Resûlullâh’ın (s.a.v.) ashâbından hiçbiri hakkında yakışıksız ve fena söz söylemeyip onların hepsini sevmek lazımdır. Bir kimse Resûlullâh’ın (s.a.v.) ashâbına buğz yani düşmanlık ederse münâfık olur. Ashâb-ı Kirâm hakkında dilimize sahip olmak lazımdır. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “Benden sonra ümmetimin üstünü Ebûbekir, Ömer, Osman ve Ali’dir. Onlar hakkında ileri geri konuşmayın ve onlar için ancak hayır söyleyiniz ki ehl-i şekâvetten olmayasınız.” buyurdular.
Aşere-i Mübeşşere (Cennetle müjdelenen on Sahâbî): Ebû Bekir, Ömer, Osmân, Ali, Talha, Zübeyr bin Avvâm, Sa’d bin Ebî Vakkâs, Saîd bin Zeyd, Abdurrahmân bin Avf ve Ebû Ubeyde bin Cerrâh hazretleridir. (r.anhüm)
Bu on zatın cennetlik olduklarına inanmak lazımdır. Bütün Ashâb-ı Kirâm’ı ancak hayırla ve hürmetle yâd etmeli, anmalıdır. *Hadîs-i Şerîf; İmam Ahmed, Nesâî ve Hakim
İLİMLERİN EN EHEMMİYETLİSİ İmâm Gazâlî hazretleri buyuruyor ki: İlimlerin en ehemmiyetlisine bütün gayretiyle sarılmak lâzımdır ki bu: Ahiret ilmidir, yani marifetullâh; Allâhü Teâlâ’yı bilmektir.
Ahiret ilminin tahsili, ibâdetle ve mücâhede ile tezkiye edilmiş (temizlenmiş) kalbe Allâhü Teâlâ’nın koyduğu bir nur ile olur. Bu da insanı Hz. Ebûbekr’in (r.a.) imanı gibi kuvvetli bir iman sahibi olmaya götürür ki Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) onun hakkında: “Eğer bütün yeryüzündekilerin imanı Ebû Bekir’in imanıyla tartılsa Ebûbekr’in imanı elbette ağır gelirdi” buyurmuşlardır. Bu ilim, onun sadrında yerleşmiş bir sırdır. Burhanlar ve delillerle elde edilecek şey değildir.
Resûlullâh’ın (s.a.v.) bu mübârek sözünü işittiği halde mutasavvışarın buna uygun sözlerine dudak bükene şaşılır. Bu sırrı bilmeye harîs ol, gayret et. Bu ilme ancak öğrenmek hususunda azimli olursan kavuşursun.
İyi bil ki ilimlerin en şereflisi marifetullâhdır; Allâhü Teâlâ’yı bilmektir.
Hikmet sâhibi bir zât diyor ki: Bir şeyi ne kadar güzel yaparsan yap Allâhü Teâlâ’yı bilmedikçe onu güzel yaptığını sanma.