Zekât, lügatte bereket, nemâ, temizlik ve sâf olmak mânâlarına gelir. Zekât senelik mâlî bir ibâdettir ki Cenâb-ı Hakk’ın emrine itâat için, Müslümanların zenginlerinin seneden seneye mallarından kırkta birini; Allâhü Teâlâ’nın tâyîn ettiği sekiz sınıftan birine vermelerinden ibârettir. Âyet-i kerîmede “Sadakalar, ancak fakirlere, yoksullara, onun üzerine (zekâtın tahsiline) memur olanlara, müellefe-i kulûb (kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlara) […]
Posts Tagged ‘ Dini Bilgiler ’
YERMÜK MUHÂREBESİ (M. 634)
YERMÜK MUHÂREBESİ (M. 634) Hicretin 13. senesinde; Hz. Ebû Bekir’in hilâfetinin sonlarında İslâm Devleti, Bizans sınırlarına dayanmış idi. İmparator Hirakl bu vaziyetten ürküp İstanbul’dan Suriye’ye geldi ve büyük ordular toplayıp sevketti. Hz. Ebû Bekir (r.a.) bunu haber alınca hemen Şam hudûdundaki orduları bir yere topladı ve Yermük vadisinde toplanan iki yüz kırk bin kişilik Rum […]
YAVUZ SULTAN SELİM HÂN
Osmanlı sultanlarının dokuzuncusu ve Sultan İkinci Bâyezid’in oğludur. 1470 yılında doğmuştur. Dedesi Fâtih, babasına hitâben: “Bak â Bâyezid! Bu yavuz torunuma iyi bakasın!” demiştir. Saltanatı 1512-1520 yılları arasındadır. 8 yıllık saltanatına 80 yıllık muvaffakiyetler sığdırmıştır. 1514 yılında Çaldıran’da, Safevî hükümdarı Şah İsmail’i büyük bir bozguna uğratarak Şiî tehlikesini ve bozuk itikadını Osmanlı ülkesinden uzaklaştırdı. 1515 […]
YARIM HURMA İLE DE OLSA ATEŞDEN KORUN
Adiyy bin Hâtim (r.a.) anlatıyor: Bir akşam Resûlullah’ın (s.a.v.) huzurunda idim. Bir topluluk geldi, üzerlerinde yün elbise vardı. Resûlullah kalktı, namaz kıldı, sonra onları teşvik ederek şöyle buyurdular: “Velev bir ölçek, velev yarım ölçek, velev bir tutam, velev bir tutam parçası olsun bununla her biriniz yüzünü cehennem hararetinden korusun. Hatta bir hurma tanesi, velev yarım […]
TEBRİKLEŞMEK
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) hayırlı bir haslet üzere buldukları Ashâb’ını “Bu hâl sana bereketli olsun” diye tebrik ederlerdi. Hastalıktan şifâ bulunca, Hac tamam olunca, Hacdan dönünce, gazâdan dönünce, nikâhdan sonra, doğumdan sonra, hamâma girince, Ramazân-ı şerîf ayında, bayramda, yeni elbise alınca, akşama yahut sabaha erdiğinde tebrik etmek ile alâkalı hadîs-i şerîfler vardır. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Havvât […]
TEHECCÜD NAMAZI
Yatsı namazından sonra daha uyumadan veya bir miktar uyuduktan sonra kılınacak nafile namaza gece namazı denir. Bunun sevabı pek çoktur. Bir miktar uyuduktan sonra kalkılıp kılınırsa, “teheccüd” adını alır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) teheccüd namazına devam ederlerdi. Bu namaz en az iki, en çok on iki rek’attir. Her iki rek’atta bir selâm verilmesi daha faziletlidir. Bir […]
VAKIF MÜESSESESİ
Vakıflar manevî yakınlığa, Allâh’ın rızâsına nail olmak gibi hâlis niyet ile yapılır. Vakıfların en fazîletlisi; en çok ihtiyaç duyulan, devamlı ve en faydalı olanıdır. Yardımlaşma ve dayanışma dîni olan İslâm’da vakıfların gayesi beşeriyetin ihtiyaçlarını kolaylaştırmak, insanlığa ve umumun refâhına hizmettir. Hastalar için hastahaneler, fakirler, yolcular için aşhaneler, ilim talebeleri için ikâmetgahlar bina edilmiş, âlimler, talebeler, […]
VAHİY
“Vahiy, Zâhir ve bâtın olmak üzere iki kısma ayrılır. Vahy-i Zâhir, Kur’ân-ı Kerîm, Hadîs-i Kudsî ve Hadîs-i Şerîfler’dir. Vahy-ı Bâtın ise; Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in gayret ve ictihadıyla nail olduğu şeylere denir.” Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir mesele ile karşılaştığı zaman, önce Cenâb-ı Hak’tan gelecek olan vahy-i zâhiri bekler. Vahy-i Zâhir gelmeyecek olursa, kendi ictihadıyla amel eder. […]
TEVEKKÜL EDENE ALLAH KÂFÎDİR
TEVEKKÜL EDENE ALLAH KÂFÎDİR Hâtem-i Esam’ın otuz senede öğrendiklerinden: • Bazı kişiler, ululuk ve yüceliğin, aşîret, kabile ve akraba çokluğunda olduğunu zannedip bunlarla övünürler. Bazıları da şeref ve izzetin, mal ve evlat çokluğunda olduğunu zannedip bununla övünürler. Bazı kimseler de şeref ve izzeti, başkalarının mallarını mülklerini zorla almakta, zulmetmek ve kan dökmekte bulurlar. Bir kısmı […]
TÜCCARDA ÜÇ HASLET
Tüccarda şu üç haslet olmazsa dünyada da âhirette de fakir olur: • Yalandan, faydasız ve boş sözden ve yeminden temizlenmiş dil. • Komşu ve yakınlarına karşı hile, hıyanet ve hasedden uzak kalp. • Ve şu üç hususa dikkat eden nefis: Cuma ve cemaate, gece ve gündüzün belli saatlerinde ilim öğrenmeye, Allâhü Teâlâ’nın rızasını diğer şeyler […]
ÜLÜ’L AZM PEYGAMBERLER
Allâhü Teâlâ insanların dünyâ ve âhiret saadetleri için adedini ancak kendisinin bildiği peygamberler göndermiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de yirmi sekiz peygamberin ismi geçmektedir. Bunlardan beş peygamber “Ülü’l-Azm” dir. İsimleri şunlardır: Muhammed Mustafa (s.a.v.), Nûh, İbrahim, Mûsâ ve Îsâ Aleyhimüsselam. “O halde (ey Habibim), ülül-azm peygamberlerin sabrettiği gibi sabret…” (Ahkâf Sûresi, âyet 35) Bu âyet-i kerîmedeki ülul-azm peygamberler, […]
UYUMANIN ÂDÂBI
UYUMANIN ÂDÂBI Yatarken abdest alıp temiz olarak uyumak, yatsıdan sonra abdestini yenilemek, gece kalkıp ibâdet etmeğe yardımcı olur. Resûlullah (s.a.v.) “Kim abdestli uyursa ibâdet ediyormuş gibi uyur. Rûhu göğe çıkarılır, Allâhü Teâlâ’ya secde için kendisine izin verilir ve rüyâsı sâdık olur. Eğer abdestsiz uyursa bunlar olmaz.” buyurdular. Yatacağı zaman, zulüm, cinâyet, kin ve hased gibi […]
VEDÂ HACCI VE HUTBESİ
VEDÂ HACCI VE HUTBESİ Hicretin onuncu senesinde Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) hacc-ı şerîf niyeti ile Mekke-i Mükerreme’ye gideceği îlân olundu. İnsanlar Fahr-i âlem (s.a.v.) Efendimizle berâber haccetmek üzere civardan bölük bölük gelerek Medine-i Münevvere’de toplanmağa başladılar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Zilhicce’ye beş gün kala öğle namazını kıldıktan sonra ehl-i beyti ve ashâbı ile Medîne’den çıktılar. Zülhuleyfe’de ihrâma […]
YARATILMIŞLARA HAKARET ETMEMEK
Şeyh Tâcüddîn bin es-Sübkî anlatıyor: Bir gün evimizin bahçesinde bir topluluk arasında bulunuyordum. Bu sırada ıslanmış bir köpek geldi. Neredeyse elbiselerimize dokunacaktı. Ben onu kovaladım ve “Ey köpek, ey köpeğin oğlu.” dedim. Bu sırada babam Şeyh Takıyyüddîn (rh.) sesimi işitti. Dışarıya çıktığında “O hayvancağıza niçin fena söz ettin.” dedi. “Ben sadece doğru olanı söyledim.” deyince […]
