قال الله تعالى: ..اَلْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِى وَرَضِيْتُ لَكُمُ الْإِسْلَامَ دِينًا. (سورة المائدة، 3 Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “…İşte bugün sizin dîninizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki ni’metimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’a râzı oldum…” (Mâide Sûresi, âyet 3)
Archive for Mart, 2019
Namazın Sünnetleri
Ezan okumak, Namaza başlarken, ilk tekbirde erkeklerin ellerini kulakları hizâsına kadar kaldırması, Tekbirden hemen sonra el bağlamak. (Kadınlar; göğsü üzerinde sağ eli sol eli üzerine koyar. Erkekler ise, sağ ellerinin baş ve serçe parmakları ile sol bileğine halka yaparak göbek altına bağlar.) Sübhâneke okumak, Eûzü ve besmele okumak, Her rek’atta Fâtiha’dan önce besmele okumak, Fâtiha’dan […]
İRÂDE-İ CÜZ’İYYE
İRÂDE-İ CÜZ’İYYE Ehl-i sünnet mezhebinde hayır ve şerden her ne var ise gerek mahlûkatının işledikleri gerek diğer yaratılan şeyler tamamı Allâh’dandır. Yani onun bilmesi, dilemesi ve takdîri iledir. Nitekim Allâhü Teâlâ -meâlen- “Haberiniz olsun ki biz her şeyi bir kaderle yaratmışızdır (Kamer sûresi, âyet 49)” ve “Halbuki sizi ve yaptıklarınızı Allah yarattı.” (Sâffât sûresi, âyet […]
İPİN HESABI
Zenginin biri ölümden ve kabirdeki yalnızlıktan çok korkuyormuş. “Öldüğüm geceyi kim kabre girerek sabaha kadar benimle geçirirse servetimin yarısını ona bağışlıyorum” diye vasiyet etmiş. Öldüğünde “Kim birlikte kabre girip sabahlamak ister?” diye araştırmışlar. Kimse çıkmamış. Nihayet bir hamal, -Benim sadece bir ipim var, kaybedecek bir şeyim yok. Sabaha kadar durursam zengin olurum.” diye düşünerek kabul […]
EN BÜYÜK İSTİFAR: TESBİH NAMAZI
Tesbih namazı tevbenin, istiğfârın en büyüğü ve bütün vücutla yapılanıdır. Resûl-i Ekrem (s.a.v.), amcaları Hz. Abbâs’a (r.a.) hitâben tesbih namazı ile alâkalı şöyle buyurmuşlardır: “Ey amca! Sana on (çeşit günahını silecek) şey(i) haber vererek ikrâm etmiş olayım ki, onu işlediğin vakit günâhının evveli ve âhiri, yenisi ve eskisi, hatâ ile ve kasden yapılanı, küçüğü ve […]
EN BÜYÜK HASTALIK: CİMRİLİK
Bişr b. Berâ (r.a.) babasıyla birlikte Akabe’de bulundu. Bedir Harbi’ne ve sonraki bütün savaşlara katıldı. Hayber’den sonra, Resûlullah (s.a.v.) ile beraber yediği zehirli koyun etinden zehirlenerek şehid olmuştur. Resûlullah (s.a.v.) ‘Ey Nadle Oğulları! Efendiniz kim?’ buyurdu. ‘Kays’ın dedesi.’ dediler. ‘Onu niçin kavminizin efendisi olarak görüyorsunuz?’ buyurdu. ‘Onun bizden daha çok malı var. Ancak biz onu […]
Günün Ayeti Kerimesi
قَالَ اللهُ تَعَالَى: الَّذِينَ يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ سِرًّا وَعَلَانِيَةً فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ. (سورة البقرة، 274 Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “Mallarını gece ve gündüz, gizli ve âşikâre infak edenler, bu infakları sebebiyle Rableri indinde onlar için mükâfatlar vardır. Ve onlara bir korku olmadığı gibi hiç mahzûn da […]
EN ÂLİ, EN YÜCE KELİME: KELİME-İ TEVHİD
Tebük için seferberlik emredildiği zaman (H. 9) Huneyn ve Tâif muharebelerinden yeni dönülmüştü. Yaz sıcağının ve erzak kıtlığının çok olduğu bir zamandı. Mesâfe uzak, düşman kuvvetli olduğundan bu seferberlik insanlara ağır gelmiş, toplanan bu orduya “Ceyşü’l-Usre: Zorluk ordusu” denilmişti. Resûlullah (s.a.v.) yirmi bin kişilik bir ordu ile Tebük’e doğru hareket etmiş, bedevî kabileleri ve bazı […]
HASAN-I BASRÎ HAZRETLERİ’NDEN
Hasan-ı Basrî Hazretleri’nin (r.a.) Emevî halifelerinden Ömer bin Abdülaziz’e (rh.) nasihatlerinden: • Bilesin ki, şu içinde bulunduğun evden daha çok kalacağın bir evin vardır. Orada bütün sevdiklerin seni yalnız bırakacaklardır. Orada sana arkadaşlık yapacak olan amelleri işle. • Amel defteri küçük-büyük hiçbir şey bırakmayıp hepsini getirecektir. • Ecelin gelmeden hayatta bulunduğun şu anda Allah’ın kulları […]
EZÂN
Ezân, îmân esaslarını bildiren kelimelerdir. Allâhü Ekber: Allah en büyük: İlk kelimesi Cenâb-ı Hakk’ın zâtının ismidir. Yani Allâhü Teâlâ’ya ancak ona lâyık olan kemâl sıfatları isbât ve bütün noksanlıklardan onu tenzîhdir. Eşhedü enlâ ilâhe illallâh: Ben şahitlik ederim ki, Allâh’tan başka ilah yoktur: Allâh’ın ortağı ve zıddı olmadığını ispat ve vahdâniyyetini, birliğini ilan olup îmân […]
HAREMEYN HİZMETİNİN YAVUZ SULTAN SELİM’E VERİLMESİ
Sultan Selim Han’ın nedimi Hasan Can anlatıyor: Bir gece Sultan Selim Han’a rüyasında “Kullarından birisi rüya gördü.” demişler. Sabah namazdan sonra, mübarek hizmetlerini görmeye gittim. “Bu gece görünmedin? Ne iş yaptın” dediklerinde: Bu gece sabaha kadar uyuyakalmışım, hizmetinizden mahrum kaldım, diyerek özürler diledim. “Ne rüya gördün” diye buyurdular. Bir rüya görmedim, dedim. Biraz sonra, kapı […]
Günün Ayeti Kerimesi
قَالَ اللهُ تَعَالَى: وَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ مِنْ ذَكَرٍ أَوْ أُنْثَى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُولَئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ نَقِيرًا. (سورة النساء، 124 Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “Ve gerek erkek olsun gerek kadın olsun her kim de mü’min olduğu hâlde sâlih ameller işlerse işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğramazlar.” (Nisâ Sûresi, âyet […]
PEYGAMBERİMİZ’İN (S.A.V.) MERHAMETİ
Hazret-i Âişe vâlidemiz bir gün Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) “Yâ Resûlallâh! Sana Uhud gazasının yapıldığı günden daha şiddetli, daha zor bir gün erişti mi? diye sordu. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: Yâ Âişe! Senin kavmin (Kureyş)den gelen birçok zorluklarla karşılaştım. Fakat onlardan Akabe günü karşılaştığım vaziyet hepsinden daha şiddetli idi. Ben (Kureyş’ten gördüğüm ezâ üzerine Tâif’e gidip) […]
