قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: خَيْرُ النِّسَاءِ الَّتِي إِذَا نَظَرْتَ إِلَيْهَا سَرَّتْكَ وَإِذَا أَمَرْتَهَا أَطَاعَتْكَ، وَإِذَا غِبْتَ عَنْهَا حَفِظَتْكَ فِي نَفْسِهَا وَمَالِهَا. (طيالسى Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “En hayırlı hanım, kendisine baktığın zaman seni mesrûr eder, emrettiğin zaman itâat eder, yokluğunda, ırzını ve malını muhâfaza eder.” (Müsnedü’t-Tayâlisî)
Archive for Haziran, 2018
HANIMLARIN EN HAYIRLISI
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Bir kadında dört huy kemâle erdiği vakit, her türlü hayırlı huy da kemâle ermiş olur. Ben de onun cennet ehlinden olacağını ümîd ederim: Birincisi: Beş vakit namazı vakitlerinde kılar, Allâhü Teâlâ’nın râzı olduğu ve ona itâat olan her hususta kocasına itâat eder. Muhakkak kadının kıyâmet günü ilk suâl olunacağı şey […]
RESÛL-İ EKREM’İN ŞEFKAT VE MERHAMETİ
Peygamber Efendimiz ümmeti hakkında son derece şefkatli, merhametli idi. Ümmeti hakkında daima kolaylık cihetini tercih buyururdu. Namazda iken bir çocuğun ağladığını işitse ona merhametinden namazını uzatmadan kılar, çocuğun sesini durdurmak isterdi. Hele İslam’dan kaçınanların hallerine pek acır, hidayetlerine duâ ederdi. O büyük Peygamber, yalnız insanlara değil, hayvanlara, ağaçlara, ekinlere de merhametli idi. Mûte muharebesine gidecek […]
RESÛLULLAH EFENDİMİZ’İN SON HUTBELERİ
Hâtemü’l-Enbiyâ aleyhisselam Efendimiz Vedâ Haccından sonra Hicret-i seniyyelerinin onbirinci senesi Safer ayının son günlerinde, şiddetli bir baş ağrısıyla hummaya tutuldu. Hastalığı ağırca idi. Buna rağmen Mescid-i Saâdet’e varıp minbere çıktı, bir hutbe okudu: “Ey insanlar! Her kimin sırtına vurmuş isem işte sırtım, o da kalksın bana vursun ve her kimin bende alacağı varsa işte malım, […]
HAZRETİ TALHA BİN UBEYDULLAH
İlk îmâna gelenlerden ve aşere-i mübeşşereden. Dedesi, Ebû Bekr-i Sıddîkın dedesinin kardeşidir. Bedir gazâsında, Şam tarafında vazîfeli idi. Diğer gazâlarda bulundu. “Talha, ile Zübeyr, Cennette komşularımdır” hadîs-i şerîfi” ile medh edildi. Çok zengin olup bütün malını Allah yolunda dağıttı. Deve Harbinde Hazreti Ali tarafında değil idi. Orada, ok ile şehîd oldu. Hazreti Ali buna çok […]
Cuma Sohbeti
EVLADIN ANNE-BABA ÜZERİNDEKİ HAKLARINDAN BİRİ: GÜZEL İSİM Cumanız Mübarek Olsun Aziz Kardeşlerim! Peygamber Efendimiz (s.a.s) hayatın her aşamasında İslami değerlerin gözetilmesine önem verirdi. Zira o, bizlere kulluk şuurunu, nezaket ve zerafeti öğretmek üzere gönderilen bir Peygamberdi. Onun, hayatın her anını anlamlı kılmaya yönelik bu hassasiyeti, bir bebeğe isim koymada dahi kendini gösterirdi. Öyle ki iki […]
Günün Hadisi Şerifi
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: كُلُّ مَيِّتٍ يُخْتَمُ عَلَى عَمَلِهِ إِلَّا المُرَابِطَ فِي سَبِيلِ اللهِ ، فَإِنَّهُ يُنْمَى لَهُ عَمَلُهُ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ ، وَيُؤَمَّنُ فِتْنَةَ الْقَبْرِ. (ت Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Her ölen insanın ameli mühürlenir, kapatılır. Ancak Allah yolunda nöbet tutanlar müstesna. Muhakkak onun için ameli(nin sevabı) kıyâmet […]
GÜNEY AFRİKA MÜSLÜMANLARI
Güney Afrikalı Müslümanlar, 1862’de İstanbul’dan dînî kitaplar istediler. Bu talep kendilerine ulaşınca Osmanlı Hükümeti, sultanın emri ile toplandı. Kitaplarla birlikte “Dînî hüküm ve akîdeleri Ümit Burnu Müslümanlarına öğretecek, aralarında olan görüş ayrılığı ve tartışmaları giderecek muktedir âlimlerden bir zatın münâsip miktar harcırahla Güney Afrika’ya gönderilmesi” kararlaştırıldı. Bir başka ifade ile oraya canlı kitap da gönderilecekti. […]
PEYGAMBERİMİZİN GÜZEL AHLÂKI