TAVUĞUN TEMİZLENMESİNDE MÜHİM HUSUS
Bir müslüman tarafından besmele ile boğazlanan, fakat kolay yolmak için bağırsakları çıkarılmadan kaynar suya atılan tavuk asla temiz ve helâl olmaz. Tüyleri kolay yolmak için tavuğu sıcak suya atmadan önce içini temizlemek ve tavuk üzerinde kan ve sâir pislik var ise onu temizlemek lazımdır
TEFEKKÜR İBÂDETTİR
TEFEKKÜR İBÂDETTİR Ashâb-ı kirâmdan Mikdâd b. el-Esved (r.a.) anlattı: Ebû Hüreyre (r.a.)’ın yanına girdim, şöyle diyordu: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bir saat tefekkür edip düşünmek bir sene ibadet etmekten daha hayırlıdır.” Bu sözü söylediğinde o da düşünceli idi. Sonra İbn-i Abbâs (r.anhümâ)’nın yanına girdim, şöyle dedi: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bir saat tefekkür edip düşünmek […]
TEBÜK SEFERİ
Hicretin 9. yılında Medine üstüne, Şam tarafındaki Hıristiyan Araplarla Rumlardan kuvvetli bir düşman geleceği işitildi. Bundan bir sene evvel de yine Rumlar ve Hıristiyan Araplarla Mu’te denilen mevkide harp edilmiş ve orada İslam kumandanlarından Zeyd bin Hârise, Cafer bin Ebî Talib, Abdullah bin Ebî Revâha şehit olmuş, sonra Hâlid bin el-Velid tarafından Rumlar kaçırılmış, İslam […]
TEFSİRLERDE DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR
Müfessirlerin riayet etmeleri icab eden bir kısım adab ve şartlar vardır. Müfessirin, önce sahih bir itikada sahip olması ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sünnetine riâyet etmesi lazımdır. Kötü itikada sahip olanların yazacakları tefsirler, kendi bozuk kanaatlerinin Müslümanlar arasında yayılmasına sebep olacağından itimad edip okumak uygun olamaz. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sünnetlerine sarılmayanların yazacakları tefsirlere de itimad edilemez. […]
TEVBE EDENE ALLÂHÜ TEÂLÂ’NIN İKRAMI
1- Allâhü Teâlâ hiç günah işlememiş gibi onun günahlarını siler, bağışlar. 2- Allâhü Teâlâ onu sever, 3- Şeytan ona musallat olamaz, Allâhü Teâlâ onu muhafaza eder. 4- Allâhü Teâlâ, ölmeden önce onu korkulardan emin kılar. Çünkü âyeti kerimede (meâlen) “Onların üzerlerine melekler iner: ‘…Korkmayın, mahzun olmayın, (dünyada iken) va’dolunup durduğunuz cennetle neşelenin” (Fussilet Sûresi, âyet […]
TEVBE ETMEK FARZDIR
TEVBE ETMEK FARZDIR Tevbe, dînin çirkin gördüğü ve yasakladığı şeyleri terk etmek, övdüğü şeylere dönmektir. Günahlar ve isyanlar, helâk eder, Allah’tan ve cennetlerinden uzaklaştırır, onları terk etmek de Allâh’a ve cennetlerine yaklaştırır. Hiçbir insanın tevbeye muhtaç olmaması düşünülemez. Çünkü hiç kimse günah işlemekten kurtulamaz. Âzâları günah işlemekten kurtulsa bile kalbi günah işlemekten kurtulamaz. Bundan kurtulsa, […]
ABDESTİN SÜNNETLERİ
1- Abdeste başlarken elleri bileklere kadar yıkamak. 2- Abdeste Eûzü- Besmele ile başlamak. 3- Abdest almaya niyet etmek. 4- Ağza ve buruna su vermek ve -oruçlu değilse- bunlarda mübâlağa yapmak, yani bol su vermek. 5- Misvak kullanmak 6- Abdest alırken tertibe riâyet etmek: Önce yüzü, sonra kolları yıkamak, sonra başı meshetmek, daha sonra da ayakları […]
Büyük – Küçük Günahlar
Günahlar “kebîre” (büyük) ve “sağîre” (küçük) olmak üzere iki kısımdır. Büyük günahlar da iki kısımdır: Ya küfürdür, ya değildir. Küfür olmayan büyük günahların; yedi, dokuz, yetmiş veya yedi yüz olduğu hakkında rivâyetler vardır. Her türlü küçük günahlardan da uzaklaşılsın diye büyük günah için kat’î bir adet bildirilmedi. Nitekim Müslümanlar Allah’ı bütün isimleri ile zikretsinler, Ramazan’da […]
İZİN İSTEME ÂDÂBI
Bir kimsenin evine veya odasına girmek isteyen önce selam verir ve girmek için izin ister. İzin isteyen sırtını kapıya döner ve içeriden gelecek cevabı duyabilmek için kapıdan fazla uzaklaşmadan üç defa izin ister. Şayet kendisine izin verilirse ne âlâ, izin verilmezse geri dönmelidir. Ancak, içerideki ile aralarındaki mesafenin uzaklığı veya içeridekinin meşguliyetinden dolayı izin talebinin […]
SAHÂBENİN RESULULLÂHIN HADİSLERİNE ÎTÎNASI
Ashâb-ı Kirâm, hadîslere ve sünnete büyük ehemmiyet vermişlerdir. Bir sahâbî bilmediği veya Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’den duymadığı bir hadîsi öğrenmek yahut bildiği halde sonradan tereddüde düştüğü bir hadîsin birkaç kelimesini tekrar işiterek emin olmak için, uzun ve meşakkatli yolculuklara katlanarak o hadîsi işiten sahâbinin yanına gitmişlerdir. Tâbiînin büyüklerinden Atâ b. Ebî Rebâh (r.a.) diyor ki: Ebû […]
SILA-İ RAHMİN FAZİLETLERİ
Ebu’l-Leys es-Semerkandî (rh.) şöyle buyurdu: Bir kişi akrabalarının yakınında ikamet ediyorsa, hem hediye ile ve hem de ziyaret ile sıla-i rahimde bulunmalı, onlarla alakadar olmalıdır. Eğer hediye götürmeye imkânı olmazsa ziyaret ederek ve ihtiyaç duydukları işlerde onlara yardımcı olarak alakadar olmalıdır. Şayet uzak bir yerde ikamet ediyorsa o zaman mektup yazmalı (telefon vs. yollarla görüşmeli)dır, […]
TAZİYE SÜNNETTİR
Taziye, güzel nasihatlarla ve bol sevaplar bildirerek cenaze sahibinin kalbini teskin etmektir. Cenaze sahibine taziyede bulunmak İslâm’ın sünnetlerinden biridir. Zira bu, İslâm haklarındandır. Bir hadîs-i şerîfte: “Kim, ölü sahibine taziyede bulunursa, onun gibi ecir alır.” buyuruldu. Taziyede bulunan kişi, cenaze sahibi ile musâfaha eder. Zira bu onun kalbini teskin eder. Sünnetlerden biri de, cenaze sahibinin, […]
UYKUYA DÂİR
Bebekler günün yarısından fazlasında uyurlar. Yaşlılarda ise bu müddet 5-6 saate kadar iner. Ortalama 20 dakika içerisinde uykuya dalınır. Yaklaşık 45 dakika sonra derin uyku başlar. Uyku bozukluğu; yorgunluğa, bel ve sırt ağrılarına, kişinin iş performansında düşüklüğe ve psikolojik sıkıntılara sebep olur. Uzun süren uykusuzluk ise bazı azaların çalışmasında bozulmalara ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına yol […]
YARATILMIŞLARA MERHAMET
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sabah vaktinde bağlanmış bir deve gördü. İhtiyacını görüp tekrar döndüğünde, deve yine orada bağlı idi. Sahibine ‘Bu gün bu devene yem verdin mi?’ diye sordular. Devenin sahibi, ‘Hayır vermedim.’ dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.); “Bu deve kıyamet gününde Allâhü Teâlâ’ya senin hakkında davacı olacaktır.” buyurdular.
