Silsile-i Sâdât’ın ikinci halkası olan Selmân-ı Fârisî Hazretleri Ashâb-ı Kirâm’ın büyüklerinden ve meşhurlarındandır. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sohbetleri şerefiyle en yüksek kemal mertebesine kavuşmuştur.
Aslen İranlı olup, İsfehan yakınındaki Cey veya Râmehürmüz kasabasındandır. Medîne’ye gelip Müslüman oldu, peygamberimiz (s.a.v.) ona Selmân ismini verdi. Kendisine nesebi soruldu, “Ben Müslüman olduktan sonra nesebim ne olacak “İbnü’l-İslâm=İslâm’ın evlâdı”‘ diye cevap vermiş ve ondan sonra (Selmân İbnü’l-İslâm) diye anılmıştır.
Hz. Selmân-ı Fârisî (r.a.), Hicret’in beşinci yılına kadar köle olarak yaşamıştır. Bu sebeple Bedir ve Uhud gazalarına katılamamış, Hendek ve sonraki bütün savaşlara katılmıştır.
Hz. Selmân’ın (r.a.) gayet samimi hareketleri Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ve Ashâbı arasında kendisine karşı pek derin bir muhabbet uyandırmıştı. İstisnâsız herkes Hazret-i Selmân’ı seviyordu. Ensar ve Muhâcirler, Selmân’ı (r.a.) sahiplenerek, “Selmân bizdendir.” dediler. Resûlullâh (s.a.v.): “Selmân bizdendir. O Ehl-i Beyt’imdendir.” buyurdular. Hendek kazma işindeki gayreti üzerine, Resûlullâh (s.a.v.), onu Selmânü’l-Hayr olarak isimlendirmiştir. Hz. Ebû Bekir’in (r.a.) halîfeliği devrinde Medîne’den ayrılmayan Hz. Selmân, Hz. Ömer’in halîfeliğinde ihtiyar haline rağmen İran fethine katılmıştır. İranlılar hakkında çok mâlûmat sahibi idi. İranlıları kendi lisanıyla dine davet ediyor, onlara İslâmiyet’i anlatıyordu. İranlılar savaşlarında fil kullanıyorlardı. Müslümanlar o zamana kadar fil görmedikleri için şaşırdılar. Hz. Selmân fillerle nasıl çarpışılacağım İslâm askerlerine öğretti. İran’ın Medayin şehri alınınca Hz. Ömer (r.a.) onu şehre vâli tâyin etti. Selmân-ı Fârisî Hazretleri uzun ömür yaşayanlardandır. Hz. Osmân’ın halîfeliği devrinde hastalanmış ve hicretin 33. (M. 654) senesinde Medâyin’de vefat etmiş ve oraya defnedilmiştir. (Radıyallahu anh)