Zeyd bin Sa’ne, Yahûdi âlimlerinin büyüklerinden idi. Müslüman oluşunu şöyle anlattı: Ben, Peygamberimiz hakkında Tevrat’ta bildirilen hilmi (yumuşak huyluluğu) hariç bütün vasıfları kendisinde gördüm. Hilmine de vâkıf olabilmek için onun yakınında bulunmaya başladım. Bir gün, kendisiyle bir alışverişte bulundum. Borcunu belli bir zaman sonra ödeyecekti. Borcun vâdesine birkaç gün kala yanına geldim. Yanında Hz. Ömer […]
SULTANIN PEYGAMBER SEVGİSİ
Sultân Abdülmecîd Hân zamanında Mescid-i Nebevî ve Ravza-i Mutahhara’ya on sene süren etraflı bir tamirat yapıldı. Bu vesîle ile İstanbul’dan gayet kıymetli levhalar, avizeler, kitaplar ve eşsiz güzellikte bazı hediyeler, nefis dokumalar gönderilmiş idi. Sultân Abdülmecîd Hân’ın bu eşyâ arasından bir levhaya gözü tesâdüf etti ki levhada “Şâh-ı şâhân-ı cihân Abdülmecîd” yazılı idi ki […]
RESÛLULLÂH’A ‘(S.A.V.) SALEVÂT OKUMANIN FAZİLETİ
Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) salevât okumaktan maksad, Allâh’ın emrine uymak ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) üzerimizdeki hakkını ödemektir. Salevât; Allâh’dan rahmet, meleklerden istiğfâr ve mü’minlerden duâ demektir. Salevâtın en kısa olanı “Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin” dir ki: “Ey Allâh’ım, Muhammed aleyhisselâmı dünyâda şerefli, namını yüce ve meşhûr, güzel dînini devamlı kıl, âhirette sevablarını […]
HAZRETİ ÜMMÜ HABÎBE
Resûlullah’ın mübârek hanımlarından. İsmi Remle’dir. Babası Ebû Süfyân bin Harb bin Ümeyye, annesi Hind’dir. Hazreti Mu’âviye’nin kız kardeşidir. Bi’setten onyedi sene önce Mekke’de doğdu. Medine’de 44 (m. 664) senesinde vefât etti. Ümmü Habîbe, ilk önce Resûlullah’ın halasının oğlu Ubeydullah bin Cahş ile evlendi. Kocasıyla İslâmiyeti kabûl eden ilk müslümanlardandır. Mekke’deki kâfirlerin, müslümanlara eziyet ve zararları […]
KİMLERİN NAMAZI MAKBUL OLUR.?
Allâhü Teâlâ bir Hadîs-i Kudsî’de buyurdu: “Her namaz kılan gerçek mânâda namaz kılıyor değildir. Ben ancak, benim azametim için tevâzu gösteren, haramlardan nefsini koruyan, bana isyanda ısrar etmeyen, açları doyuran, fakirleri giydiren, belâya uğrayanlara merhamet eden, gariplere yardım edenlerin namazlarını kabul ederim. Zîrâ bunların hepsi benim içindir. İzzetim ve celâlime yemin ederim ki, bu kimselerin […]
GECE NAMAZININ FAZÎLETİ
Gece namazı, günâhlara keffârettir ve sâlihlerin âdetidir. Dilden ve diğer bütün bedenden fenâlığı çıkarır. Gece namazının en fazîletlisi, uyuduktan sonra kalkıp gecenin son üçte birinde kılınandır. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: • “Farz namazlardan sonra en fazîletli namaz, gece namazıdır.” • “Kişi gece uyanıp hanımını da uyandırsa ve iki rek’at namaz kılsalar; Allâh’ı çok zikreden erkeklerden […]
Günün Hadisi Şerifi
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْحَيَاءُ مِنَ الْاِيمَانِ وَأَحْيَى أُمَّتِي عُثْمَانُ. (كنز Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Hayâ, îmândandır. Ümmetimin en çok hayâ sâhibi olanı Osman’dır.” (Kenzü’l-Ummâl)
KAYBOLURSA ÎMÂN DA HAYÂ KAYBOLUR
Hazret-i Âdem Aleyhisselâm’ın zamân-ı şeriflerinden bu zamana gelinceye kadar hayâ ve güzel ahlâk her devirde bulunmuştur. Hiçbir haslet güzel ahlâktan daha azîz, daha şerefli değildir. Hayırdan ve şerden, Allâhü Teâlâ Hazretlerinin yarattığı her ne varsa çift olarak yaratılmıştır. Bu, “Her şeyden çift çift yarattık, inceden inceye düşünesiniz diye.” meâlindeki Zâriyat Sûresi’nin 49. âyet-i kerîmesi ile […]
İYİ HUYLARIN ESASI
Ahlâkın esâsı şu dört şeydir: Hikmet, adalet, şecaat, iffettir. Hikmet: Yaptığımız işlerimizde doğruyu yanlıştan ayırmak demektir. Adâlet, gadab ve şehveti hikmete uygun olarak sevk ve idare eden, -ne ileri ne de geri bırakan- bir kuvvettir. Şecaat gadab kuvvetinin akla uyması demektir. İffet, şehveti, akıl ve şeriat kuvvetleri ile terbiye etmek demektir. Bütün güzel huylar, bu […]
KURÂN-I KERÎM KIYÂMET GÜNÜNDE ŞEFÂAT EDER
