri veya ilim neşri ile meşgul olan talebesi, • Kendini hayır ile yâd […]
Günün Hadisi Şerifi
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا كَانَ الْعَبْدُ يَعْمَلُ عَمَلًا صَالِحًا فَشَغَلَهُ عَنْهُ مَرَضٌ أَوْ سَفَرٌ كُتِبَ لَهُ كَصَالِحِ مَا كَانَ يَعْمَلُ وَهُوَ صَحِيحٌ مُقِيمٌ. (د Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Sâlih bir ameli devamlı işleyen bir kulu, hastalık veya sefer, o ameli işlemekten alıkoysa, sıhhatli ve mukîm olduğu hâlde o […]
ÂHİR ZAMANDA SÂLİH AMEL İŞLEYENLERİN SEVÂBI
Tâbiîn’den Ebû Ümeyyetü’ş-Şa’bânî (rah.) anlatıyor: “Bir gün (Ashâb-ı Kirâm’dan) Ebû Sâlebe el-Huşenî’ye uğradım ve ona ‘Şu âyet-i kerîme hakkında ne dersin?’ dedim. ‘Hangi âyet-i kerîme?’ dedi. Ben de: ‘Ey îman edenler! Siz kendinize (nefislerinizi ıslâh etmeye) bakınız. Siz (münferiden ve toplu olarak) hidâyet üzere olduğunuz takdirde, dalâlete düşenler size bir zarar veremez’ (meâlindeki Mâide Sûresi’nin […]
SABIR
Sabır dört kısımdır: 1- İtaatte sabır, 2- Kötülükleri terk etmekte sabır, 3- Dünyanın lüzumsuz işlerinde sabır, 4- Şiddet ve belâlara karşı sabır. İşte, bu dört yerde sabrın acılığına tahammül eden kişi nice faydalar, menfaatler kazanır ki, onlar da; itaat, layık olduğu mertebelere ulaşmak, istikamet bulmak, çok mükâfat kazanmak, isyanlardan ve her türlü belâlardan iki cihanda […]
SADAKANIN KARŞILIĞI
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Sahrâda yolculuk yapmakta olan bir adam, yolculuk esnâsında, bir buluttan ‘Falanın bahçesini sula!’ diye bir ses duydu. Bulut hemen bir taşlık yere doğru hareket etti ve suyunu oraya boşalttı. Adam, suyun tamamının derelerden birinde toplandığını gördü ve suyu takip etti. Bir de baktı ki, bir adam bahçesinde, elindeki kürekle suyu oraya […]
KABİR, ÂHİRET KONAKLARININ İLKİDİR
Hazret-i Osman (r. anh) bir kabrin başında durdu ve ağlamaya başladı. “Sen cenneti ve cehennemi hatırlıyor, fakat hiç ağlamıyordun. Fakat kabrin başında ağlıyorsun.” denilince; Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştu dedi; “Kabir, âhiret konaklarının ilkidir. Kim ondan kurtulursa sonrası daha kolay olur. Eğer kurtulamaz ise ondan sonrası daha şiddetli olur.” Hz. Ali bir gün minbere çıktı. […]
TESBİH KULLANMAK
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “Tesbîh, tehlîl ve takdîse devam ediniz. Gaflete düşüp de Tevhîd kelimesini de zikretmeyi unutmayın ve onu parmaklarınızla sayınız. Zira onlar da sorulacak ve konuşturulacaklardır.” buyurdular. Ashâb-ı Kirâm tesbîhleri ve zikirlerini çekirdekler ve ufak taşlarla sayarlardı. Hz. Safiyye (r.anhâ) vâlidemizin dört bin çekirdek ile zikrettiği nakledilmiştir. Resûlullâh Efendimiz’in azadlılarından Ebû Safiye’nin bir sepeti […]
Günün Hadisi Şerifi