HZ. ALİ’NİN (K.V.) ESNÂFI ZİYÂRETİ
HZ. ALİ’NİN (K.V.) ESNÂFI ZİYÂRETİ Tâbiînden Ebû Matar (r.a.) şöyle anlatır: Hz. Ali (k.v.) deve pazarına gitti ve “Satınız, fakat yemin etmeyiniz. Çünkü yemin, malınızı sattırır ama bereketini yok eder.” dedi. Oradan hurma pazarına gitti. Bir cariyenin ağladığını gördü, “Neden ağlıyorsun?” diye sordu. Kadın: “Bu adam bana bir dirhemlik hurma sattı, fakat efendim hurmaları beğenmeyip […]
İLK MÜSLÜMANLAR
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.)’in hak peygamber olduğunu en evvel Hazret-i Hatîce vâlidemiz, sonra amcasının oğlu Hz. Ali, daha sonra azatlı kölesi ve evlatlığı Hazret-i Zeyd bin Hârise, ondan sonra da Hz. Ebû Bekir es-Sıddık tasdik etti. Radıyallâhü Teâlâ anhüm. Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) Müslüman olduktan sonra Osman bin Affan, Abdurrahman bin Avf, Sa’d bin Ebî Vakkas, […]
ÖLÜLERİMİZ İÇİN DUA
Müslüman vefat ettikten sonra arkasından dua etmekte onun için fayda vardır. Cenazesinde bulunup, Allah rızâsı için sadaka verip, Kur’ân okuyup veya başka hayırlı ameller yapıp sevâbını ölüye hediye etseler, ölünün ruhuna büyük sevab ve büyük menfaat ulaşır; azapları kalkar, dereceleri yükselir ve birçok ikramlar olur. Peygamberimiz Aleyhisselâm hadîs-i şerîşerinde: “İnsan öldüğü zaman bütün amelinin sevâbı […]
PEYGAMBERİN VAZİFESİ HİDAYETE DAVETTİR
Allâhü Teâlâ “Rabbinin yoluna hikmet ile güzel öğüt ile davet et.” (Nahl Sûresi, âyet 125) buyurdu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Ben hidayete davet için gönderildim. Fakat benim hidayette bir tesirim yoktur. İblis de insanları doğru yoldan saptırmak için gönderildi. Fakat onun da dalâlette bir tesiri yoktur.” buyurmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) amcası Ebû Tâlib’in hidâyete ermesini, müslüman […]
PEYGAMBERİMİZİN BAZI MUCİZELERİ
Hudeybiye gazasında asker susuz kaldı. Ashâb-ı Kiram Fahr-i Âlem’in huzur-ı saadetlerine geldiler. Peygamberimiz matarasından abdest alıyordu. Peygamberimiz onlara “Ne istersiniz?” deyince: “Yâ Resûlallah! Abdest almaya ve içmeye sizin mataranızdakinden başka suyumuz yoktur.” dediler. Fahr-i Âlem mübarek elini mataranın ağzına koydukları gibi mübarek parmakları arasından pınardan akar gibi sular taşıp aktı. Bütün ashâb ondan içtiler ve […]
SADAKANIN DÜNYA VE ÂHİRETTE FAYDALARI
Ebu’l-Leys es-Semerkandî (rh.) şöyle dedi: Az olsun çok olsun sadaka veriniz. Zira sadakada on güzel fayda vardır. Bunların beşi dünyada, beşi de âhirettedir. Sadaka vermenin dünyadaki beş faydası şunlardır: Birincisi: Sadaka malı temizler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Dikkat ediniz! Boş söz, yalan yere yemin ve yalan söz karışan alışverişlerinizi sadaka vererek temizleyiniz.” buyurdular. İkincisi: Sadaka, vücûdu […]
OSMANLILARDA TEMİZLİK
Kânûni Sultan Süleyman devrinde 1552-1556 yılları arasında İstanbul’da dört yıl kalan bir İspanyol’un kitabından bazı notlar: Galata ve İstanbul’da cami ve hamam çoktur, birkaç bini bulur. İki tarafın da hamamları çok gösterişlidir. Dışarıdan saraylara benzerler. Yarım portakal şeklinde, kurşun kaplı kubbeleri vardır. Hamamın içi de yeşim, mermer ve somaki kaplıdır. … Erkek ve kadın hamamları […]
ECEL YAKLAŞINCA
Kulun ölümü yaklaşınca dört melek yanına gelir. Birincisi, “Selâm sana ey Allâhü Teâlâ’nın kulu, yeryüzünün doğusunu batısını altını üstüne getirdim, atabileceğin bir adımlık yer bulamadım.” der. İkinci melek, “Selâmün aleyke ey Allâhü Teâlâ’nın kulu, dünyadaki bütün ırmakları dolaştım, sana nasip olacak bir yudum su göremedim.” der. Üçüncü melek, “Selâmün aleyke ey Allâhü Teâlâ’nın kulu, yeryüzünün […]
KELİME-İ TEVHİD’İN BAZI ESRARI
Lâ ilâhe illallâh’ın bazı sırları: Bütün harfleri ağız içinden; dudaklar hareket etmeden okunabilir. Bunda onu (Kelime-i Tevhîd’in manasını Allâh’dan başka ilah olmadığını) ikrarın içten yani kalpten olması gerektiğine işaret vardır. Onda hiç noktalı harf yoktur. Bu da Allâhü Teâlâ’dan başka bütün ilahlardan alakayı kesmeye işaret eder. Kelime-i Tevhid senenin on iki ayı gibi on iki […]
CEHENNEM ATEŞİ SENİ YAKMAZ
Resûlullah (s.a.v.) Mekke’deyken bir zat geldi, Ashab-ı Kirâm’a yemek yaptı. Ateşin harareti onu rahatsız etti. Resûlullah (s.a.v.) bunu görünce ona şöyle müjde verdi: “Bundan böyle cehennemin sıcağı sana asla dokunmaz.”