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Kur’ân-ı Kerîm’i okuyunuz! Zira o, kıyâmet gününde kendisini okuyanlara şefâatçi olarak gelecektir.” (S. Müslim) “Oruç ve Kur’ân-ı Kerîm kıyâmet gününde kula şefâat ederler. Oruç der ki: ‘Yâ Rabbi, ben onu gündüz yemekten, içmekten ve nefsinin arzularından alıkoydum, beni bu kuluna şefâatçi kıl.’ Kur’ân-ı Kerîm der ki: ‘Yâ Rabbi, ben bu kulunu […]
KOMŞUYA HÜRMET ANNEYE HÜRMET GİBİDİR
Kişi, komşularına iyilik yapmalı, onlara akrabası gibi ikram etmelidir. Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Komşuya hürmet, anaya hürmet gibidir. Cebrâil Aleyhisselam bana komşu hakkına riayeti tavsiye etti. Hatta o kadar ki komşuyu komşuya vâris kılacak zannettim.” buyurdular. Komşusu aç iken, kendi tok yatmamalıdır. Komşusunu eliyle yahut diliyle incitmemeli; onunla güler yüzle, tatlı sözle konuşmalı ve iyi […]
HÜŞEYM BİN BEŞÎR
Hadîs ilminde meşhûr âlimlerden. İsmi Hüseyin bin Beşîr bin Kâsım bin Dinar es-Sülemî’dir. Künyesi Ebû Muâviye el-Vâsıtî olup, 104 (m. 722) yılında doğdu. Bağdâd’ta yaşadı. 183 (m. 799)’da orada vefât etti. Hadîs kitaplarında kendisinden çok bahsedilen Hüşeym bin Beşîr, İmâm-ı Muhammed İbni Şihâb-ı Zührî ile aynı mertebededir. Bağdâd’ta ilk hadîs toplayanlardandır. Ayrıca tefsîr, fıkıh ve […]
NAMAZLARDAN SONRA DUA
Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Farz, nafileden faziletli olduğu gibi farz namazdan sonra dua etmek nafile namazdan sonra dua etmekten faziletlidir.” buyurdular. Bir gün Hâce Abdulhâlik Gücdüvânî Hazretlerinin huzuruna uzaktan bir yolcu geldi. “Hâce Hazretleri! Bana îmanla âhirete gitmem için duâ buyurunuz. Şeytanın tuzaklarından selâmetle kurtulayım.” dedi. Hâce Hazretleri, “Allâhü Teâlâ farz namazları edâdan sonra yapılan duâyı […]
Günün Hadisi Şerifi
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَا أَيُّهَا النَّاسُ ، تُوبُوا إِِلَى اللهِ واسْتَغْفِرُوهُ، فَإِنِّي أَتُوبُ فِي الْيَوْمِ مِائَةَ مَرَّةٍ. (رياض Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Ey insanlar, Allâhü Teâlâ’ya tevbe ve istiğfâr edin. Muhakkak ben günde yüz defa tevbe ediyorum.” (İmam Nevevî, Riyâzü’s-Sâlihîn)
MÜRÜVVET, ŞECÂAT VE KEREM
Hazret-i Muâviye (r.a.), Hazret-i Hasan bin Ali’ye (r. anhümâ): Mürüvvet, Şecâat, Kerem nedir? diye sordu. Hz. Hasan şöyle cevap verdi: Mürüvvet yani insâniyet: Dâimâ dînin emirlerine riâyet etmek, nefsinin şerrinden sakınmak, müsâfire ikrâm etmektir. Şecâat: Komşunun başına gelen sıkıntıları gidermek, zorlu yerlerde sabredebilmektir. Kerem ise: İstenmeden ve karşılık beklemeden insanlara iyilik etmek, yemek yedirmek, bir […]
ALAY ETMEK HARAMDIR
İnsanlarla alay (istihzâ) etmek, ayıplarını söyleyerek maskaralığa almak haramdır. Ayet-i Kerîme’de şöyle buyurulmuştur: “Ey îmân edenler! Bir kavim diğer bir kavim ile alay etmesin. Olabilir ki onlar -o alay edilenler- ötekilerden daha hayırlı olurlar. Kadınlar da kadınlardan -bir kimseyi eğlenceye almasınlar- olabilir ki onlar ötekilerden daha hayırlı bulunurlar. Hem kendilerinizi ayıplamayın ve kötü lakablarla atışmayınız, […]
MEVLİD-İ ŞERİFTEN
Yâ İlâhî saklagıl îmânımız, Virelüm imân ile tâ cânımız. Biz günâhkâr âsî mücrim kulları, Yarlığayup kıl günâhlardan berî. Kabrimiz îmân ile pür-nûr kıl, Mûnisin gılmân ile hem hûr kıl. Hem dahi mîzânımız eyle sakîl, Cennete girmeğe lütfun kıl delîl. Mustafâ’ya hem-civâr et yâ Kerîm! Cennetü’l-Firdevs içinde yâ Rahîm! Afv idüp isyânımız kıl rahmeti, Ol Habîbin […]
HAYRİYE-İ NÂBİ’DEN
Zimmetinde koma bir habbe zekât, Ver k’ola mâye-i hayr u berekât. Vermez isen berekâtı kalmaz, Nimetin sende sebatı kalmaz. (Üzerinde bir buğday danesi dahi zekât kalmasın, ver. Ver ki hayır ve bereketin mayası olsun. Vermezsen bereket kalmaz, nimet de sende devam etmez, gider.)