HAZRET-İ ALLÂH’IN MESCİDLERİNİ ÎMÂR EDENLER
Peygamberimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Kim, Allâh’ın isminin zikrolunduğu bir mescidi bina ederse Cenâb-ı Hak Hazretleri onun için cennette bir ev, köşk bina eder.” “Mescidi teâhüd eden bir kimse gördüğünüz zaman, onun için îmân ile şehâdet edin (Onun îmânına şâhitlik edin).” Mescidleri teâhüd, mescitlere hizmet etmek ve mescidleri îmâr etmek demektir. Îmâr da iki […]
Kader ve Kazâya İman
Îmanın altıncı şartı kadere inanmaktır. (Kader ve kaza meselesi bazan zor anlaşıldığından, kolay kavrayabilmek için, önce insandaki irâde-i cüz’iyye’yi izah edelim.) İrâde-i Cüz’iyye İrâde-i cüz’iyye: Cenâb-ı Hakk’ın kuluna verdiği mahdut bir salâhiyet ve tercih hakkıdır. Fakat ehemmiyeti pek büyüktür. Zira insan, irâdesini hayra sarf ederse Mevlâ hayrı, şerre sarf ederse şerri yaratır. Bu itibarla insan, […]
KALBİN DEVASI
Abdullâh-i Antâkî (rahimehullah) buyurdular: Kalbin devâsı beş şeydir; 1- Devamlı sâlih insanlarla bulunmak, 2- Kur’ân-ı Kerîm’i çok okumak, 3- Mideyi haramlardan temiz tutmak, 4- Gece namazı kılmak, 5- Seher vakti duâ ve tazarru etmek, yalvarmak. (Rûhu’l-Beyan)
HASTALARI ZİYÂRET EDİNİZ
Hastayı ziyaret etmek, onun hâl ve hatırını sormak, hastanın ihtiyaç duyduğu ve ziyaretçinin de gücü yettiği kadar hastaya yardımda bulunması sünnettir. Müslüman olsun, zimmî (gayri müslim) olsun, yakın bir komşu veya uzak bir hemşehri olsun hepsi ziyâret edilir. Bu şekilde hasta ziyâreti dinî ve ahlâkî bir vazife olduğu için sevaptır. Bir Yahudi genç, Peygamber Efendimiz […]
Günün Ayeti Kerimesi
قَالَ اللَّهُ تَعَالَى: اَلشَّيْطَانُ يَعِدُكُمُ الْفَقْرَ وَيَأْمُرُكُمْ بِالْفَحْشَاءِ وَاللهُ يَعِدُكُمْ مَغْفِرَةً مِنْهُ وَفَضْلًا وَاللهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ. (سورة البقرة 268 Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size çirkin şeyler ile emreder. Allah ise kendi lütfundan bir mağfiret ve fazl (u kerem) vaad buyurur. Allâhü Teâlâ vâsi’ (lütuf ve ihsânı bol) ve alîmdir.” […]
KANAAT
Bir miskin, bir sahrada aç ve zavallı bir halde gezerken ırmakta bir ördek görür. Ördeği avlamak niyetiyle yaklaşırken ördek uçup kaçar. Bunun üzerine “Bu da hoş!” deyip eğilerek o sudan bol bol içer: “Ördeğin eti elime geçmediyse de et suyu deryalar gibi!” der.
KİM KABRİMİ ZİYÂRET EDERSE ONA ŞEFAATİM VACİB OLUR
Silsile-i Sâdât-ı Nakşibediyyeden Muhammed Mazhar (k.s.) hazretleri buyurdu: Muhakkak Resûl-i Ekrem Efendimizin kabr-i şerîfleri huzurunda durmak ve ona salât ve selâm getirmek, onun Hak Teâlâ nezdindeki yüce makâmı ile tevessül ederek yardım ve şefâatini istemek, en makbul, sevâbı en ziyâde ümîd olunan ve Hak Teâlâya yaklaştıran büyük amellerdendir. Yine onun Ashâbı, Ehl-i Beyti ve Allâh’ın […]
KUR’ÂN-I KERÎM’İ ANLAMAK İÇİN
Kur’ân-ı Kerîm’in en muteber Türkçe tefsirini yazan büyük âlim Elmalılı Hamdi Efendi merhûmun (V. 1942) tefsîrinin mukaddimesinde Kur’ân-ı Kerîm’i anlamak isteyenlere tavsiyesi: Doğrusu, Kur’ân’ı cidden anlamak, tetkik etmek isteyenlerin onu usûlü ile Arabî yolundan ve muteber tefsîrlerinden anlamaya çalışmaları zarûrîdir. Kur’ân’ın falan tercümesinde şöyle demiş, diyerek hükümler çıkarmaya, meseleleri münâkaşa etmeye kalkışmamalıdır. Bunu, îmânı olanlar […]
Hızıra Söyle
Bediüzzaman Saidi Nursi Emirdağ veya Afyon hapishanesi’nde yatarken, bir gece Konya’nın Ladik kasabasına Ahmed Ağa’nın yanına geldi. ahmed Ağa’nın yanında o anda sadece oğlu Zekeriya vardı. Bediüzzaman tayy-i mekan ederek gelmişti. Ahmed Ağa’nın odasının eşiğinde, ellerindeki kelepçeyi ve ayaklarındaki zincirleri çözdü, içeri girdi: “- Bu çıksın, dedi, Zekeriya’dan ötürü, konuşacaklarım var…” Ahmed Ağa: “-Mahzuru yok […]
HİZMET EDENLER DAHA ÇOK SEVAB KAZANDI
Enes bin Mâlik (r.a.) rivayet etti: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile beraber bir sefere çıkmıştık. İçimizden bazıları oruçlu, bazıları da değildi. Havanın çok sıcak olduğu bir günde bir yerde konakladık. Güneşin sıcağından korunmak için birçoğumuz elbisesini gölgelik yapıyor, bazılarımız da eliyle korunmaya çalışıyordu. Oruç tutanlar açlıktan ve yorgunluktan takatsiz düştüler. Tutmayanlar kalkıp çadırları kurdular, hayvanları sulayıp […]
MÜŞRİKLERİN İTİRAFI
Bedir harbinde Ahnes bin Şerik, Ebu Cehil’le karşılaştı ve ona “Benden senden başka sözümüzü duyacak kimse yok. Bana haber ver, Muhammed sözünde sadık mıdır yoksa yalancı mıdır?” dedi. Ebu Cehil “Vallahi Muhammed elbette sözünde sadıktır, asla yalan söylemedi.” demiştir. Bir gün Ebu Cehil Peygamberimize (s.a.v) “Biz seni yalanlamıyoruz, ancak getirdiğin şeyi yalanlıyoruz.” dedi. Ebu Süfyan […]
NAMAZIN FARZLARI
Namazın farzları yani namazın sahih olması için lazım olan şeyler on ikidir: Birincisi hadesten tahâret: Abdestsiz ise abdest almak, cünüp ise gusletmek, boy abdesti almaktır. İkincisi necâsetten tahâret: Bedeninde, elbisesinde yahut namaz kıldığı yerde necâset (temiz olmayan şeyler)den temizlenmektir. Üçüncüsü setr-i avret: Erkek ve kadının namazda örtmeleri farz olan yerlerini örtmeleridir. Dördüncüsü istikbâl-i kıble: Kâbe’yi […]
HÜRRİYET NEDİR
Hikmet ehli bir zata “Hürriyet nedir?” diye sormuşlar. “Hayra hizmet edebilmektir. İnsan ne kadar hayrın hizmetçisi olursa o kadar hür olur.” cevabını vermiştir. Bu suâl hikmet ehli diğer bir zata sorulduğunda “Hürri yet her halde nefse üstün gelmekten ibarettir.” demiştir.