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِتَّبِعُوا الْعُلَمَاءَ فَاِنَّهُمْ سُرُجُ الدُّنْيَا وَمَصَابِيحُ الْآخِرَةِ. (الجامع الصغير Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “(İlmiyle amel eden) âlimlere tâbî olunuz. Zîrâ onlar, dünyanın (doğru yolu gösteren) ışıkları ve âhiretin kandilleridirler.” (Sûyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)
NASÎHATİN EHEMMİYETİ
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Allâhü Teâlâ’nın emirlerine ve yasaklarına riâyet eden, men ettiği hudud üzerine duran (ileriye gitmeyen) kimseler ile, emir ve yasaklarına riâyet etmeyen, o hudûda dalan kimselerin hâlleri, bir gemide bulunanların hâli gibidir. Onlar gemiye binmek için kura attılar; bazılarına geminin üst katı (güvertesi) çıkmış, bazılarına da alt katı (ambar kısmı) çıkmıştır. […]
UHUD HARBİ (M. 625)
Müşrikler, Medine yakınlarındaki Uhud’a gelmişlerdi. Resûlullâh (s.a.v.) Medine’de kalmak yahut Uhud’a çıkmak hususunda Ashabı ile istişare etti. Gördüğü bir rüyayı bildirip Medine’de müdafaada kalmanın münasip olacağını işaret buyurdu. Ashâb-ı Kirâm’dan bazıları Medine’de kalmayı münasip gördü. Bedir Harbine yetişememiş ve Uhud’da şehit olacakları takdir edilmiş olanlar düşmana karşı çıkmak için ısrar ettiler. Resûlullâh (s.a.v.) zırhını giydi. […]
YOLCUNUN NAMAZI
Beş vakit namaz ve rek’atlerinin adedi Kitap, sünnet, icma-ı ümmet ile sabittir. Peygamberimiz (s.a.v.) Hazretleri’nin vakt-i saâdetlerinden itibaren her asırda Müslümanlar arasında yakînen malûmdur ve inkâr eden Müslüman değildir. Bu beş vakit namazlar ve rek’âtları fazlalık ve noksan kabul etmez. Ancak ikâmet eylediği mekândan sefer müddeti kadar uzak olan bir yere gitmek niyeti ile yola […]
Günün Hadisi Şerifi
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: رَحِمَ اللهُ عَبْدًا قَالَ خَيْرًا فَغَنِمَ أَوْ سَكَتَ عَنْ شَرٍّ فَسَلِمَ. (رياض Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Allâhü Teâlâ (şu mü’min) kula rahmetiyle muâmele etsin ki o kul hayır söyler de kazanır veya şerden sükût eder de selâmete erer.” (Nevevî, Riyâzü’s-Sâlihîn)
FAYDASIZ SÖZ KONUŞMAMAK
Ashâb-ı Kirâm’dan bir zât şöyle dedi: “Kalbinde bir katılaşma, bedeninde bir gevşeklik, rızkında da bir darlık görüyorsan iyi bil ki bu, senin mâlâyanî konuşman sebebiyledir.” Ebû Bekir Ayyâş (rah.) demiştir ki: Dört melikin söylediği şu sözler, sanki aynı yaydan atılmış birer ok gibidir: Kisrâ: “Söylemediğim şeye pişman olmam, fakat söylediğime pişman olurum.” Çin meliki: “Bir […]
DOSTLUK İÇİN BEŞ HASLET
Sellam bin Süleym (rah.) buyurdu ki: Ömer bin Abdülaziz (rah.) halîfe olduğu zaman minbere çıktı. Okuduğu ilk hutbesinde Allâhü Teâlâ’ya hamd ve senâda bulunduktan sonra şöyle buyurdu: Ey insanlar! Bizimle dost olmak isteyen kimse, şu beş şeye riâyet etsin. Yoksa bize yaklaşmasın. 1- İhtiyâcını arz edemeyen kimseyi bize haber versin. 2- Bütün gayretiyle hayır işlerinde […]