KIBLEYE HÜRMET
Resûlullah (s.a.v) bir topluluğa namaz kıldıran bir adamın kıbleye doğru tükürdüğünü gördü. Onlara “Bu adam size namaz kıldırmasın.” buyurdu. Adam bu hadiseden sonra namaz kıldırmak isteyince ona Resûlullah’ın (s.a.v) emrini bildirdiler. O da gidip Resûlullah’a (s.a.v) sorunca “Evet, öyle dedim.” buyurdular. Bayezid-i Bestâmî (r.a) anlatıyor: Bana âbid bir kişiden medihle söz edilmişti. Merak ettim ve […]
BERÂTINI ALAN HACI
Geçmiş zamanda Bağdat’tan bir kafile hacca gitmek üzeredir. Zengin komşularının hacca hazırlandıklarını duyan temiz kalpli fakir bir adam: “Ben de, şu komşularımla birlikte hacca gideyim” deyip hazırlığını yapar ve Hac kafilesiyle yola çıkar. Kendini beğenmiş zenginlerden bazıları bu fakirin hacca gitmesine hayret ederler. Bunlardan biraz da bilgi sahibi olan biri, “Komşum, senin bineğin yok, azığın […]
EN SAĞLAM KALE; ADÂLET
Ömer bin Abdülaziz (rh.)’e valilerinden biri mektup yazıp valilik yaptığı şehre bir kale inşa etmek için izin ister. Ömer bin Abdülaziz (rh.), kendisine şöyle cevap yazar: “Şehri önce adalet kalesiyle sağlamlaştır! Yollarını zulümden arındır!”
İHLÂS
İhlâs, herhangi bir işi güzel bir niyetle saf bir kalb ile yapmak, o işe başka bir şey karıştırmamaktır. Buna “Hulûs” da denir. Yapılan vazîfelerin kıymetleri ihlâsa göre artar. Zıddı riyâ olup bir vazîfeyi sırf gösteriş veya maddi bir menfaat için yapmaktır. Riyakar adamın yaptığı amelin mükafatını Cenab-ı Hak’tan dilemeğe yüzü olmaz. Hadîs-i şerîfte “Şüphe yok […]
İLİMLERİN KAYNAĞI RESÛLULLÂHDIR
İlimlerin, ilk menbaı; kaynayıp dağıldığı yer Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.)’dir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Allâhü Teâlâ’dan gelen ilim ve hidâyet ile zâhiren ve bâtınen doyup kandı. Bu ilimlerin zahirinden din ortaya çıktı. Tefsir âlimleri, hadîs imamları ve İslâm fakihleri, kitap ve sünnetten birçok ilim elde ettiler. Onlardan hükümler çıkarttılar. Yeni hâdiseleri, Kur’ân-ı Kerîm ve hadîs-i şerîflerin asıllarına […]
Kıyam binefsihî
ALLÂHÜ TEÂLÂ’NIN ZÂTÎ SIFATLARINDAN KIYAM BİNEFSİHÎ Kıyam binefsihî; Allâhü Teâlâ’nın varlığının kendi zâtıyla olmasıdır. Bu sıfat da Allâhü Tealâ’ya mahsustur. Şöyle ki, Hak Teâlâ’nın ezelî ve ebedî olan varlığı kendi zâtı ile kâimdir, kendi varlığı, kendi mukaddes zâtının muktezasıdır. Aslâ başkasından değildir. Bunun içindir ki, Allâhü Teâlâ’ya “Vâcibü’l-vücûd” denir. Onun varlığı, başka bir var edene […]
MEZHEB SAHİBİ İKİ İMAM
İmâm-ı Şâfi’î ile İmam Ahmed bin Hanbel İmâm Mâlik’in talebelerindendir. İmâm-ı Şâfi’î, İmam Mâlik mezhebinin usulünü tahsîl ettikten sonra İmâm-ı A’zam hazretlerinin talebelerinden pek çok ders okuyup bu iki mezhebi bir araya getirerek, mezcederek müstakil bir mezheb vücûda getirdi. Kendisi Arab’ın beliğlerinden olduğundan âyet ve hadîslerin ifâde sûretine bakıp ne tarafta kuvvet bulursa onunla amel […]
MÜ’MİN GIBTA EDER
Fudayl bin Iyaz (rh.) şöyle buyurdu: Gıbta etmek îmandan, haset etmek de nifaktandır. Mü’min gıbta eder, haset etmez. Münafık haset eder, gıbta etmez. İyi bir mü’min gördüğü ayıpları örter, onu işleyene nasihatte bulunur. Fâcir ve kötü kimseler ise ayıpları ortaya çıkarır, kusurlarından dolayı insanları ayıplar ve o kusurları herkese yayar.
ÖZÜRSÜZ ÇOCUK DÜŞÜRMEK CİNAYETTİR
Cenîn, henüz annesinin rahminde bulunan çocuk demekdir. Ceninleri, kasıtlı olarak düşürmeye “iskat-ı cenîn = çocuk düşürme” denilir ki bu, büyük bir günah ve İslâm hukukuna göre bir cinayettir. Dînin müsaadesine dayanmaksızın bunu işleyenler, câni sayılırlar. Çünkü cenîn, bir insan demektir. Cenîn, canlı ise bunu bilerek düşürmek, bir insanı öldürmek demektir. Cenîn, henüz canlı değilse onu […]
KABİR SUÂLİ
Kabirde meyyite Münker Nekir dört şey suâl eyler: Rabbin kim, nebîn kimdir, nedir dînin ve kıblen gâh. Cevâbın verenin canıyla cismi zevk eder anda Şaşub küffâr ve âsîler çeker anda azâbullâh. (E. İbrahim Hakkı)
KONUŞMA ÂDÂBINDAN
• Konuşurken dinleyeni mahcub etmemelidir. • Herkesin bildiği bir şeyi, bilinmeyen bir şey gibi anlatmamalıdır. • Kendi bildiği bir şey anlatılırsa anlatanı utandırmamak için kendisi onu bilmiyormuş gibi dinlemelidir. • Başkasına bir şey sorulduğunda -kendisi bilse bile- cevap vermek için ileri atılmamalıdır. Eğer o kimse cevap veremezse, sorulanı mahcup etmeden güzellikle ve terbiye hudutlarını aşmadan […]
MÂNEVÎ TEMİZLİK: TEVBE / ABDEST VE GUSÜL (BOY ABDESTİ)
MÂNEVÎ TEMİZLİK: TEVBE Mânevî temizlik, kalbleri güzel ahlâk, güzel amel ile temizlemeye, süsleyip nurlandırmaya çalışmaktır. Günahlar ile kirlenen ruhları, kalbleri tevbe ve istiğfâr ile temizlemeğe çalışmalıdır. Günahlar; kebîre ve sağîre yâni büyük ve küçük diye iki kısımdır. Kebîre, yâni, büyük günahların başlıcaları şunlardır: Allâhü Teâlâ’yı inkâr etmek, Allâhü Teâlâ’ya ortak koşmak. Kat’î olan bir dinî […]
