Bir zat, Resûlullah Efendimiz’den (s.a.v.) kendisini idareci olarak tayin etmesini istedi. Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdular:
“Biz idarecilik makamına, bunu arzulayan kimseyi getirmeyiz.”
Resûlullah (s.a.v.)’in amcası Abbâs (r.a.), kendisinden valilik istediğinde Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdular:
“Amcacığım, bir kimseyi irşâd etmen, başaramayacağın bir vâlilik (vazifesine tayin edilmen)den daha hayırlıdır.”
Hz. Ömer (r.a.) bir zâtı vali olarak tayin etmeyi düşündü. O zat hemen geldi ve ondan vazifeyi istedi. Hz. Ömer (r.a.) şöyle dedi:
“Vallahi seni bunun için istedim. Ancak kim bu işi isterse o mevzuda kendisine yardım edilmeyecektir.”
KANUNÎ DEVRİNDE ORDUMUZ
Kanunî Sultan Süleyman devrinde Devlet bünyesinin umumî intizâmına bütün dünya hayrandır. Tarihçilerden Jorga (1871-1940) bu vaziyeti şöyle anlatır:
“Fransız seyyahlarını en çok hayran eden şey, bu milletin o mükemmel nizam ve intizâmiyle çok sıkı ve ciddî olan disiplinidir. O devirde Türkiye’ye gelen seyyahlar, hiçbir gürültü çıkarmadan sessizce gidip gelen Osmanlı ordularının hareketlerini fark etmek imkânı olmadığını tekrar tekrar anlatırlar. Asker yola çıkarken hiçbir söz duyulmaz:
Binlerce cengâverlerden mürekkeb olan bu muazzam kütleler, derin bir sessizlik içinde gâyet vakur, yerlerinden kalkıp yollarına giderler. Öksürük sesleri bile hafiftir. Bu hâli kendi gözleriyle gören şâhitlerin sayısı on seyyahtan aşağı değildir.”
Kanunî devrinin tarihini yazmış olan batılı bir tarihçi F. Downey Türk ordusu hakkında şöyle der: “Türk ordugâhlarının (17. asırdaki) sıhhî vaziyetiyle intizâmı yirminci asrın bu sâhalarda örnek olan teşkilâtlarını aratmayacak kadar mükemmeldi. En sıkı disipline tâbi olan Türk orduları dâimî bir sükûn ve teyakkuz içinde idi.”