HAZRET-İ ALİYYÜ’L-MURTEZÂ’DAN (K.V.) HİKMETLER
• Namazda tembellik imanının zayıflığındandır. • Allâh’a tevekkül et, onun yardımına kavuşursun. • Üç şey helâk edicidir: Cimrilik, nefsin kötü isteklerine uymak ve kibirlenmek. • Hayâ (Allah’tan utanmak) insanın (günahtan koruyan) siperidir. • Âhiret sevâbı dünya nimetlerinden üstündür. • Bâtıl ancak bir müddet sürer. Hak kıyâmete kadar devam eder. • Hiddet (öfke) kişiyi helâk eder. […]
İMAM CA’FER-İ SÂDIK (R.A.)
Silsile-i Sâdât’ın dördüncü halkası olan Ca’fer-i Sâdık Hazretleri, 8 Ramazân-ı Şerîf 80 (m. 699) tarihinde Medîne-i Münevvere’de dünyaya geldi. Ca’fer-i Sâdık Hazretleri, sözlerindeki sadâkatinden dolayı ‘Sâdık’ lakabıyla meşhur olmuştur. Künyesi Ebû Abdullah ve Ebû İsmâîl’dir. Ca’fer-i Sâdık Hazretlerinin baba cihetinden nesebi Hz. Ali’ye (k.v.) ulaşır. Şöyle ki babası Muhammed Bâkır, onun babası Ali Zeynelâbidîn, onun […]
İMAMLIĞIN EHEMMİYETİ
Farz namazları cemaatle kılmak sünnet-i müekkededir. İslam dininde cemaatle namaz kılmaya büyük ehemmiyet verilmiştir. Büyük sevaba ermek için namazları cemaatle kılmaya devam etmelidir. Cemaat ne kadar çok olursa fazilet de o mertebe çok olur. Cemaatle kılınan namazda kendisine uyulan zata imam denir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sahabe-i kirâma imamlık yapmıştır. Ondan sonra Hulefâ-i Râşidîn; Hz. Ebûbekir, […]
Günün Hadisi Şerifi
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: السَّعَادَةُ كُلُّ السَّعَادَةِ طُولُ الْعُمُرِ فِي طَاعَةِ اللهِ عَزَّ وَجَلَّ. (فيض Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Ömrün tamamını Allâhü Teâlâ’ya itâat ile geçirmek tam bir saâdettir.” (Feyzu’l-Kadîr)
MÜ’MİN KORKU VE ÜMÎD ARASINDA OLMALIDIR
A‘râf Sûresi’nin 99. âyetinde -meâlen-: “Ya onlar Allâhü Teâlâ’nın mekrinden (azâbından) emîn mi oldular? Fakat küfrederek kendilerine yazık eden kavimlerden başkası Allâh’ın mekrinden emîn olmaz.” buyurulmuştur. Mekrullâh, Allâhü Teâlâ’nın bir kula geçici olarak bir zaman için nîmet verip de bilâhare onu hatır ve hayâline gelmez taraftan ansızın yakalamasından kinâyedir. Mü’min korku ve ümîd arasında olmalıdır. […]
PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN ÂHİRETE İRTİHÂLLERİ
Resûl-i Ekrem Hazretleri’nin irtihâlleri ashâb-ı kirama pek büyük tesir etti. Âişe-i Sıddîka validemiz “Eyvah! O bir büyük Peygamberdi ki, dünyâya asla iltifat etmedi, ümmetinin günahlarını düşünerek bir gece olsun rahat uyumadı. Müşriklerin her türlü eziyetlerine katlandı, asla ye’se; ümitsizliğe düşmedi; yoksulları, zayıfları lütuf ve ihsanından mahrum bırakmadı!” diye hazin hazin ağlıyordu. Diğer Ashâb-ı Kiram ise […]
SILA-İ RAHİM YAPANIN RIZKI BOL OLUR
Ebu’l-Leys Semerkandî (rh.) şöyle buyurdu: Bir kişi akrabalarının yakınında ikamet ediyorsa, hem hediye ile ve hem de ziyaret ile sıla-i rahimde bulunmalı, onlarla alakadar olmalıdır. Eğer hediye götürmeye imkânı olmazsa ziyaret ederek ve ihtiyaç duydukları işlerde onlara yardımcı olarak alakadar olmalıdır. Şayet uzak bir yerde ikamet ediyorsa mektup göndermeli, (telefon vs. yollarla görüşmeli)dir. Eğer gücü […]
HER AMELİN MÜKÂFATI KAT KAT VERİLİR
• “Kim bir Müslüman’ın dünya sıkıntılarından birini giderirse, Allah da onun kıyâmet sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir. • Kim borcundan dolayı zorda kalan birisine kolaylık gösterirse Allâhü Teâlâ ona hem dünyada hem de âhirette kolaylık gösterir. • Kim bir müslümanın bir ayıbını örterse Allâhü Teâlâ da onun hem dünyada hem de âhirette ayıbını örter • Kul, […]