ŞEFÂAT
ŞEFÂAT Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Dünyâda önce ve sonra gelmiş, geçmiş ne kadar insan varsa bunların hepsini Allâhü Teâlâ kıyâmet gününde düz ve geniş bir sâhada toplayacaktır. Öyle düz ve geniş meydan ki orada bir çağırıcı seslenince sesini herkese duyurabilecek ve bakan bir kişinin gözü mahşer halkını bir bakışta görebilecek. Bir de güneş yaklaşacak. Artık […]
PEYGAMBERİMİZİN ÜMMETİNE NASİHATİ
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Ashâbım! Birbirinize buğz (düşmanlık) etmeyiniz, birbirinize hased etmeyiniz, birbirinizden yüz çevirip ayrılmayınız. Ey Allah’ın kulları! Birbirinizle kardeş olunuz. Bir müslümanın din kardeşi ile üç günden fazla küs durması helâl değildir.” “Ashâbım! Zandan sakınınız. Çünkü zan, yalanı en çok olan sözdür. Birbirinizin eksiğini -kusurunu- görmeye ve işitmeye çalışmayınız, husûsî ve mahrem hayatını […]
SABIR
Sabır dört kısımdır: 1- İtaatte sabır, 2- Kötülükleri terk etmekte sabır, 3- Dünyanın lüzumsuz işlerinde sabır, 4- Şiddet ve belâlara karşı sabır. İşte, bu dört yerde sabrın acılığına tahammül eden kişi nice faydalar, menfaatler kazanır ki, onlar da; itaat, layık olduğu mertebelere ulaşmak, istikamet bulmak, çok mükâfat kazanmak, isyanlardan ve her türlü belâlardan iki cihanda […]
TESBİH KULLANMAK
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “Tesbîh, tehlîl ve takdîse devam ediniz. Gaflete düşüp de Tevhîd kelimesini de zikretmeyi unutmayın ve onu parmaklarınızla sayınız. Zira onlar da sorulacak ve konuşturulacaklardır.” buyurdular. Ashâb-ı Kirâm tesbîhleri ve zikirlerini çekirdekler ve ufak taşlarla sayarlardı. Hz. Safiyye (r.anhâ) vâlidemizin dört bin çekirdek ile zikrettiği nakledilmiştir. Resûlullâh Efendimiz’in azadlılarından Ebû Safiye’nin bir sepeti […]
YOLCUNUN NAMAZI
Beş vakit namaz ve rek’atlerinin adedi Kitap, sünnet, icma-ı ümmet ile sabittir. Peygamberimiz (s.a.v.) Hazretleri’nin vakt-i saâdetlerinden itibaren her asırda Müslümanlar arasında yakînen malûmdur ve inkâr eden Müslüman değildir. Bu beş vakit namazlar ve rek’âtları fazlalık ve noksan kabul etmez. Ancak ikâmet eylediği mekândan sefer müddeti kadar uzak olan bir yere gitmek niyeti ile yola […]
ASHÂB-I KİRÂM HAKKINDA EHL-İ SÜNNETİN İTİKADI
Ashâb-ı Kirâm’ın, (aleyhimürrıdvân) beşeriyetin en hayırlısı (olan Resûlullâh)’ın ilk sohbetinde buldukları (lütuflar), Ümmet-i Muhammed’in diğer evliyası için en son mertebede dahi müyesser olup olmadığı bilinmez. İşte bu sebepledir ki, tâbiînin en hayırlısı olan Üveysü’l-Karanî (k.s.), -beşeriyyetin en hayırlısı Peygamber Efendimiz aleyhissalâtü vesselâm’ın sohbeti şerefi ile bir defa şereflendiği için- Hz. Hamza’yı (r.a.) şehid eden Hz. […]
ANA BABAYA İYİLİK
ANA BABAYA İYİLİK Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz’e Benî Seleme’den bir zat geldi ve “Yâ Rasûlallah! Anam ve babam vefat ettikten sonra onlara yapacağım bir iyilik kaldı mı?”, dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Evet var. Onlara duâ etmen, onlar için istiğfar etmen, vefatlarından sonra onların sözlerini yerine getirmen, onların dostlarına ikramda bulunman ve kendilerine ancak anne ve babanla […]
CENÂZEYİ DEFNETMEK
Cenâze götürmede sünnet olan, taşıyan önce sağ omuzuna tabutun baş tarafında olan kolu alıp, sonra ayak tarafında olan kolu alıp, sonra sol omuzuna baş tarafında olan kolu alıp, sonra ayak tarafında olan kolu alıp her taraftan onar adım taşımaktır. Cenâze taşımanın büyük sevâbı vardır. Peygamberimiz (s.a.v.) hazretleri “Bir kimse bir cenazeyi kırk adım götürse kırk […]
İNSANLARIN EN ÜSTÜNÜ
İnsanların en faziletlisi Allâhü Teâlâ’nın Habîbi Hz. Muhammed Mustafa’dır (s.a.v.). Sonra diğer peygamberler (a.s.), sonra aşere-i mübeşşere, sonra Bedir Gazası’nda bulunan üç yüz on üç sahâbî, sonra Hudeybiye gazasında bulunan bin dört yüz ashâb, sonra Fahr-i Âlem’in (s.a.v.) vefatı esnasında yüz on dört bin ashâb, sonra tâbiîn, sonra tebe-i tâbiîn, sonra kıyamete dek bulunan mü’minlerden […]
EBEDÎ MUCİZE: KUR’ÂN-I KERÎM
kıyâmete kadar devam eden bir mucizedir. Gerek lafzı, gerek manası itibarıyla benzerini getirmek beşer kudretinden hariçtir. O ne nesirdir ne de şiirdir. İnsan kelâmının üstünde ilâhî bir üslûbu vardır. Dirayet ve belâgatiyle kavmi içinde mümtâz bir mevkide bulunan Hz. Ömer, en asabî ve gazablı ânında onun bir sahifesini okuyunca irâdesi elinden gitmiş ve hemen kelime-i […]
BUSTÂNÎ İSRÂİLÎ’NİN MÜSLÜMAN OLMASI (R.A.)
Bustânî İsraîlî, Resûlullah (s.a.v.)’e Yûsuf (a.s.)’ın rüyasında gördüğü yıldızların isimlerini sordu. Resûlullah (s.a.v.) “Onların isimlerini sana bildirirsem müslüman olur musun?” diye buyurunca “Evet, müslüman olurum!” diye cevap verdi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) ona, yıldızların isimlerini bildirdi, o da müslüman oldu.” Radıyallâhu anh.
