Resûlullâh (s.a.v.), Bedir Harbi’nden dönerken güneş batmadan önce Esîl denilen yere geldi. Orduda az da olsa yaralılar vardı ve esirler de yanlarında idi. Orada konakladılar. Sonra Ashâbına dönerek, “Bu gece bizi kim bekler” diye sordular.
Bir kimse kalkıp, “Ben beklerim, Yâ Resûlallâh” dedi.
“Sen kimsin” diye sorulunca “Ben, Zekvân bin Abdikays’im” dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.) “Otur” dedi.
Sonra tekrar sordu. Başka bir yerden yine biri kalktı. Sen kimsin diye sordular, “İbn-i Abdi Kays” dedi. Resûlullâh (s.a.v.) yine “Otur” buyurdu.
Biraz sonra Resûlullâh (s.a.v.) tekrar aynı suâli sordular, birisi kalktı, yine sen kimsin buyurdu. O “Ben Ebû Sebu’um” dedi.
Resûlullâh (s.a.v.) biraz sonra “Üçünüz kalkınız” buyurdu. Zekvân bin Abdikays tek başına kalktı. Resûlullâh (s.a.v.), senin diğer iki arkadaşın nerede” buyurunca, “Yâ Resûlullâh, cevâb veren hep ben idim” dedi.
Resûlullâh (s.a.v.) ona “Allâh seni muhâfaza buyursun.” dedi ve sonra diğer ashâbına onu işaret ederek:
“Kim yarın ayakları cennet bahçelerinde dolaşacak kimseye bakmak isterse şu zâta baksın.” buyurdular.
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Uhud Gazası’ndan dönerken yine Esîl denen yere geldiler. Civarda gayet tehlikeli ve ıssız bir geçit olup müşriklerin gözcülerinin oradan gelme ihtimali vardı. Resûlullâh Efendimiz ashâbına şu geçidi bizim için bu gece kim bekler, diye sordular. Yine Zekvân bin Abdikays hazretleri kalktı. Resûlullâh Efendimiz ona duâ buyurdular.
Zekvân bin Abdikays (r.a.) âilesinin yanına vedâ etmek için döndü ve lüzumlu vasiyetleri yaptıktan sonra vazîfeli olduğu yere gitmek için çıktı. Âilesi onun elbisesine yapışıp “Ey Ebû Sebu’! Bizi bırakıp da gidiyor musun?” dediler. O elbisesini çekti, onların yanından geçtikten sonra dönüp “Artık kıyâmette görüşürüz.” dedi. Sonra orada şehîd oldu. (Radıyallâhü anh)