Günün Ayeti Kerimesi
قَالَ اللهُ تَعَالَى: وَمَنْ يُطِعِ اللهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ، وَمَنْ يَتَوَلَّ يُعَذِّبْهُ عَذَابًا أَلِيمًا. (سورة الفتح، 17 Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “Kim Allâh’a ve Resûl’üne itâat ederse (Allâhü Teâlâ) onu altından ırmaklar akan cennetlere koyar ve her kim de yüz çevirirse ona da elîm bir azâb ile azâb eder.” (Fetih […]
ÖLDÜKTEN SONRA KABİRDE HAYÂT
Âhiretin birinci konağı kabirdir. Kâfirler ile bazı âsî Müslümânlar kabirde azap görürler. Ölü kabre konul-duktan sonra Münker ve Nekîr adlı, heybetli iki melekgelir; Rabbin kimdir? Dinin nedir? Peygamberin kimdir? Kıblen nedir? diye sorarlar. Kâfirler ve fâsıklar cevap veremez, türlü azap çekerler. Müslümanlar ise: “Rabbim Allâhü Teâlâ’dır, dînim İslâm’dır, peygamberim Muhammed Mustafâ’dır, kıblem Kâbe’dir.” diye cevâp […]
MERHAMET VE ŞEFKAT
Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Muhakkak Cenâb-ı Allâh’ın kulları hakkında merhameti çok iken, kullarından ancak merhamet ve şefkat sahiplerine merhamet eder. Siz de yeryüzündeki zayıflara merhamet ediniz ki semavat ahâlîsi de sizlere merhamet eylesin.” buyurmuşlardır. Hz. Ömer (r.a.) Şâm taraflarına vâli tâyin etmek için bir adamı dâvet etti. Adam yanında iken küçük bir çocuk oraya geldi. Hz. […]
ASHABININ RESÛLULLÂH’A SAYGISI
Resûlullah (s.a.v), Sa’d bin Ubâde (r.a.)’dan evine girmek için izin istedi ve: “Esselâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh” buyurdu. Sa’d (r.a.) “Ve aleykümüsselâm ve rahmetullahi ve berekâtüh” dedi. (Fakat) Resûlullah (s.a.v.) işitmedi ve ayrı ayrı üç defa bu selâmı tekrarladı. Sa’d (r.a.) da üç defa selâmını aldığı halde, Resûlullah (s.a.v.) işitmedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) […]
DÖRTBİN HADÎS-İ ŞERİF’İN ÖZÜ
İmam Ebû Davud (rh), beş yüz bin hadîs-i şerîfi hâfızasına nakşetmiş idi. Bunlardan seçtiği dört bin sekiz yüz hadîs-i şerîf ile “Sünen-i Ebî Dâvud” denilen meşhur kitabını meydana getirmiştir. Bu kitap bilhassa İslâm fıkhına dâir hükümler için pek muteber bir kaynaktır. Ebû Davud, bu kitabını imam Ahmed İbn-i Hanbel’e göstermiş, o büyük müctehid bu kitabı […]
NÜKTE: Kendisi nereden girecek?
Câhil bir muallim, dershânesinin kapısı üzerine, “Câhiller bu kapıdan giremez” diye bir levha asmış. Muallimin cehâletini bilenlerden biri, levhayı okuyunca: “Acaba kendisi nereden girecek?” demiş.
Günün Ayeti Kerimesi
قَالَ اللهُ تَعَالَى: آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ ۚ كُلٌّ آمَنَ بِاللهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ … (سورة البقرة، 285 Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “Peygamber, Rabb’inden kendisine indirilene îmân etti, mü’minler de (îmân ettiler). Hepsi de ‘Allâh’a ve onun meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine îmân etti. Biz […]
DİNİN ESASI ÜÇTÜR
Meşhur mutasavvıf ve müfessir Sehl-i Tüsterî (ö.283, 896) Hazretleri buyurdular ki: “Dinimizin aslı üç şeyden ibarettir: Bütün işlerde ve ahlâkta Resulullah’a (s.a.v) uymak, Helalden yemek ve Amellerde niyetin ihlaslı olması, yani amelleri Allah rızası için işlemek.”
LEVH-İ MAHFÛZA YAZILAN İLK ŞEY
Resûlullâh Efendimiz aleyhisalâtü vesselâm buyurdular: Allâhü Teâlâ hazretlerinin emriyle kalem Levh-i Mahfuza en evvel şunu yazdı: İlâh, ancak zât-ı ulûhiyetimdir. Benden gayri hak ilah yoktur. Muhammed benim kulum ve resûlüm ve mahlûkatımdan seçtiğimdir. Her kim benim takdîrime razı olur, verdiğim belaya sabreder ve nimetlerime şükrederse onu cennette sıddîklar zümresine katarım. Benim takdirime razı olmayan, verdiğim […]
MALI HARCAMANIN ADABI
Malı kullanırken ve harcarken dört şeye dikkat etmelidir: 1- Âilesinin ve çoluk çocuğunun ihtiyaçları için lüzumlu olan şeylerde cimrilik yapmamalı, onlara sıkıntı çektirmeden harcamalıdır. Nitekim hadîs-i şerifte “Kulların Allâhü Teâlâ’ya en sevimli olanı âilesine en faydalı olandır.” buyurulmuştur. 2- İsraf etmemeli, saçıp savurmamalıdır. Bazı şeyleri lüzumundan fazla alıp sonra atmak israftır. Meselâ: lüzumundan fazla ekmek […]
Günün Ayeti Kerimesi
قَالَ اللهُ تَعَالَى: يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذِيرًا وَدَاعِيًا إِلَى اللهِ بِإِذْنِهِ وَسِرَاجًا مُنِيرًا وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ بِأَنَّ لَهُمْ مِنَ اللهِ فَضْلًا كَبِيرًا . (سورة الاحزاب، 45-47 Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “Ey Peygamber, şüphe yok ki biz seni bir şâhit ve bir müjdeci ve bir korkutucu olarak gönderdik. Ve hem Allâh’a (ona […]
MÜ’MİNİN NİYETİ AMELİNDEN HAYIRLIDIR
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) bir gün Ashâbına: “Mü’min kimdir bilir misiniz?” buyurdular. “Allâh ve Resûlü en iyisini bilir.” dediler. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Mü’min, Allâhü Teâlâ’nın hoşuna giden şeylerle kulaklarını doldurmadıkça ölmeyen kimsedir. Eğer bir kul Allâh’dan korksa yetmiş demirden kapısı olan yetmiş hücrenin içindeki bir hücrede bulunsa, Allah ona amelinin elbisesini giydirir. Hatta öyle […]
OSMANLI’DA ÇOCUKLAR MEKTEBE NASIL BAŞLARDI?