ALLAH’IN SEVDİKLERİ VE SEVMEDİKLERİ
Resûlullah (s.a.v.) buyurdular: “Allah bir kulu sevdiği vakit, Cebrâil (a.s.)’ı çağırır ve: ‘Ben filânı seviyorum, sen de sev!’ buyurur. Resûlullah (s.a.v.) buyurdu: “Cebrâîl de onu sever ve semâda nida edip: Allah filânı seviyor, siz de seviniz!’ der. Semâ ehli de onu severler. Sonra bu kişi yeryüzündekilere arz olunur. Allah bir kula, buğzedip sevmediği zaman da […]
GRİBE VE SOĞUK ALGINLIĞINA KARŞI
Düzenli hareketler bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Nefes nefese kalmayacak şekilde günde yarım saat yürüyüp biraz terleyince yükselen ateş vücutta bakteri ve virüslerin çoğalmasına engel olarak bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Bol sebze ve meyve yemek de bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Havuç, patates, kereviz, maydanoz, soğan ve sarımsak ile yapılan çorbalar, üşütme ve soğuk algınlıklarına karşı faydalıdır. Şekerli, yağlı, hazır […]
ZİKRULLÂHIN A’ZAMİYET VE EKBERİYETİ
Zikrullah ve zikrullah ile iştigal emr-i azîmdir. Zâkirin, zâhir ve bâtını ancak bu zikir ile münevver olur. Kesâfet-i tabîiyye ve beşeriyye mahzâ zikrullah ile zeval bulur. Mezkûr ile zâkir arasında münâsebet-i hâssa mücerred zikir ile husûle gelir. Zikrullah ile zâkir, mezkûr u mutlakın kerem ve inâyetine kâbiliyet ve mazhariyet peydâ eder. “Velezikrullâhi ekber” ve “Fezkürûnî […]
TEVAZU VE HEYBET
Abdülmelik bin Mervân demiştir ki: “En faziletli insan, yüksek makamına rağmen alçak gönüllü olan, imkânı olmasına rağmen dünya hırsı olmayan, gücü olduğu halde insaflı davranandır.”
SÜNNETE UYMANIN KERÂMETİ
Hanbelî mezhebinin sahibi İmam Ahmed bin Hanbel Hazretleri diyor ki: Bir toplulukla beraber idim. Soyunup (çıplak) suya girdiler. Ben Resûlullah’ın “Kim Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsa hamama peştamalsız girmesin.” hadîs-i şerîfi ile amel ettim, soyunmadım. O gece bir kişi gördüm. Bana “Müjde, ey Ahmed. Allâhü Teâlâ sünnet ile amel ettiğin için seni mağfiret buyurdu, affetti […]
PEYGAMBERİMİZİN CENÂZE NAMAZI
Peygamberimiz (s.a.v.) vefat ettiği hastalığı sırasında Hücre-i Saâdet ile mescid arasından bir perdeyi açtırdı. Ashâbı Hz. Ebûbekr’in ardında cemâat olup namaz kılıyorlardı. Onların bu güzel hâlini gördü ve Allâh’ın ümmetini bu hal üzere tutacak, ıslâh edecek birini halîfe kılacağını ümîd ederek Allâh’a hamd etti. Sonra “Ey insanlar, ey mü’minler, sizden birinize başkasından dolayı bir musîbet […]
ÖLÜMÜ UNUTMA: “KENDİNİ KABİRDEKİLERDEN SAY”
Muhammed Ma’sum (k.s.) Hazretleri’nin bir nasihati: “Dünyanın fitne ve musibetleri gün be-gün artmaktadır. Dostlar, sevgililer göçüp gitmekte, yine de bir uyanma, ölümü hatırlama, tevbe edip pişmanlık duyma yoktur. Gaflet gittikçe çoğalmakta, günahlar her gün ziyadeleşmektedir. Bu nasıl imândır? Bu nasıl Müslümanlıktır? Ne Kitab ve Sünneti kabul ederler, ne de apaçık delilleri gördükleri halde ibret alırlar. […]
ALLÂH MÜLKÜ DİLEDİĞİNE VERİR
Devletler ilk kurucularının evlâdının elinden çıkıp onların bazı yakınlarına geçmiştir. Hz. Muâviye, Emevî devletini kurmuş, fakat hükümdarlık amcazadeleri Mervânoğullarına intikal etmiştir. Seffâh, Abbâsîlerin ilk halifesidir; Hilâfet onun evlâdına değil kardeşi Mansûr’a geçmiştir. Samanilerin ilk hükümdarı Nasr bin Ahmed idi. Hükümdarlık kardeşi İsmail ve onun sülâlesine intikal etmiştir. Saffârîlerin ilk hükümdarı Yakûb bin Saffâr’dır; fakat hükümdarlık […]
MÜSLÜMANLARIN EN İYİ VE EN KÖTÜ AMELLERİ
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Ümmetimin yapmış oldukları iyi ameller ile kötü amelleri, Rabb’im tarafından bana bildirildi. Ümmetimin iyi amelleri içinde birçok güzel işler gördüm. Hatta yollarda gelen geçenlere eza ve cefa verecek şeyleri alıp kaldırdıklarını da bu güzel amelleri arasında buldum. Fakat ümmetimin kötü amelleri arasında öyle çirkin şeyler gördüm ki beni çok müteessir etti de […]
NABİ’NİN HAYRİYESİ’NDEN
Farzdır etme sakın fevt-i salât İktidârın var ise hacc u zekât Kıl edâsında derûnî tek ü tâz Birinin fevtine gösterme cevâz Olma gerden-keş-i fermân-ı ganî Her ne emrettiyse eyle ânı. Manası: Namaz farzdır asla geçirme, gücün var ise hacca git, zekâtını ver. Hiçbirini geçirmeyi caiz görme ve edâsı için gayret et. Hz. Mevla’ya asi […]
MÜŞRİKLERİN MÜSLÜMANLARA EZİYETLERİ
Taştan, ağaçtan yapılmış putlara tapanların putlarıyla beraber cehenneme gireceklerini bildiren âyet-i kerîme nazil olunca müşrikler fena halde kızdılar. “Muhammed, ilahlarımıza hakaret etti.” diyerek azdılar, Peygamberimize ve müslümanlara yapmadık eziyet bırakmadılar. Bunun için müslümanlardan bir kısmı dinini gizlemeye mecbur oldu. Bir kısmı da göreceği eziyet mukabilinde kazanacağı sevabı düşünüp müslümanlığını gizlemedi, türlü türlü belalara uğradılar. Bilâl-i […]
MÜSLÜMANLIKTA KAZANCIN EHEMMİYETİ
Müslümanların helâl rızık temin etmek için çalışıp gayret etmeleri pek mühim bir vazifedir. Bir hadîs-i şerîfte: “Kazanç aramak Müslüman olan her erkek ve kadın için farzdır.” buyurulmuştur. Çünkü herhangi bir Müslüman, mükellef olduğu bazı vecibeleri ancak kazanç sayesinde yapabilir. Bu vecibelerin yapılması kuvvete ve sıhhate bağlıdır. Kuvvet ve sıhhat ise gıdaya vesâir ihtiyaçlara bağlıdır. Gıda […]
MÜ’MİN VE MÜNAFIK
Evliyânın büyüklerinden Şakîk-i Belhî (rh.) şöyle buyurmuştur: “Mü’min, hurma fidanı dikip, o fidanın diken vermesinden korkan kimse gibidir. Münafık ise diken ağacı dikip hurma toplamayı bekleyen kimse gibidir. Ancak bu (hurma toplamayı beklemesi) ne kadar mümkündür! Allâhü Teâlâ iyilik yapan herkese, karşılık olarak ancak sevab verir, iyilikleri, hayır sahiplerini, fâcirlerin derekesine, seviyesine indirmez.”
