Hudeybiye gazasında asker susuz kaldı. Ashâb-ı Kiram Fahr-i Âlem’in huzur-ı saadetlerine geldiler. Peygamberimiz matarasından abdest alıyordu. Peygamberimiz onlara “Ne istersiniz?” deyince:
“Yâ Resûlallah! Abdest almaya ve içmeye sizin mataranızdakinden başka suyumuz yoktur.” dediler. Fahr-i Âlem mübarek elini mataranın ağzına koydukları gibi mübarek parmakları arasından pınardan akar gibi sular taşıp aktı. Bütün ashâb ondan içtiler ve abdest aldılar. Salim (r.a.) der ki:
Câbir Hazretlerine “O gün kaç kişi idiniz?” diye sordum. “Bin beş yüz kişi idik. Lakin yüz bin kişi olsaydık yine hepimize yeterdi.” diye cevap verdiler.
• Peygamber Efendimiz’e hayvanlar, çocuklar, ağaçlar, taşlar, meyveler ve yemekler konuşmuş ve peygamberliğine şahitlik edip “Hak peygambersin” demiştir. Peygamberimiz sahrâda giderken bir geyik üç kere; “Yâ Resûlallah!” diye çağırdı. Fahr-i Âlem ona bakıp gördü ki, bir bedevî bir geyiği bağlamış uyuyor. Geyik dedi ki: “Yâ Resûlallah! Gelin, size bir şey söyleyeyim.” Peygamberimiz (s.a.v.); “Söyle, nedir?” dediğinde geyik: “Şu bedevî beni tuttu. Benim şu dağda iki yavrum vardır, beni salıverin, onları emzirip, geleyim” dedi.
Peygamberimiz (s.a.v.) de geyiği salıverdi. Geyik yavrularını emzirip geldiğinde Fahr-i Âlem yerine bağladı. Daha sonra bedevî uyandı. Fahr-i Âlemin başı ucunda durduğunu görünce,: “Yâ Resûlallah, bir murad-ı şerifiniz var mıdır? Buyurun” dedi.
Peygamberimiz (s.a.v.) ona; “Şu geyiği salıversen” buyurdu. O da geyiği salıverdi. Geyik koşup giderken şahâdet kelimesini getirmekte idi.
B E Y İ T :
Ekmeyen biçmedi bu mezraada velhâsıl, Kime lâzım ise ekmek, ana lâzım ekmek.
(Akbıyık Abdal)