Çocuklar mektebe başlayacakları esnada âilesi ve bütün mahalle halkı ile birlikte merâsimler yapılırdı. Halk arasında “Âmin Alayı” diye bilinen bu merâsimin kandil günlerine denk gelmesine bilhassa dikkat edilirdi. Eğer kandil günleri mümkün olmazsa Pazartesi veya Perşembe günleri tercih edilirdi. Merâsimlerin ilk devresinde evde temizlik ve bayram hazırlığı yapılırdı. Hayatta ise büyükanne, hanımanne, cicianne, dadı, kalfa… […]
RESÛL-İ EKREM’İN PEK YÜKSEK İLİM VE İRFANI
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), sırf Allâhü Teâlâ’nın vahiy ve ilhâmıyla pek çok hakikatlere muttalî idi. Hiçbir kimse ilim ve irfanca onun mertebesine yetişmemiştir ve yetişemez. Semavî kitapların, şeriatların hükümlerine, geçmiş ümmetlerin târihine, her kavmin siyâsetine, hikmetli ilimlerine, medeniyet ilimlerine, harp fenlerine ve daha birçok yüksek ilimlere vâkıf idi. Halbuki kendisi ümmî idi, yani hiçbir mektebe, medreseye […]
Günün Ayeti Kerimesi
قَالَ اللهُ تَعَالَى: …وَمَن يَكْفُرْ بِالْإِيمَانِ فَقَدْ حَبِطَ عَمَلُهُ وَهُوَ فِي الْآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ. (سورة المائدة، 5 Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “…Her kim de îmânı (dînin hükümlerini) inkâr ederse yaptıkları hep hederdir (boşa gider) ve o kimse âhirette hüsranda olanlardandır.” (Mâide Sûresi, âyet 5)
Sahihi Buhari
KUR’AN-I KERÎM’DEN SONRA EN MUTEBER KİTAP SAHÎH-İ BUHÂRÎ İmâm-ı Buhârî’nin kıymetli birçok eseri vardır. Uzun yılların ve gayretlerin mahsulü olan bu eserlerinden en meşhuru, İmâm-ı Buhârî denilince akla ilk gelen ve Kur’ân-ı Kerîm’den sonra en muteber olduğu hususunda âlimlerin ittifak ettiği eseri el-Câmiu’s-sahîh’dir. Sahîh-i Buhârî diye meşhur olmuştur. Bu eseri yazmaya başlamasını kendisi şöyle anlatır: […]
SİGARA VE ZARARLARI
Sigara dumanında birçok zehirli kimyevî maddeler vardır. Bu sebeple sigara dumanına maruz kalanlar da içenler gibi zehirlenir. Sigara birçok hastalıkla birlikte kanser de yapmaktadır. Sigara, içen veya dumanına maruz kalan kadınlarda erken doğum, erken yaşlanma, kemik erimesi, kısırlık, sakat ve hastalıklı çocuk doğurma vb. şeylere sebep olmaktadır. “Bir taneden bir şey olmaz” yalanına kanmamalı, sigarayı […]
SULTÂNIN DEHÂSI
Sultan İkinci Abdülhamid Han kendisine bomba ile sûikast tertîp edenlerden Belçikalı Joris’i hapishâneden huzuruna çağırdı ve: – “Siz, tertip ettiğiniz bu sûikastla beni öldürmek istediniz; Cenâb-ı Hak buna müsâade etmedi. Hepiniz yakalandınız, muhâkeme edildiniz, mahkûm oldunuz. Ben sizi idâm ettirmedim. Mahkûmiyetinizi müebbet hapse tahvil ettirdim.” dedi. Joris, minnettâr bir tavırla ellerini uzatarak: – “Pardon sör…” […]
Günün Ayeti Kerimesi
قَالَ اللهُ تَعَالَى: وَسِيقَ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ إِلَى الْجَنَّةِ زُمَرًا… (سورة الزمر، 73 Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “Rablerinden korkanlar, bölük bölük cennete sevk edilirler.” (Zümer Sûresi, âyet 73)
NECÂŞÎ’NİN HİZMETKÂRININ RESÛLULLÂH’A SELÂMI
Ümmü Habîbe radıyallâhü anhâ, Habeşistan’da Resûlullâh (s.a.v.) ile nikâhlanmasını şöyle anlattı: “Mehrimi teslim alınca tamamını bana nikâh müjdesini getiren hanım hizmetçiye gönderdim ve: ‘Sana müjdeyi verdiğin gün elimde olan bilezik ve yüzükleri vermiştim. O zaman elimde onlardan başka şey yoktu. Şimdi şunları al, faydalan’ dedim. Lâkin almadı ve bir kutu çıkarıp kendisine daha önce verdiklerimi […]
Necâsetten Tahâret
Necâsetten Tahâret Namazın şartlarından ikincisi necâsetten tahârettir. Yani namaz kılacağı yerde, bedeninde veya elbisesinde namazın kılınmasına mâni olacak pislik varsa temizlemektir. Necaset iki kısımdır: Ağır (galiz) necâset: İnsanın ön ve arkadan çıkan pisliği, eti yenmeyen hayvanların sidiği, dışkısı ve salyası, tavuk, kaz ve ördeğin dışkısı, kan, irin, meni, mezi, vedi, ağız dolusu gelen kusuntu, şarap […]
Niyet
Niyet Namazın şartlarından altıncısı niyet, yâni Allâh rızâsı için namaz kılmayı dilemek ve hangi namazı kılacağını bilmektir. Niyet kalb ile yapılır. Dil ile söylendiği halde kalbden niyet edilmezse namaza niyet edilmiş olmaz. İmâm-ı Rabbânî Hazretlerinin, Mektubât-ı Şerîf, birinci cild, 186’ncı mektupta buyurduklarına göre: Dil ile niyyet câiz olunca, çok kimse yalnız dil ile niyet ederek, […]
Günün Ayeti Kerimesi
قَالَ اللهُ تَعَالَى: وَسَخَّرَ لَكُمُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومُ مُسَخَّرَاتٌ بِأَمْرِهِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ. (سورة النحل، 12 Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “Hem sizin için geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı teshîr buyurdu (hizmetinize verdi). Yıldızlar da onun emrine musahhardır (boyun eğmişlerdir). Elbette bunda akıl eden bir kavim için büyük âyetler (alâmetler, […]
ALLAH GÖRÜR VE BİLİR
