GARİP ZAMANINDA İSLÂM’A YARDIM
İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Seyyid Ferîd’e yazdığı mektubunda şöyle buyurdular:
“Şüphesiz İslâm, bu zamanda hakikaten gariptir. Bu zamanda İslâm’ı kuvvetlendirmek için bir kuruş harcamak, (başka zamanlarda) binlerce gümüş ve altın harcamaya denktir. Bu büyük devletle müşerref olanlara ne mutlu!
Dini yaymak ve kuvvetlendirmek -her zaman güzel ve teşvik edilen bir şey ise de-, İslâm’ın garip olduğu bu zamanlarda sizin gibi ehl-i beyt mensubu olan zâtlar tarafından bu hizmetin yapılması daha güzel ve daha iyidir.” Mektubat-ı İmâm-ı Rabbânî, 1/193
BEN TEK BAŞIMA GİDERİM!
Yavuz Sultan Selim Han’ın Îran üzerine yaptığı Çaldıran seferinde uzun yürüyüşe rağmen bir türlü düşmanla karşılaşamamıştı. 8 Ağustos 1514 günü Osmanlı ordusu Eleşkirt önlerine geldiğinde, ordu içindeki tahrikler ve huzûrsuzluklar artmıştı. Bazı fitne ve fesat erbâbı, geri dönülmesini istemekteydi. 17 Ağustos sabahı yeniçeriler, Sultan’ın otağına kurşun atacak kadar işi ileri götürdüler. Yavuz Sultan Selim Han otağ-ı hümâyûndan çıkıp, kısa ve mânîdâr bir konuşma yaptı:
“Dönmek ihtimâlim yoktur. Hattâ bunu düşünmek bile fâsit hayâldir. Biz, İslam dînine aykırı hareket edenleri yola getirmek için bu serhadlere kadar gelmişken, bir takım gayretsizler bizim mesâimizi akîm (neticesiz) bırakmak için geri çevirmek isterler. Biz katiyyen yolumuzdan dönmeyeceğiz. Ülü’l-emre itâat edenlerle, kasdettiğimiz yere kadar gideriz. Kalpleri zayıf olanlar, çoluk çocuklarını düşünenler ve yol zahmetini bahâne edenler, kendileri bilirler, dönerlerse dîn yolundan dönerler. Eğer bahâne düşmanın gelmemesi ise düşman ileridedir. Er iseniz benimle gelin ve illâ ben tek başıma giderim!”
Atını mahmuzladı; askerler -başları öne eğik- arkasından yürüdüler.