KIYMETİ BİLİNMEYEN İKİ NİMET
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadîs-i şeriflerinde “İki nimet vardır ki, insanlardan çoğu bu ni’metleri kullanmakta aldanmışlardır. Bunlar sıhhat ve boş vakittir.” buyurmuşlardır.
Sıhhat ve boş vakit, hakîkaten insanların derin bir gafletle devam edip gidecek sandığı, fakat günün birisinde uçup gittiğini görerek aldandığı iki büyük nimettir. Bu nimetlerden istifâde edemeyenin sonu hüsrandır, ziyândır. Hz. Abdullah ibn-i Ömer (r.a.) der ki: Bir kere Resûlullah (s.a.v.) omuzumu tutup bana “Ey Abdullah! Sen dünyada garip kimse gibi yahut yolcu gibi yaşa.” buyurdu.
Abdullah ibn-i Ömer (r.a.) şöyle vasiyet ederdi:
“Ey mümin! Akşama eriştiğinde sabahı gözleme; sabaha eriştiğinde de akşamı gözleme.
Sıhhatinden bir kısmını hastalık zamânına ayır, hayâtından bir kısmını da ölümün için faydalı kıl.”
EN SON VE EN MÜKEMMEL DİN İSLÂMDIR
İslâm, kıyamete kadar bütün asırların ve bütün insanların dinidir. İnsanların yaradılışlarına, yaşayışlarına tamâmiyle uygundur. Bu muazzam din, bir necât (kurtuluş) ve felah yoludur. Bir selâmet ve saâdet kaynağıdır ve Rabbimizin râzı olduğu yegâne dindir.
İslamiyet’ten evvel bütün yeryüzü din bakımından büyük bir cehâlet içinde kalmış, bütün ufukları zulmet kaplamıştı. İnsanlar yalnız, kendi hırsları uğrunda çalışıyor, çarpışıyor, birbirini esir ediyorlardı. Hâsılı hiçbir yerde güzel îtikâttan, güzel ahlâktan, güzel amellerden, duygulardan eser kalmamıştı.
Ne zaman ki İslâm güneşi doğmağa başladı, derhâl âlemin birçok tarafı aydınlandı, insanlar haktan, adâletten, kardeşlikten haberdâr oldu. İnsanların ayaklarına eğilen ve putlara tapanlar, kâinatın ortaktan, benzerden münezzeh olan Rabbine secde etmek şerefine erdi; ruhlar yükseldi, diller Hak Tealâ’nın zikriyle bezendi.