يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تُلْهِكُمْ اَمْوَالُكُمْ وَلَٓا اَوْلَادُكُمْ عَنْ ذِكْرِ اللّٰهِۚ وَمَنْ يَفْعَلْ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen-: “Ey İman Edenler! Mallarınız ve çocuklarınız, sizi, Allah’ın öğütlerini dinlemekten (Allah’ı zikretmekten) alıkoymasın. Kimler bunu yaparsa, bilsinler ki asıl kaybedenler onlardır.”
(Münafikûn Sûresi, 9. Ayet)
Bu mübarek ayet-i kerime, müminlere çok açık bir uyarıdır. Mal ve evlat, dünya hayatının süsü ve imtihan vesilesidir. Rabbimiz, bu iki imtihana dalıp, asıl vazifemiz olan “Allah’ı zikretmekten” (yani namaz, dua, Kur’an, tefekkür ve tevbeden) geri kalmamamızı emrediyor.
Hadis-i Şerif’te bahsedilen “azdıran zenginlik” veya “Günün İncisi”ndeki “erteleme” hastalığının ana sebebi, genellikle dünyaya ait bu meşgalelerdir. Allahü Teâlâ, bu meşgalelerin peşine düşüp Allah’ı unutanları “asıl kaybedenler” (Hâsirûn) olarak nitelendiriyor. Bu, ahiretini dünyaya satanların hüsranıdır.