İMÂM-I EBÛ YÛSUF ( radıyallahü anh )
İmâm-ı a’zamın talebelerinin en başta gelenlerinden, Hanefî mezhebinde yetişmiş müctehidlerin en büyüğüdür. Asıl adı, Ya’kub bin İbrâhim’dir. Ebû Yûsuf künyesidir. 113 (m. 731) senesinde Kûfe’de doğdu. 182 (m. 798)’de Bağdâd’ta vefât etti. İmâm-ı Ebû Yûsuf’un soyu Eshâb-ı kiramdan Sa’d bin Hâtem el-Ensârî’ye dayanır. Peygamber efendimiz ( aleyhisselâm ) hazret-i Sa’d bin Hâtem’e hayır duâ etmiştir. […]
İMANIN ŞUBELERİNDEN: HAYÂ
Hayâ, edeb, mahcûbiyet, utanmak, ar ve namus, insanın çirkin şeylerden sıkılması ve bunları terk etmesidir. Hayâ, insanlarda fıtrîdir, yaratılıştandır. Hayalı insanın kalbi, hoş olmayan bir şey meydana geldiğinde ızdırap duyar, eseri yüzünde görünür. Hayâ imandandır. Hayâ, Allah korkusuyla günah işlemekten utanıp sıkılmaktır. Hayâ, dünyâ ve âhiretin bütün hayırlarını toplayıcıdır. Îmânın şirazesidir. Zira hayâ sâhibi kimsenin […]
Günün Hadisi Şerifi
قَالَ النَّبِىُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا يُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتَّى يُحِبَّ لِأَخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Biriniz, kendisi için sevdiği şeyi, din kardeşi için de sevmedikçe, kâmil mü’min olamaz.” (Müttefekun aleyh; Sahîh-i Buhârî ve Müslim)
DİN DÖRT ŞEYDİR
Meşhûr Hadîs ve Şâfiî fıkıh âlimi İmâm Nevevî (rah.) şöyle demiştir: “Din, dört şeyden ibârettir: 1-Sahîh îtikâd: Allâhü Teâlâ’nın sıfâtlarını bilmek, Ehl-i sünnet ve’l-cemâat îtikâdına sahip olmak. 2-İbâdetlerde ihlâslı olmak. 3-Ahde vefâ: Allâhü Teâlâ’nın emirlerine uymak, farzları emrolunduğu üzere ve âdâbına riâyet ederek edâ etmek. 4-Allâhü Teâlâ’nın haram kıldıklarını terketmek.” Nitekim -meâlen- “…Ve peygamber size […]
SULTAN ABDÜLAZİZ HAN’IN NEBÎLER SULTANINA ARZUHALİ
Sultan Abdülaziz Han, Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.)’e son derece hürmetkâr bir padişah idi. Kendisinin yazıp Ravza-i Mutahhara’ya gönderdiği bir arzuhalinden: (Besmele, Hamd ve salavâttan sonra): “…Bu âlemi yoktan var eden Allâhü azimüşşân hazretleri Âdemoğlunu yarattığında onlara “Elestü bi-rabbiküm: Ben sizin rabbinız değil miyim” buyurduğunda bütün hepsi “Belâ” dedi ise de tamamı hidâyete mazhar olamadı. Elhamdülillâh ki […]
ÎTİKÂF SÜNNET-İ MÜEKKEDEDİR
Îtikâf, cemâatle namaz kılınan bir mescitte veya mescit hükmünde bulunan bir yerde îtikâf niyetiyle bir müddet kalmaktan ibârettir. Îtikâf, vâcip, sünnet-i müekkede ve müstehab olmak üzere üç kısımdır. Nezredilen (adanan) îtikâf, vâciptir. Ramazân-ı Şerîf’in son on gününde yapılan îtikâf, kifâyet yoluyla müekked sünnettir. Bir beldede bir kişi îtikâf yaparsa diğerleri de sünnet ile amel etmiş […]
KOMŞULUK HAKLARI
Komşuluk üç çeşittir: Üç kat hakkı olan komşu: Bu hem komşundur, hem akrabandır, hem de müslümandır. Bu komşunun üç hakkı vardır; akrabalık, Müslümanlık (din kardeşliği) ve komşuluk hakları. İki kat hakkı olan komşu: Müslüman komşudur ki üzerinizde iki hakkı vardır, Müslümanlık ve komşuluk hakları. Bir kat hakkı olan komşu: Müslüman olmayan komşudur ki sadece komşuluk […]
İMÂM-I MUHAMMED (Şeybânî)
İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe’nin derslerinde yetişen İslâm âlimlerinin en üstünlerinden ve büyük müctehid. Adı, Muhammed bin Hasen’dir. Künyesi Ebû Abdullah’tır. 135 (m. 752) senesinde Vâsıt şehrinde doğdu. 189 (m. 805)’de Rey şehrinde vefât etti. Dedelerinden olan Hürmüz, hocası İmâm-ı a’zamın da ceddi olup; Bağdâd sultanı idi. Bu zât Hazreti Ömer’i görüp îmân etmişti. İmâm-ı Muhammed […]