Abdullah bin Dinar (r.a.) anlatıyor: Hz. Ömer ile beraber Mekke’ye gitmek üzere yola çıktık. Giderken yolda kurtlara rastladık. Derken dağdan bir çoban indi, geldi. Hz. Ömer, “Ey çoban! Şu koyunlardan birini bana sat.” dedi. Çoban, “Ben köleyim, satamam.” dedi. Hz. Ömer, “Efendine, kurt yedi dersin.” dedi. Bu söz üzerine çoban “Peki, Allâh’a ne derim?” deyince […]
ÂLİMİN DÜŞMESİ ÂLEMİN DÜŞMESİDİR
İmam-ı Âzam Ebû Hanîfe Hazretleri bir gün yolda yürürken bir çocuğun çamura düştüğünü gördü. İmam-ı Âzam Hazretleri ona “Bundan sonra düşmemek için daha dikkatli ol” dedi. Çocuk “Ey Müslümanların imâmı! Benim düşmem çok mühim bir iş değildir. Tekrar ayağa kalkmam da kolaydır. Hem ben düştüğüm zaman yalnız başıma düşmüş olurum. Ancak senin düşmenle bütün […]
BİRLİKTEN GÜÇ DOĞAR
Arap edebiyatçısı el-Meydânî Mecmau’l-Emsâl isimli kitabında 5.000 kadar Arap atasözünü ve bunların söyleniş sebeplerini anlatır. Bunlardan birisi şudur. “Ben aslında aslanın ak öküzü yediği gün yenildim.”* Bir ormanda ak, kara ve kızıl üç öküz varmış. Aslanla beraber yaşıyorlarmış. Ancak aslana karşı ittifak edip beraber hareket ettikleri için aslanın onlara gücü yetmiyormuş. Aslan bir gün kara […]
ALAY ETMEK HARAMDIR
İnsanlarla alay (istihzâ) etmek, ayıplarını söyleyerek maskaralığa almak haramdır. Ayet-i Kerîme’de şöyle buyurulmuştur: “Ey îmân edenler! Bir kavim diğer bir kavim ile alay etmesin. Olabilir ki onlar -o alay edilenler- ötekilerden daha hayırlı olurlar. Kadınlar da kadınlardan -bir kimseyi eğlenceye almasınlar- olabilir ki onlar ötekilerden daha hayırlı bulunurlar. Hem kendilerinizi ayıplamayın ve kötü lakablarla atışmayınız, […]
Bu haberi kimden aldın?
Meşhur arap şairlerinden Kusayr bir gün hastalanmış, bazı ahbabı ziyaretine gelip, “Nasılsın?” diye sormuşlar. “Nasıl olacağım, âhiret yolcusuyum!” demiş. İçlerinden biri, “Hayır, sen daha çok yaşayacaksın!” deyince, başını yastıktan kaldırıp: “Aman, doğru söyle! Allâh’ı seversen! Bu haberi kimden aldın?” demiş.
Günün Ayeti Kerimesi
قَالَ اللهُ تَعَالَى: إِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ أَجْرَهُمْ بِغَيْرِ حِسَابٍ. (سورة الزمر، 10 Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “…Ancak sabredenlerin mükâfatları hesapsız olarak ödenecektir.” (Zümer Sûresi, âyet 10)
CA’FER-İ SÂDIK (R.A.) VE RİVAYET ETTİĞİ BAZI HADİSLER
Silsile-i sâdât’ın dördüncü halkası ve tâbiînden olan Ca’fer-i Sâdık (r.a.) Hazretlerinin Hadîs âlimleri tarafından sika (güvenilir) olduğu hususunda ittifak vardır. Dedesi Kâsım bin Muhammed’den (r.a.), babası Muhammed Bâkır’dan (rh.) ve daha birçok kişiden hadîs rivâyet etmiştir. Birçok kişi de kendisinden rivâyette bulunmuştur. Kendisinden rivâyette bulunanlar arasında İmâm-ı Âzam Hazretleri de vardır. Kütüb-i Sitte müellifleri, onun […]
CENÂZE NAMAZI
Cenaze üzerine namaz farz-ı kifayedir. Bir yerde bütün halk cenaze namazını terk etseler günahkâr olurlar. Ancak bazı kimselerin edasıyla diğerlerinden de sâkıt olur. Cenazenin er veya hatun kişi olduğunu bilip imam olan kimse “Niyet eyledim Allah için namaza, er kişi için yahut hatun kişi için duaya” der. Cemaat da ayrıca imama uymaya niyet eder. Bilmiyorsa […]
FARZLARIN EHEMMİYETİ
Hicrî ikinci binin müceddidi İmam-ı Rabbânî Hazretleri buyurdu: “Biliniz ki, Allâhü Teâlâ’ya yaklaştıran ameller ya farzlardır veya nafilelerdir. Ancak farzların yanında nafilelerin hiç itibarı yoktur. Çünkü herhangi bir vakitte, farzlardan birini eda etmek, bin sene nâfileleri edâ etmekten -bu nafileler halis bir niyetle yapılsa ve namaz, oruç, zikir, fikir ve bunların benzeri hangi nâfile olursa […]
Günün Ayeti Kerimesi
قَالَ اللهُ تَعَالَى: وَعَدَ اللهُ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ. (سورة التوبة، 72 Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “Allâhü Teâlâ mü’min erkek ve kadınlara içinde ebedî olarak kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler va’d etti…” (Tevbe Sûresi, âyet 72)
FÂTİH SULTAN MEHMED VE AKŞEMSEDDÎN HZ.
Merhum Sultan İkinci Mehmed Han M.1451’de yirmi bir yaşında sultan oldu. Bir yıl sonra Edirne’de âlimler, emirler ve devlet adamları ile Kostantıniyye’nin fethini müşâvere ettiğinde “Resûlullah’ın ashâbından ve tâbiinden nice büyüklere nasîb olmadı. Hadîs-i şerîşere göre Kostantıniyye’yi Hz. Mehdî (a.s.) fetheder.” dediler. Akşemseddin (k.s.) Hazretleri ise “Kostantıniyye’yi evvelâ Sultan Mehmed Han fetheder, sonra Benî Asfar […]
GÜNEŞİ SAĞIMA, AYI SOLUMA VERSELER
Müşriklerin ileri gelenleri Ebû Tâlib’e “Ey Ebû Tâlib! Senin kardeşinin oğlu bizim ilahlarımızı yeriyor, dinimizi karalıyor, bizleri akılsızlıkla, baba ve atalarımızı da sapkınlıkla kötülüyor. Ya sen onu susturur, bize çatmaktan vazgeçirirsin, ya da onunla aramızdan çıkarsın!” dediler. Ebû Tâlib onları yumuşak sözlerle, tatlılıkla başından savdı. Peygamberimiz ise, halkı İslâm dinine davete hızla devam ediyordu. Bu […]
HANGİSİ DAHA HAYIRLI?
