Bir kulun evlâdı vefât ettiğinde Allâhü Teâlâ meleklerine; “Kulumun gönlünün meyvesini mi aldınız?” buyurur. Melekler; “Evet” derler. Hak Teâlâ; “Kulum ne dedi” buyurdu;
“Sana hamd etti ve kalbini sana tuttu ve ‘İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn’* (meâli: Biz herhalde Allâh’ın kullarıyız ve nihayet ve behemehal ona dönüp varacağız), dedi” derler. Hak Teâlâ şöyle buyurur:
“Öyleyse kulum için cennette bir ev binâ edin ve o eve Beytü’l-hamd
(Hamd evi) adını verin”.
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Bir Müslümanın henüz ergenlik çağına ermemiş üç çocuğu ölürse onun için ateşe karşı sağlam bir kale olurlar.” Bunun üzerine Ebû Zerr (r.a.):
“Ey Allâh’ın Resûlü! Geçmişte benim iki çocuğum ölmüştü, iki de olur mu?” deyince Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.); “İki de (olur)” buyurdular.
Seyyidü’l-Kurra (Hâfızların efendisi) Übeyy bin Ka’b (r.a.) da: “Yâ Resûlallâh, geçmişte benim bir tek çocuğum ölmüştü. Bir de olur mu?” dedi. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.):
“Bir de olur. Lâkin sabrı ilk anda göstermek lâzımdır” buyurdular. Diğer bir Hadîs-i Şerîfte de şöyle buyuruldu:
“Nefsim kudretinde olan Allâh’a yemîn ederim ki -eğer mükâfatını Cenâb-ı Hak’dan umarak sabredenlerden ise- düşük çocuk, annesini göbek bağıyla cennete götürür.” * Bakare Sûresi, âyet 156.