KALBİN DEVASI
Abdullâh-i Antâkî (rahimehullah) buyurdular: Kalbin devâsı beş şeydir; 1- Devamlı sâlih insanlarla bulunmak, 2- Kur’ân-ı Kerîm’i çok okumak, 3- Mideyi haramlardan temiz tutmak, 4- Gece namazı kılmak, 5- Seher vakti duâ ve tazarru etmek, yalvarmak. (Rûhu’l-Beyan)
Günün Ayeti Kerimesi
قَالَ اللهُ تَعَالَى: وَمَنْ يَكْسِبْ إِثْمًا فَإِنَّمَا يَكْسِبُهُ عَلَى نَفْسِهِ وَكَانَ اللهُ عَلِيمًا حَكِيمًا. (سورة النساء، 111 Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “Ve her kim bir günah kazanırsa onu ancak kendi nefsi aleyhine kazanmış olur. Allâhü Teâlâ ise Alîm’dir, Hakîm’dir.” (Nisâ Sûresi, âyet 111)
Günün Hadisi Şerifi
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَسْرَعُ الْخَيْرِ ثَوَابًا اَلْبِرُّ وَصِلَةُ الرَّحِمِ Resûlullâh Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Sevabı en süratli verilecek hayır, iyilik yapmak ve sıla-i rahimdir.” (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)
HER KUL KENDİ GÜNÂHINDAN MES’ÛLDÜR
En’am Sûresi’nin 164. âyet-i kerîmesinde buyuruluyor ki (meâlen): “…Ve herkesin kazanacağı günah kendi aleyhinedir. Ve hiçbir günahkâr nefis, başkasının günâhını yüklenmez…” İkrime (radıyallâhü anh)’dan rivâyet olunduğuna göre, kıyâmet günü bir baba evladına gelir ve ‘Ey yavrucuğum, ben dünyada iken senin babandım. Senin hasenâtından çok az bir kısmına ihtiyacım var. Ümit ederim ki vereceğin az bir […]
SALAVÂT-I ŞERÎFENİN FAZÎLETİ
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: • “Bana salât getirene kıyâmet günü şefaatçi olurum.” • “Allâhü Teâlâ meleklerinden birini vazîfelendirdi. O melek kıyâmete kadar benim kabrimin üzerinde durur. Ümmetimden biri bana salât okusa, “Ey Ahmed, filân oğlu filân, sana salât getirdi” der. Allâhü Teâlâ bana bir salevât okuyana, on rahmet eder. Daha çok okursa, Allâhü Teâlâ da daha […]
DİN KARDEŞLERİMİZİ GÖRMEYİ NE KADAR ÇOK ARZU EDİYORUM
Bir gün Resûlullâh (s.a.v.) kabristana geldiler ve “es-Selâmü aleyküm dâre kavmin mü’minîn ve innâ inşâallâhü biküm lâhikûn” (Selâmün aleyküm, ey mü’minler diyarı! İnşallah biz de size katılacağız) diye selâm verdi ve: “Din kardeşlerimizi dünya gözüyle görmeyi ne kadar çok arzu ediyorum” buyurdular. Ashâb-ı Kirâm: “Biz senin din kardeşlerin değil miyiz, yâ Resûlallah?” dediler. Resûlullâh (s.a.v.): […]
HAYIR KAPISINI İLK AÇANIN SEVABI
Hazret-i Cerîr (radıyallâhu anh) anlatıyor: Bir kere biz, gün ortasında Resûlüllâh’ın (sallallâhu aleyhi ve sellem) huzurunda iken Mudar kabilesinden aç ve çıplak bir kafile gelmişti. Bunları derin bir yokluk ve sıkıntı içinde gören Resûlullâh’ın (s.a.v.) müşfik simasının rengi derhal değişmişti. Bilâl’e ezan okumasını ve kâmet getirmesini emrettiler. Öğle namazını kıldıktan sonra îrad ettiği beliğ bir […]
İMÂM-I ZÜFER
Hanefî mezhebinin büyük fıkıh âlimlerinden. Hadîs ilminde de meşhûr bir âlim olup, İmâm-ı a’zamın ( radıyallahü anh ) talebesidir. Künyesi, Ebû Huzeyl’dir. Aslen İsfehânlı olup, 110 (m. 728) senesinde doğdu. 158 (m. 775)’de Basra’da 48 yaşında iken vefât etti. Basra’da yaşadı ve orada kadılık yaptı. Babası Basra şehrinin vâlisi idi. Züfer bin Hüzeyl ilim öğrenmeye […]
EZÂN VE KÂMETE DÂİR BAZI HÜKÜMLER