Enes (r.a), Resûlullah (s.a.v) Efendimiz’e sordular: – Yâ Resûlallah! Tasadduk edeceğim bir ekmek mi yoksa kılacağım yüz rek’ât namaz mı sana daha sevimlidir? – Tasadduk edeceğin bir ekmek, nafile olarak kılacağın iki yüz rek’ât namazdan daha sevimlidir. – Yâ Resûlallah! Bir haram lokmayı terk etmek mi, yoksa bin rek’ât namaz kılmak mı sana daha sevimlidir? […]
Günün Ayeti Kerimesi
قَالَ اللهُ تَعَالَى: أَيْنَمَا تَكُونُوا يُدْرِكْكُمُ الْمَوْتُ وَلَوْ كُنْتُمْ فِي بُرُوجٍ مُشَيَّدَةٍ… (سورة النساء، 78 Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “Her nerede olursanız olunuz ölüm size yetişir, yüksek ve müstahkem kalelerde dahi bulunsanız (yine gelip bulur).” (Nisâ Sûresi, âyet 78)
HIRS, DÎNİ VE İNSÂNİYETİ BOZAR
Hırs hastalığı fazilet ve iyilikleri kökünden kazır, sâhibini ibâdetlerden alıkoyar. Şüphelilere ve haramlara düşmeye sebep olur. Halbuki kendini helâk edercesine çalışan harîs, ona takdir edilen kısmeti üzerine Allâhü Teâlâ’nın gadabından ve nefsinin zelil olmasından başka bir şey daha ilâve edemez. Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyurdular: “Çok çalışan harîs kimse ile kanâatkâr olan zâhit; her ikisi de […]
İDARECİLİĞE LAYIK OLAN
Hz. Ömer (r.a.) idarecilikle alakalı şöyle buyurmuştur: “İnsanları idare ile vazifeli kimse za’fa düşmeksizin yumuşak olmalı; şiddete başvurmadan kuvvetli olmalıdır.”
İMÂM-I ÂZAM’IN ZEKÂSI
Bir kimse, altınlarını bir yere gömmüş fakat sonradan bu altınları nereye gömdüğünü unutmuş. Ne kadar düşünüp taşındıysa bir türlü aklına gelmemiş. İmâm-ı Âzam Hazretlerine gelip meseleyi anlatmış. İmâm-ı Âzam Hazretleri “Bu, fıkhî bir mesele değil ki sana bir hal çaresi söyleyeyim. Ancak sen git, gece sabaha kadar namaz kıl, nereye gömdüğünü hatırlarsın.” demiş. Bunun üzerine […]
İNSAN RABB’İNİ BİLMEK İÇİN YARATILDI
Allâhü Teâlâ, Tîn sûresi, 4. Âyet-i kerîmesinde -meâlen- “Biz insanı en güzel bir sûrette (ahsen-i takvîm üzere) yarattık.”buyurdu. İnsan gerek fizikî ve cismanî bakımdan, gerek ahlâk ve maneviyat itibariyle ruhanî bakımdan en güzel bir kıvama erebilecek, en güzel bir sûrette yaratılmıştır. İnsanın güzelliği Hâlık’ını, yaratıcısını ve onun en güzel olan kemal sıfatlarını tanıyıp onun ahlâkı […]
Günün Ayeti Kerimesi
قَالَ اللهُ تَعَالَى: وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ. (سورة الذاريات، 56 Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “Ben insanları ve cinleri ancak bana ibâdet ve kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyât Sûresi, âyet 56)
Hamiltonun Çanakkale hatıralarından..
7 Nisan 1915, İskenderiye; Yahûdîlerden faydalanacağımıza inandım. Onları kendi çıkarlarımız için istismâr edip Yahûdî gazetecilerin ve
Ka’de-i Ahîre
Namazın rükünlerinden altıncısı ka’de-i ahîredir ki, son oturuş demektir. Ka’de-i ahîre, namazın sonundaki oturuşta “Et-tehıyyâtü”yü okuyacak kadar oturmaktır. Kaadede erkekler, sağ ayaklarının parmakları kıbleye gelecek şekilde çevirir ve sol ayağını yatırarak iki ayağı üzerine oturur. Kadınlar ise iki ayaklarını sağa çıkararak uylukları üzerine oturur. Kadınların bu oturma şekline teverrük denir. Kaadede eller dizlerin üzerine kıbleye […]
SILA-İ RAHİM RAHMETE VE CENNETE YAKLAŞTIRIR
Bir adam, Resûlullâh’ın (s.a.v) devesinin yularından tuttu ve: ‘Yâ Resûlallâh! Bana cennete yaklaştırıp cehennemden uzaklaştıracak bir amel söyleyiniz.’ dedi. Resûlullâh (s.a.v), “Allâh’a ortak koşmadan ona ibâdet et, namazı kıl, zekâtı ver ve akrabâlarını ziyâret et.” buyurdu. Abdullah bin Ebû Evfâ (r.a) anlattı: Bir arefe akşamı Resûlullâh’ın (s.a.v) huzûrunda oturuyorduk. O sırada Resûlullâh (s.a.v): “Akrabalarıyla alâkasını […]
SİRKE
Sirke gıdâ maddesi olarak kullanıldığı gibi temizlikte ve hekimlikte de kullanılır. Sirke, elbiselerdeki mürekkep vesair başka lekeleri, sudan daha iyi temizler. Sirke hem soğutucu ve hem de ısıtıcı husûsiyete sâhiptir. Soğutuculuğu, harâret vermesinden daha kuvvetlidir. Üzüm şırasından yapılan sirke, iltihaplı mideye faydalıdır, safrayı keser, zararlı ilaçların zararını giderir, vücutta katılaşan süt ve kanı çözer, mideyi […]
Günün Ayeti Kerimesi
قَالَ اللهُ تَعَالَى: وَالَّذِينَ اسْتَجَابُوا لِرَبِّهِمْ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَمْرُهُمْ شُورٰى بَيْنَهُمْ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ. (سورة الشورى، 38 Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “Ve onlar ki, Rableri için (Peygamber tarafından yapılan) dâvete icâbet etmekte ve namazı dosdoğru kılmaktadırlar ve onların işleri aralarında müşâvere iledir. Ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan infak da ederler.” (Şûrâ Sûresi, âyet 38)
TARİHÎ İTİRAFLAR
İsveç kralı Demirbaş Şarl, Rus çarı I. Petro’ya karşı giriştiği Poltava muharebesini kaybedince Bender’e gelip Osmanlı’ya ilticâ etmiştir (1709). İsveç kralı Demirbaş Şarl Rusya ile yapılan Pruth Antlaşması (1711) sonrasında memleketine gönderilmek istenmişse de Türk-Rus münâsebetlerinin düzelmesine mâni olmak ve hattâ İstanbul’daki elçileriyle pâdişahı harbe teşvik etmek maksadıyla gitmemiştir. Bunun üzerine Bender’den Dimetoka’ya getirilmiştir. 5 […]
TEVBE NASIL OLUR?
Hz. Alî’ye (kerremallahu vecheh) tevbe nasıl olur diye soruldu. Şöyle buyurdular: Tevbe eden şu altı şeyi yapar: 1- Geçmiş günahlarına pişman olur. 2– Geçmiş farzları kazâ eder. 3- Haksız olarak aldıklarını sahibine iâde eder. 4- Hakkı olanlarla helâlleşir 5- İşlediği günahlara dönmemeye azmeder 6- Nefsini nasıl günah ile büyüttüyse öylece Allâh’a itaatta da terbiye eder.