YARDIMLAŞMAK MÜ’MİNLERİN AHLÂKINDANDIR
İbrahim bin Beşşâr rahimehullah anlattı: “İbrahim bin Edhem (rah.) ile birlikte bir yolculuğa çıkmıştık. Yanımızda yiyecek hiçbir şey olmadığı gibi satın alabileceğimiz hiçbir şey de yoktu. İbrahim bin Edhem (rah.) beni bu yüzden üzüntülü görünce dedi ki: “Ey İbn-i Beşşâr! Allah, fakir ve miskin kullarına dünya ve âhiret nimetlerinden neler vermiştir, bilir misin? Allâhü Teâlâ […]
KİM RABBİ İLE KONUŞMAK DİLERSE KUR’ÂN-I KERÎM OKUSUN
Resûlullah Efendimiz (s.a.v) buyurdular: “Cebrâil (a.s) bana dedi ki: Allâhü Teâlâ sana selâm söylüyor ve buyuruyor ki: Kul benim huzurumda namaza durup “Allâhu Ekber” dediğinde onunla aramızda bulunan perdeyi kaldırırım. Kul “elhamdü” dediğinde Allâhü Teâlâ, “Hamd kime mahsustur?” diye sorar, o da “lillâhi” diye cevap verir. Allâhü Teâlâ, “Allah kimdir?” diye sorunca “Rabbilâlemîn” der. “Alemlerin […]
KİTAPLARA İMAN: YÜZ SAHÎFE VE DÖRT KİTÂB
Allâhü Teâlâ insanları ve cinleri yarattı ve dünya ve âhiret saadetini bildirmesi için onlara peygamberler gönderdi. Peygamberlere, Cebrâil aleyhisselâm ile emirlerini ve yasaklarını bildirdi. Peygamberler de bu emirleri, Cebrâil aleyhisselâmın getirdiği gibi, ümmetlerine bildirdi. Allâhü Teâlâ, yüz sahîfe ve dört büyük kitâb indirmiştir: On sahîfe Âdem aleyhisselâma; elli sahîfe Şît aleyhisselâma, otuz sahîfe İdrîs aleyhisselâma, […]
Günün Hadisi Şerifi
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مِفْتَاحُ الْجَنَّةِ الصَّلَاةُ وَمِفْتَاحُ الصَّلَاةِ الْوُضُوءُ. (ت Resûlullâh Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Cennetin anahtarı namazdır, namazın anahtarı da abdesttir.” (Sünen-i Tirmizî)
RESİM BULUNAN YERDE NAMAZ
Namaz kılınan yeri, zihni meşgul edecek şeylerden temiz tutmak lazımdır. • Namaz kılanın bulunduğu yerde çizilmiş veya asılmış canlı resminin bulunması mekruhtur. Arka cihetinde bulunması da mekruhtur. • Karşıdan bakıldığında uzuvları seçilemeyecek derecede küçük olan, başları kesilmiş veya yüzleri büsbütün silinmiş olan bir resim veya fotoğrafın, namaz kılanın ayakları altında veya oturduğu yerde bulunması mekruh […]
ASHÂB-I KİRÂM HAKKINDA EHL-İ SÜNNETİN İTİKADI
Ashâb-ı Kirâm’ın, (aleyhimürrıdvân) beşeriyetin en hayırlısı (olan Resûlullâh)’ın ilk sohbetinde buldukları (lütuflar), Ümmet-i Muhammed’in diğer evliyası için en son mertebede dahi müyesser olup olmadığı bilinmez. İşte bu sebepledir ki, tâbiînin en hayırlısı olan Üveysü’l-Karanî (k.s.), -beşeriyyetin en hayırlısı Peygamber Efendimiz aleyhissalâtü vesselâm’ın sohbeti şerefi ile bir defa şereflendiği için- Hz. Hamza’yı (r.a.) şehid eden Hz. […]