MÜ’MİNE CİMRİ OLMAK YAKIŞMAZ
“MÜ’MİNE CİMRİ OLMAK YAKIŞMAZ” Cimrilik, malı (zekat ve sadaka olarak) harcanması gereken yerlere harcamamaktır. Bunun aksi ise israf olup o da malı icab eden yerlerin haricine sarf etmektir. Bu ikisi de kötü ahlâktandır. Doğru olan her hususta itidali; orta yolu tutmaktır. Âyet-i celîlede -meâlen- “Hem elini bağlayıp boynuna asma, hem de onu büsbütün açıp saçma […]
MECLİSLERDE KONUŞMA ÂDÂBI
MECLİSLERDE KONUŞMA ÂDÂBI Birkaç kişi bir arada konuşurken yeri olmadıkça, araya girmemelidir. “Ey akıl sâhibi, sözün başı ve sonu vardır, söz ortasında söz söyleme.” hikmetli sözüne uygun hareket edilmelidir. Meclislerde -yanındakilerden gizleyerek- bir başkası ile konuşmamalıdır. Söyleyeceklerini normal tonda söylemelidir. Ne dinleyeni soru sormak mecbûriyetinde bırakacak şekilde hafif, ne de muhâtabı incitecek biçimde yüksek sesli […]
MEDİNE-İ MÜNEVVERE’DE İLKLER
İlk Mescid: Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.), devesinin ilk çöktüğü arsayı sahiplerinden satın aldı. Oraya bir mescid-i şerîf ile birkaç tane oda yaptırdı ve Mekke’de kalan ehl-i beyti ile Hz. Ebû Bekir’in âilesini getirip yeni hânesine nakil buyurdu. İlk Ezân: Ezan-ı Muhammedî, ilk olarak Medine’de ve Bilâl-i Habeşî Hazretleri tarafından okunmaya başladı. Ezan okunmaya başlanmadan evvel […]
MAZLUMUN HAKKI
Resûlullah (s.a.v.) buyurdular: Cenâb-ı Hak bir hadîs-i kudsîsi’nde buyuruyor ki “İzzetim ve celâlim hakkı için eninde sonunda şu zâlimden mazlumun intikamını alırım. Yine böyle bir mazlumun zulme uğradığını görüp mazluma yardıma gücü yettiği halde yardımını esirgeyen katı yürekli kimseden de mazlumun intikamını alırım.”
LÂ HAVLE VELÂ KUVVETE’NİN ESRARI
Resûlullah Efendimiz (s.a.v) buyurdular: “Kim ‘Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azim’ derse doksan dokuz hastalığa devâ olur ki en hafifi gam, tasadır.” Resûlullah Efendimiz (s.a.v) buyurdular: Mirac gecesinde İbrahim (a.s.)’ı gördüm. ‘Yâ Muhammed, ümmetine selam söyle ve onlara haber ver ki cennetin toprağı tertemizdir, su lezzetlidir ve ona ağaç dikmek ise ‘Sübhanallahi velhamdülillâhi velâ ilâhe […]
KURTULUŞ İÇİN BİR HADÎS-İ ŞERÎF
Şiblî (rahimehullah) dörtyüz üstaza hizmet edip onlardan ilim öğrendikten sonra şöyle dedi: Dörtbin hadîs-i şerîf okudum ve öğrendim. Sonra bunların arasından birini seçtim ve onunla amel ettim. Çünkü, düşündüm de kurtuluş ve necatımın bu hadiste olduğunu anladım. Eski ve yeni bütün ilimler bu hadiste toplandığı için ben de bunda karar kıldım. Bu hadîs-i şerîf şudur: […]
HİLÂFET
Resûl-i Ekrem Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Efendimiz; Müslümanların hem dinlerine, hem dünyalarına âit işlerini öğretirdi. Çünkü Müslümanlık, insanlara hem dünyada, hem âhirette doğru yolu göstermekten ibâret idi. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) vefatından sonra bu işler için bir zatın tayini lazım geldi. Bütün ashâbın en fazîletlisi olan Hazret-i Ebû Bekir’i Resûlüllah’ın halifesi olmak üzere seçtiler. Hazret-i Ebû […]
HİKMET’İN KEMÂLİ
Hikmet sahibi âlim bir zata, “İnsanda hikmet ne zaman kemâl bulur?” diye sormuşlar. “Halkın kendi hakkındaki övgüsüyle memnun, yermesiyle mahzun olmaya tenezzül etmediği zaman!” demiştir.
HELÂYA GİRME ÂDÂBI
Helâya girecek kişi sol ayağıyla girer ve girmeden önce Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) okuduğu şu duâyı okur: “Allâhümme innî e’ûzü bike mine’l-hubusi ve’l-habâis.” (Manası: Bütün şeytanlardan Allahü Teâlâ’ya sığınırım.) Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Helâlar cin ve şeytanların (insanlara eziyet için) bulunduğu yerlerdir. Buralarda şeytandan Allah’a sığınınız.” buyurmuştur. Helâya girerken üzerinde ‘Allah’ ismi şerîfi vb. yazılı olan şeyler […]
HARAM KAZANÇTAN SAKINMAK
Haram kazançtan sakınmalıdır. Bir kimse kazandığı haramdan yemek istediği zaman şeytan, ‘Ye, sen bunu kazanırken ben senin yanındaydım, şimdi de seninle beraberim, senden ayrılmam. Ben senin ortağınım.’ der. Şeytan, haram kazanan her kişinin ortağıdır. Nitekim, Allâhü Teâlâ şöyle buyurmuştur: “…Ve mallarına, evlâdlarına ortak ol ve onlara va’dler yap. Fakat şeytan onlara bir aldanıştan başka ne […]
HANIMLAR ÂLEMİNİN EFENDİLERİ
Resûlullah (s.a.v.), kızı Fâtıma (r.anhâ)’nın evine gidip, “Esselâmü aleyki, ey kızcağızım, nasıl sabahladın?” diye sordu. Fâtıma (r.anhâ), “Vallahi acı ile uyandım. Zira açlık bana zarar verdi.” dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.), ağladı ve “Sabret kızım. Vallahi ben de üç gündür bir şey yemedim. Hâlbuki ben Allah’ın katında senden de diğer yaratılmışlardan da daha değerliyim. Ben […]
HALİFE’YE NASİHATLER
İmam Mâlik bin Enes’den (r.a.) nakledilmiştir: Bir gün halife Ömer bin Abdülaziz’in (r.a.) huzuruna, Muhammed bin Ka’b geldi ve şöyle nasihat etti: “Ey mü’minlerin emiri! Bu fani dünya bir kazanç mahallidir ki, insanlardan bazısı işlediği hayırlı amellerle yarın kıyâmet pazarında geçerli olacak halis kumaşlar kazanıp âhiret çarşısında nihayetsiz kârlar elde eder. İnsanların bazısı da kendisine […]
HÂBİL VE KÂBİL
Hz. Havva anamız, her doğumda biri oğlan diğeri kız olmak üzere iki çocuk dünyaya getirirdi. Böylece çocuklarının sayısı kırka ulaşmıştı. O zaman insanların çoğalması için her erkek çocuk, kendisiyle beraber doğan ikiz kardeşi ile değil başkası ile olan kız kardeşi ile evlenebilirdi. Kâbil, kendisiyle beraber doğmuş ve daha güzel olan İklima ile evlenmek istemiş, bunun […]
FATİH KANUNNÂMESİ