VASİYYET
Sünnetlerden biri de, ölüm zamanında güzel vasiyette bulunmaktır. Ölüm döşeğinde iki gece hasta yatınca, vasiyetnamesini yazıp, yanında bulundurur. Sünnet olan, malının üçte birini vasiyet etmektir. Resûlullah (s.a.v.) böyle emretmiştir. Hasımlarının razı edilmesini, borçlarının, namaz ve oruç fidyelerinin ödenmesini vasiyet eder. Ölüler birbirlerini ziyaret edip konuşurlar. Vasiyet etmeden ölene, kıyâmete kadar kabirde konuşma izni verilmez. Vasiyetname […]
ZARİF BİR İKAZ
Bir adam fıkıh âlimi Ebû Hâmid-i İsferâyînî’den emanet bir kitap aldı. Ebû Hâmid, onu bir gün kitabının üzerine kuru üzüm koyduğunu gördü. Adam bir süre sonra bir kitap daha istedi. Ebû Hâmid, istediği kitabı bir tabağın içinde adama takdim etti. Adam: “Bu nedir?” dedi. Ebû Hâmid: “Bu istediğin kitap; şu ise içine yiyeceğini koyacağın tabak”, […]
Günün Ayeti Kerimesi
قَالَ اللهُ تَعَالَى: وَيُطْعِمُونَ الطَّعَامَ عَلَى حُبِّهِ مِسْكِينًا وَيَتِيمًا وَأَسِيرًا (سورة الانسان، 8 Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: “Ve onlar (ihtiyaçlarına rağmen) miskine, yetime ve esire seve seve yemek yedirirler.” (İnsan Sûresi, âyet 8)
EHL-İ SÜNNETİN AMELDEKİ DÖRT MEZHEBİ
İslâm’da ibâdetlere, muâmelelere, cezâlara dâir dînî hükümleri bildiren ilme, “Fıkıh İlmi” adı verilmiştir. Dînî hükümleri delillerinden anlayıp çıkarmaya muktedir olan İslâm âlimlerine de “Fakîh” denir. Müctehidler ise fakîhlerin en yüksek tabakasını teşkil ederler. Dünyanın her tarafındaki müslümanlar, İslâm’ın ilk asırlarından beri dînî hükümlerde dört müctehidden birine uymuşlardır ki bunlar; İmâm-ı A’zam, İmâm Mâlik, İmâm Şâfi’î […]
HERŞEYİ BİLMEK İYİ Mİ?
Adamın biri Musa Aleyhisselâm’a: — Ya Musa, ben bütün hayvanların dilinden anlamak istiyorum. Tur’u Sina’ya gittiğin zaman Allah’tan iste de benim duamı kabul etsin, diyordu. Musa Peygamber: — Her şeyi bilmek iyi olmaz. Senin hayvanların dilinden anlamaman daha iyidir. Bu sevdadan vazgeç, dediyse de, adam illâ öğrenmek istiyordu. Bir gün Musa Aleyhisselâm Tur’a çıktığı zaman […]
HZ. HAVVÂ’NIN MEHRİ
Hz. Âdem (a.s.) Havvâ vâlidemizle evlenmek istediği zaman Havvâ vâlidemiz mehir istedi. Hz. Âdem; “Yâ Rabbi! (Mehir olarak) ne vereceğim?” diye ilticada bulundu. Allâhü Teâlâ; “(Mehir olarak) Benim habîbim Muhammed Mustafa’ya yirmi defa salevat oku!” buyurdu. Hz. Âdem de Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) yirmi defa salevat okudu. (Salevâtullâhi aleyhim ecmaîn.)
İCMÂ-I ÜMMET
Peygamber Efendimize (s.a.v.) vahiy gelir o ümmetine tebliğ buyururdu. Peygamberimizden sonra vahiy gelme ihtimâli kalmadı. Fakat Kur’ân-ı Kerîm, nice Ashâb-ı Kirâm’ın ezberinde idi. Kur’ân-ı Kerîm’de açıklanmayan meseleler hakkında sünnet-i seniyye ile yani Resûlullah ne buyurmuş ve ne yapmış ise yahut bir kimseyi bir iş yaparken görüp de men etmemiş; yapma dememiş ise ona uyarak amel […]
Günün Ayeti Kerimesi
قَالَ اللهُ تَعَالَى: … وَكُلُوا وَاشْرَبُوا وَلَا تُسْرِفُوا إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ. (سورة الاعراف، 31 Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “…Ve yiyiniz ve içiniz, israf da etmeyiniz. Şüphe yok ki, o (Allah) isrâf edenleri sevmez.” (A’raf Sûresi, âyet 31)
ÜMİD VE KORKU
ÜMİD VE KORKU Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ölmek üzere olan bir gencin yanına girdi ve “Kendini nasıl buluyorsun?” buyurdular. Yâ Resûlallâh! Vallâhi Allâhü Teâlâ’nın rahmetini ümid ediyorum. Ama günahlarımdan da korkuyorum, deyince, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Sekerâtı mevt (ölümün aklı gideren şiddeti) halinde bir kulun kalbinde iki şey böyle bir araya gelirse, mutlaka Allâhü Teâlâ […]
ÜSTAZA UZATILAN EL BAŞKASINA VERİLMEZ
Evliyânın büyüklerinden Üftâde Hazretleri’nin müridi olan Aziz Mahmud Hüdâî Hazretleri tevâzû ve gayretle kısa zamanda yüksek manevi mertebeler elde etmişti. Bunu çekemeyen diğer müritler üstazları Hz. Üftâde’ye şikâyette bulunmuşlardı. Bir kış mevsimi sofraya pilav geldiği zaman Hz. Üftâde, “Şimdi bağdan taze kopmuş üzüm gelse idi, şu pilav ile ne güzel yenirdi.” buyurunca müridler birbirlerinin yüzüne […]
YEMİN KEFFÂRETİ
Yemin keffâreti, yaptığı bir yemini bozan müslümana gereken bir keffârettir. Yemin keffâreti; • Eğer gücü yetiyorsa, müslüman veya gayr-i müslim bir köle veya câriye azad etmekten veyâ • On fakiri sabah- akşam doyurmaktan veyâ • On fakire orta halli birer elbise giydirmekten ibârettir. Bu üç şeyden birine gücü yetmeyen üç gün arka arkaya oruç tutar. […]
Günün Ayeti Kerimesi
قَالَ اللهُ تَعَالَى: … وَعَسَى أَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ وَعَسَى أَنْ تُحِبُّوا شَيْئًا وَهُوَ شَرٌّ لَكُمْ وَاللهُ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ. (سورة البقرة, 216 Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “… Ve siz bazan bir şeyden hoşlanmazsınız. Hâlbuki hakkınızda o bir hayırdır ve bazan bir şeyi seversiniz, hâlbuki hakkınızda o bir şerdir. Ve Allâhü […]
YEMEK ADABI