Bir namazın vakti gelmeden ezan okumak câiz değildir. Okunursa iâdesi lâzım gelir. Bunda, namaz vakitlerinin temkîne riâyet edilerek hesaplanmasının ve ezânı vakit girince okumanın ehemmiyeti ortaya çıkar. • Cuma namazından başka bir farz için birden fazla ezan ve hiçbir farz namaz için birden fazla kâmet caiz değildir. Bir câmide ezan ve kâmetle vakit namazı kılındıktan […]
Günün Hadisi Şerifi
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَنْفِقْ يَا بِلَالُ وَلَا تَخْشَ مِنْ ذِي الْعَرْشِ إِقْلَالًا. (طب Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Allah yolunda infak et ey Bilâl. Arş’ın sâhibi olan (Allâhü Teâlâ)’nın, malını azaltacağından korkma.” (Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)
HAZRET-İ ALİ’DEN HİKMETLİ SÖZLER
Hayır, malının ve evladının çok olması değil, ilminin çok ve hilminin yüksek olmasıdır. Kim, küçük sıkıntıları büyütürse Allâhü Teâlâ onu daha büyüklerine mübtelâ kılar. Gıybet, âcizlerin işidir. Dünya aldatır, zarar verir ve gelip geçer. Kurtulma imkânı varken helak olan kimseye şaşarım, buyurunca ‘Kurtuluş nedir?’ denildi. ‘İstiğfar etmektir.’ buyurdular. Kanâat, asla körelmeyen bir kılıçtır, sabır ise […]
SÜNNETE SARILMAK
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: • “Her kim sünnetimi (amel etmeyerek) zâyi’ ederse, o kimse üzerine şefaatim haram olur. • “Her kim (ittiba’ ve amel etmekle) sünnetimi ihya ederse, beni ihya etmiş olur. Beni ihya eden kimse, muhakkak beni sevendir. Beni seven de kıyâmet gününde Cennet’te benimle olacaktır.” Şu halde hastalıkta, sağlıkta; korku ve emniyyette; vatanda […]
GECE NAMAZI SÂLİHLERİN ÂDETİDİR
Gece namazının övülüp teşvîk olunması Cenâb-ı Hakk’a münâcât olunduğundan ötürüdür. Çünkü münâcât, feyiz ve nûr-i ilâhîyi celbeder. Hakîkat ehli âlimleri gecenin evvelinde feyz-i ilâhînin zayıf olduğunda ittifâk etmişlerdir. Gece ortasından sonraki münâcâtlarda feyz-i ilâhî kuvvetli gelir. Onun için Allâhü Teâlâ’nın dünya semâsına rahmetiyle tecellisi seher vaktine mahsûstur. Seher vaktinden kuşluk vaktine kadar feyiz ve ilâhî […]
HÂCE ABDÜLHÂLIK EL-GUCDÜVÂNÎ (K.S.)
Silsile-i Sâdât’ın dokuzuncu halkası olan Hâce Abdülhâlık Gucdüvânî Hazretleri Buhârâ’ya 50 km. mesafede bulunan Gucdüvan kasabasında doğdu. Babası İmam Abdülcemîl, İmâm-ı Mâlik Hazretlerinin torunlarındandır. Zamanının ileri gelenlerinden olup zâhirî ve bâtınî ilimlerde âlim idi. İmam Abdülcemîl Hazretleri Rum ve Şam beldelerinde meydana gelen hâdiselerden dolayı, ikâmet ettiği Malatya’dan uzak yakın bütün akrabasıyla beraber, Buhârâ’ya geldi […]
MUÂVİYE BİN KURRE
Tabiînin büyüklerinden tanınmış bir hadîs âlimi. Künyesi Ebû İyâs’dır. Basralı’dır. Doğum târihi bilinmemektedir. 113 (m. 731) senesinde vefât ettiği söylenir. Eshâb-ı kiramdan birçoğu ile görüşmüştür. Bunlardan onbeş tanesi Muzeyyine kabilesindendir. Hadîs ilminde sika (güvenilir) bir âlimdir. Rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerini meşhûr Kütüb-i sitte (altı hadîs kitabı) almıştır. Babası Kurre, Ma’kıl bin Yesâr el-Müzenî, Ebû Eyyûb […]
HAZRET-İ ÖMER BEYTÜLMAL’DAN BORÇ ALAMADI
Hazret-i Ömer (radıyallâhü anh) halîfe iken, bir bayram günü, bütün Ashâb (rıdvânullâhi teâlâ aleyhim ecmaîn) evlâdlarına hâllerine uygun olarak bayramlık elbiseler almışlardı. O bayramda, onların elbiseleri yeni, Hazret-i Ömer’in (radıyallâhü anh) çocuğunun elbisesi eski idi. Diğer çocuklar onunla alay ettiler. Hazret-i Ömer’in (radıyallâhü anh) oğlu ağlaya ağlaya babasının huzuruna geldi, hâdiseyi anlattı. Hazret-i Ömer (radıyallâhü […]
Günün Hadisi Şerifi