FATİH KANUNNÂMESİ Osmanlılarda ilk defa Orhan Gazi zamanında ele alınan devlet teşkilâtı devletin büyümesiyle beraber muntazam bir gelişme kaydetmiştir. İslâm hukukunun esaslarına göre bir takım kanunlar konulmuştu. İstanbul’u fethettikten sonra Osmanlı devletini eskisinden daha merkeziyetçi bir hale sokmağa çalışan Fatih Sultan Mehmet de yeni bir takım kaide ve kanunlar ortaya koymuş, mevcut olanlara da yeni […]
EZÂN VE KÂMETE DÂİR BAZI HÜKÜMLER
• Bir namazın vakti gelmeden ezan okumak câiz değildir. Okunursa iâdesi lâzım gelir. Bunda, namaz vakitlerinin temkîne riâyet edilerek hesaplanmasının ve ezânı vakit girince okumanın ehemmiyeti ortaya çıkar. • Cuma namazından başka bir farz için birden fazla ezan ve hiçbir farz namaz için birden fazla kâmet caiz değildir. Bir câmide ezan ve kâmetle vakit namazı […]
EY ATEŞ! SERİN VE SELÂMET OL
Hz. İbrahim (a.s.) kavmini putlara tapmaktan vazgeçip Allâhü Teâlâ’ya ibadete davet ediyor fakat onlar bundan vazgeçmiyorlardı. Bir bayram günü herkes bayram yerine gitti. Hz. İbrahim hasta olduğunu söyleyip gitmedi. Putların bulunduğu yere gitti ve bir balta ile hepsini kırdı, sonra da elindeki baltayı en büyük putun boynuna asarak oradan ayrıldı. Halk, bereketlensin diye putların yanına […]
EHL-İ BEYT’E HÜRMET
Bir hadîs-î şerîşerinde Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Kim ehl-i beytimden birine bir iyilikte bulunur, o da dünyada karşılığını veremezse kıyamette ben onun karşılığını veririm.” Abdullah b. Mübârek, her sene haccederdi. Hac günlerinde beş yüz dinarla Bağdat pazarına çıkar ve hac için hazırlık yapardı. Bir kadın ona “Ben şeriflerdenim (Hz. Hasan neslindenim). Benim yetim çocuklarım var […]
DÂVÂCI VE DÂVÂLI
Halife Harun Reşid (rh.), Kâdı Ebû Yûsuf (rh.)’a: “Fâlûzec tatlısı ile Levzînec tatlısı hakkında ne dersin, hangisi daha güzel?” dedi. Ebû Yusuf (rh.): “Ey mü’minlerin emîri! Ben yanımda olmayan dâvâlı hakkında gıyabî hüküm veremem.” dedi. Harun Reşid, bu tatlıların ikisinin de hazırlanıp getirilmesini emretti. Tatlılar getirilince, Ebû Yusuf (rh.) bir lokma ondan, bir lokma diğerinden […]
CÖMERTLİK
Cömertlik iki türlüdür: Birincisi: Bir kimsenin, ihtiyaçlarını bildirip istemesinden önce verip ihsanda bulunmaktır ki bu tür cömertlik gayet makbul ve övgüye layıktır. Zira Hz. Ali (kerremallâhü vecheh)’den cömertlik sorulduğunda: “İstemeden önce verilen cömertliktir; istendikten sonra verilene ise cömertlik denmez; bu bir iyilik ve bağıştır.” buyurdular. Bazı âlimler, ‘İhsanın kıymetli olanı, istenmeden verilendir.’ demişlerdir. Bu da […]
Çocuğun babası üzerindeki hakkı
Ashab-ı Kirâm, ‘Yâ Resûlullah, çocuğun babası üzerinde hakkını bize bildir.’ dediler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “İsmini güzel, edebini güzel yapmasıdır.” buyurdular. Çocuklara manasız, çirkin manalı isimler koymamalıdır. Volkan, Buket ve Sibel gibi isimler Türkçe değildir. Volkan’nın manası güzel değil korkunçtur. Buket Türkçe değildir. Sibel ise Hititler’in putlarından birinin adının Fransızcası’dır.
CİMRİLİĞİN ŞERRİNDEN KORUNMAK
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Zulümden sakının. Çünkü zulüm kıyâmet günü kat kat zulmet ve karanlıklarda kalmanıza sebep olur. Şuhdan (aşırı hırs ve cimrilikten) da sakının; çünkü hırs ve kıskançlık sizden evvelkileri helâk etti. Birbirlerinin kanlarını döktüler, haramları helâl saydılar.” buyurdular. Şuhdan korunmak bir kişinin her şeyde cömert olmasına bağlı değildir. Hadîs-i şerîfte; “Zekâtını veren, müsâfire ziyâfet […]
CENNET BAHÇELERİ
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: • Kul zikir yapılan yerlere dağlar gibi günahla da gelse, oradan kalktığında kendisinde günahtan hiçbir eser kalmaz. • “Cennet bahçelerine uğradığınızda faydalanın.” ‘Cennet bahçeleri nedir?’ diye sorulunca; “Zikir halkalarıdır.” buyurdu. • Muhakkak Allâhü Teâlâ inci minberler üzerinde nur yüzlü kavimler diriltir. İnsanlar onlara gıbta ederler. Peygamber değillerdir, şehid değillerdir.” Bir arâbî […]
CEHENNEMİN ÜZERİNDEKİ SEKİZ KÖPRÜ
CEHENNEMİN ÜZERİNDEKİ SEKİZ KÖPRÜ Cehennem üzerine kurulmuş sekiz köprü vardır. Bu köprülerin birincisinde kul, Allah’a îmandan suâl olunur. Mümin ise kurtulur, değilse cehenneme yuvarlanır. Sonra ikincisine geçer. Orada abdest ve namazdan sual olunur. Eğer bunları noksan yapmışsa yine cehenneme yuvarlanır. Rükûlarını ve secdelerini tam yapmışsa cehenneme düşmekten kurtulur. Sonra üçüncüsüne geçer, orada zekâttan sual olunur. […]
BURUN TIKANIKLIĞI İÇİN
Soğuk algınlığından tıkanan burnu açmanın pratik çarelerden birisi bir kapta suyu kaynatıp, buharını birkaç dakika solumanız, burnu rahatlatacaktır. Yanmamak için dikkatli olmak lazımdır. Burun spreyi ve burun damlası, tıkanıklığı hızla azaltırlar. Ancak alışkanlık yapmaması için kısa bir müddet kullanılmalıdır. 3-4 günden fazla kullanılmamalıdır.
BEŞ VAKİT NAMAZIN REK’ATLERİ
Beş vakitte farz olan namazların rek’atlerinin sayısı; Sabah namazının farzı iki rek’atdir. Öğle namazının farzı dört rek’atdir. İkindi namazının farzı dört rek’atdir. Akşam namazının farzı üç rek’atdir. Yatsı namazının farzı dört rek’atdir. Beş vakitte sünnetler vardır, sabah namazının farzından önce iki rek’at sünnet-i müekkededir. Cemâat farza başladıktan sonra gelirse imâm’a erişeceğini aklı keserse terk etmeyip […]
ÂZALARIN VAZİFELERİ
İnsanın vücudu üç kısımdır. Kalbi, dili ve diğer azalarıdır. Allâhü Teâlâ her kısma bazı ikramlarda bulunmuştur: Kalbe, kendisini tanımayı ve tevhidde bulunmayı, Dile, kelime-i şehâdet söylemeyi ve Kur’ân-ı Kerîm’i okumayı, Diğer azalara da namazı, orucu ve diğer ibadet ve taatları ikram etmiştir. Her kısma gözetleyen ve koruyan bir melek tayin etti. Ancak kalbin korumasını bizzat […]