Toplu yemek yenirken yaşça büyük olandan evvel yemeğe başlanmaz. Amir mevkiinde olan kimse önce başlayabilir. Yemekte hayırlı ve güzel şeylerden konuşulur. Sofrada yanındakine yumuşak davranır. Kimseye yemesi için yemin vermez. Ancak üç defa “ye” diyebilir. Sofrada yediklerine bakmak, az yediğini göstermek için sofradakilerden önce elini yemekten çekmek gibi topluluğun hoşuna gitmeyecek şeyleri yapmamalıdır. Davet olunmadığı […]
SÂLİHLERİN AHLÂKI
Bir gün (İmâmı Azam hazretlerinin talebelerinden) Ebû Yusuf (rh.) Harun Reşid’in (rh.) huzuruna girdi. Harun Reşid ona ‘Ebû Hanife’nin ahlâkını bana anlat.’ dedi. Ebû Yusuf (rh.) ‘Vallâhi o, Allâh’ın haramlarından şiddetle kaçınır, dünyaya kıymet verenlerle oturup kalkmaz, çoğu zaman susardı; Devamlı tefekkür ederdi. Ağzından mâlâyâni laflar çıkmaz, boş konuşmazdı. Kendisine bir sual sorulduğu zaman, biliyorsa […]
MAHREMİYET
Her müslüman, aile hayatına dâir icab eden dînî meseleleri bilip bunlara, bilhassa mahremiyete riâyet etmelidir. Kimler birbiriyle evlenir, kimlerin arasında mahremiyet vardır? Babalar, dedeler, analar, nineler, erkek ve kız kardeşler, amcalar, dayılar, halalar, teyzeler arasında nesep akrabalığından dolayı ebedî bir mahremiyet vardır. Bunların arasında nikâh aslâ câiz değildir. Meselâ: Bir kimse, hiç bir vakit ne […]
LÂNET ETMEMEK
“Bir kimseye lanet etmek meselesi çok mühim ve tehlikelidir. Zira Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) ehl-i kıbleye lânete izin vermediler. Ancak kâfir olarak öldüğü bilinene lânet edilebilir. Bir Müslüman bir takım günahları işlemekle kâfir olmaz. Ehl-i sünnetin mezhebi budur. Şu halde, husûsî bir sûrette lânete müstehak olan bir kimseye bile lânet etmeye cüret ve cesâret etmek bir […]
Günün Ayeti Kerimesi
قَالَ اللهُ تَعَالَى: وَاتَّقُوا فِتْنَةً لَا تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَاصَّةً وَاعْلَمُوا أَنَّ اللهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ. (سورة الانفال, 25 Allâhü Teâlâ buyurdu (meâlen): “Ve öyle bir fitneden sakının ki herhalde içinizden yalnız zulmedenlere dokunmakla kalmaz. Ve bilin ki muhakkak Allâh’ın azabı pek şiddetlidir.” (Enfal sûresi, âyet 25)
AŞERE-İ MÜBEŞŞERE’DEN
Hz. Sa’d bin Ebî Vakkâs Radıyallâhu Anh: Hz. Ebû Bekir’in (r.a.) teşviki ile Müslüman olan beş kişinin üçüncüsüdür. Yiğit ve fedâkâr bir zat idi. Allah yolunda ilk defa ok atandır. Uhud Muhârebesi’nde Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) yanında durmuş, düşmana karşı yüzlerce ok atmıştı. Sonra acemlerle muhârebeye giden ordunun kumandanlığında bulundu, Acemistan’ı başşehrine kadar aldı. Hicrî 55 […]
ANA BABA NİMETİ
ANA BABA NİMETİ İnsanın dünyâya gelmesine vesîle olan ve âciz olduğu vakit ona en büyük destek olan, onu terbiye eden, yiyecek ve içeceğini, her türlü ihtiyaçlarını karşılayan, hayâtının devâmına, büyümesi ve gelişmesine sebep olan ana ve babasıdır. Çeşitli meşakkat ve güçlüklere göğüs gererek, her türlü ihtiyaçlarını, gece ve gündüz demeden ve yorulmadan karşılayan, hattâ evlâdını […]
ÂMENERRASÛLÜ’NÜN FAZÎLETİ
“Âmene’r-Rasûlü” Bakara Sûresi’nin 285. âyeti, îmân ve îtikad edilmesi zarûrî olan esasları; 286. âyeti de yedi duâ cümlesi bildirmektedir. Allâhü Teâlâ’nın kullarına lutfettiği kolaylıkları, kulların da Kerîm ve Rahîm olan Allâh’a nasıl dua, tazarru ve niyazda bulunacaklarını telkîn buyurmaktadır. Bu iki âyet Cebrâil (a.s.) vasıtasıyla nazil olmamış, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bunları Mirac gecesinde vâsıtasız işitmişlerdir. […]
Günün Ayeti Kerimesi
قَالَ اللهُ تَعَالَى: بَلْ تُؤْثِرُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةُ خَيْرٌ وَأَبْقَى. (سورة الأعلى, 16-17 Allâhü Teâlâ buyurdu (meâlen): “Belki siz, dünya hayatını tercih edersiniz. Hâlbuki âhiret daha hayırlıdır ve (nîmetleri) daha devamlıdır.” (A’lâ sûresi, âyet 16-17)
GUSÜL ABDESTİ
GUSÜL ABDESTİ Gusül; bütün vücûdun yıkanmasından; boy abdestinden ibârettir. Hayız ile nifasın kesilmesinden sonra ve cünüplükten temizlenmek için gusül îcâb eder. Guslün farzları, birer kere ağzı, burnu ve bütün vücûdu yıkamaktan ibâret olmak üzere üçtür. Bu farzların, aşağıda bildirildiği gibi yapılması lâzım gelir: Önce ağıza, sonra buruna bolca su alınmalı, bu hususta abdesttekinden daha çok […]
GIYBET ÜÇ ÇEŞİTTİR
• Birincisi gıybet edip de ‘Ben gıybet etmiyorum, onda olanı söylüyorum’ demektir. Bu, fakîh Ebûlleys’in Tenbîhu’l-Gâfilîn isimli kitabında dediği gibi kat’î bir haramı helâl saymaktır. • İkincisi yapılan gıybet, gıybet edilene ulaşmış ise bu haramdır. Helâllaşmadıkça tevbe tamam olmaz. Çünkü eziyet etmiş, kul hakkı geçmiştir. Hadîs-i şerîfte “Gıybet zinâdan daha şiddetlidir.” buyuruldu. ‘Nasıl olur?’ denildi, […]
FAYDALI İLİM
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Kıyâmet gününde en ağır azabı görecek olan, Allâhü Teâlâ’nın ilminden kendisini faydalandırmadığı âlimlerdir.” Yine Peygamber Efendimiz buyurdular: “Kul, bildiği ile amel etmedikçe âlim olamaz.” “İlim ikidir. Biri dilde olandır ki bu, Allâhü Teâlâ’nın kulları aleyhine bir delildir; diğeri, kalbde olan ilimdir. İşte faydası olan ilim de budur.” “Ahir zamanda ibâdet […]