قَالَ النَّبِىُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لِكُلِّ بَشَرٍ رِزْقُهُ مِنَ الدُّنْيَا هُوَ يَأْتِيهِ لَا مُحَالَةَ فَمَنْ رَضِىَ بِهِ بُورِكِ لَهُ فِيهِ وَوَسَّعَهُ وَمَنْ لَمْ يَرْضَهُ لَمْ يُبَارِكْ لَهُ فِيهِ وَلَمْ يَسَعُهُ. (جمع الجوامع Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Her insanın dünyadan rızkı (ve nasîbi) muhakkak kendisine gelir. O halde kim kendisine verilen rızka […]
EN GÜZEL VASIFLAR MÜ’MİNDE OLUR
Bir gün Lokman Hakîm’in oğlu şöyle sordu: • Ey babacığım, insandaki en hayırlı haslet nedir? • Dindir. • Eğer en hayırlı iki şey olsa? • Din ve maldır. • Üç olsa? • Din, mal ve hayâdır. • Dört olsa? • Din, mal, hayâ ve güzel ahlaktır. • Beş olsa? • Din, mal, hayâ, güzel ahlak […]
CUMA GÜNÜNÜN FAZÎLETİ
Bu gün, günlerin efendisi, mü’minlerin bayramıdır. Bu gün, Kur’ân-ı Kerîm’de zikredilmiştir. Bu gün, mü’minlerin bağışlandığı gündür. Bu günün cemaatle kılınan sabah namazı, namazlar içinde en faziletli olandır. Bu gün, kıraati sesli olarak kılınan Cuma namazı vardır. Hutbe okunurken namaz kılınmaz, cemaatin konuşmayıp susması, selam alıp vermemesi icab eder. Bu gün gusül abdesti almak müstehaptır. Güzel […]
SULTAN BİRİNCİ MURAD HAN’IN BİR KERÂMETİ
Sultan Birinci Murad Han merhûm, bir gün -o zamanlar vahşî hayvanların mekânı olan- Bursa etrâfındaki Kaplıca Hamâmı tarafına av için çıktı. Bir ceylan peşine düştü. Hayli kovaladıktan sonra bugünkü Kaplıca câmiinin yerine gelince rüzgar gibi koşan hayvan bir anda dönüp sultanın önünde durdu. Dile gelip: “Ey gâfil padişah! Âlemlerin Rabbi, seni kendi halinde gezen mahlûklarına […]
ALLÂH’A EN ÇOK ANA BABAYA İYİLİK YAKLAŞTIRIR
Bedir Harbine katılanlardan Ebû Üseyd (r.a.) anlatıyor: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile beraber oturuyordum. Ensardan bir zat geldi ve “Yâ Resûlallah. Annem ve babam vefat ettikten sonra onlara yapabileceğim iyilik var mı?” diye sordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Evet, onlara duâ ve istiğfarda bulunmak, vasiyetlerini yerine getirmek, onların arkadaşlarına ikramda bulunmak, anne babanın akrabalarına sıla-i rahimde bulunmak. […]
ALLÂHÜ TEÂLÂ’YA TEVEKKÜL, ÎMANIN YARISIDIR
Tevekkül, Allâhü Teâlâ’ya güvenmek, sebeplere sarıldıktan sonra muvaffakiyeti Allâhü Teâlâdan beklemektir. İnsanların, güçlerinin yetişemediği şeyleri Allâhü Teâlâ’ya bırakıp ümitsizlik ve kederden kurtulmalarıdır. Tevekkülden mahrum olmak büyük bir eksikliktir. Hadîs-i şerîfte “Allâhü Teâlâ’ya tevekkül, îmanın yarısıdır.” buyrulmuştur. Bir mü’min bilir ki herhangi bir hâdisenin olması için sebeblerin mevcûd olması kâfî değildir. Allâhü Teâlâ’nın dilemediği bir hâdise […]
GÜZEL AHLAK: HİLİM
Hilim; yumuşaklık, öfkesini yenerek halim selim olmaktır. Hilim, aklın kemâline, gazab kuvvetinin kırıldığına ve onun akla bağlı olduğuna delildir. Hilim, Allâhü Teâlâ’nın sevgisini kazanmaya sebep olur. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: • “Cenâb-ı Hak katındaki yüksek dereceleri araştırınız.” “Onu ne ile elde ederiz?” diye soruldu. Şöyle buyurdular: “Senden bağını, alakasını kesene sen gider, sıla-i rahim yaparsın. […]
MUHAMMED BÂKIR
Ehl-i beytten olan oniki imâmın beşincisi. Hazreti Hüseyin’in torunu ve İmâm-ı Zeynel’âbidîn’in oğludur. 57 (m. 676) senesinde Medine’de doğdu. 113 (m. 731)’de orada vefât etti. Medine’deki Bakî’ kabristanında babasının yanına defn edildi. Ca’fer-i Sâdık’ın babasıdır. Künyesi Ebû Ca’fer’dir. Muhammed Bâkır ( radıyallahü anh ) Medine’nin büyük fıkıh âlimlerindendir. