İbn-i Acîbe (rah.) Hazretleri, el-Bahru’l-Medîd isimli tefsirinde şöyle demiştir:
Ey insan! Bütün kâinat senin için, sen ise Allâhü Teâlâ’ya kulluk için yaratıldın. Öyle ise bunun kıymetini bil ve haddini aşma. Allâhü Teâlâ’nın, senin üzerine yağdırdığı zâhirî ve bâtınî bütün nimetlere şükret.
İmâm Kuşeyrî (rah.) demiştir ki: “Âlimler ve ârifler, zâhirî ve bâtınî nimetler hakkında pek çok izahlar yapmışlardır. Bunlardan bazısı şöyledir:
- Zâhirî nimet, âzâların dinin hükümleriyle amel etmekte istikamet üzere olmasıdır. Bâtınî nimet ise hakikat nurlarını almaya hazır olması için, bâtınının (kalp ve ruhunun) temizlenmesidir.
- Zâhirî nimet, maddî bir nimeti elde etmektir; bâtınî nimet ise o nimeti kendisine veren Rabb’ini bilmek, ona şükretmektir.
- Zâhirî nimet, dünya nimetleridir; bâtınî nimet ise âhiret nimetleridir.
- Zâhirî nimet, insanın yaratılışıdır; bâtınî nimet ise güzel ahlâka sahip kılınmasıdır.
- Zâhirî nimet, hata ve günahtan uzak duran nefistir; bâtınî nimet ise gaflete düşmeyen kalptir.
- Zâhirî nimet, malların artması ve bereketidir; bâtınî nimet ise manevî hâllerdeki güzellik ve saflıktır.
- Zâhirî nimet, ibadetleri yapmaya muvaffak edilmektir; bâtınî nimet ise yapılan tâatlerin kabul edilmesidir.
- Zâhirî nimet, ârif zâtların sohbetinde bulunmaktır; bâtınî nimet ise onlara karşı hürmet ve tazimi korumaktır.
- Zâhirî nimet, kulluk vazifelerini yerine getirebilmektir; bâtınî nimet ise kalbin elde ettiği manevî hâllerdir.
- Zâhirî nimet, insanların ayıplarıyla uğraşmayı bırakıp kendi nefsinin ıslahı ile meşgul olmaktır; bâtınî nimet ise nefsinin hevâsını/arzularını terk edip Rabb’ini zikirle meşgul olmaktır.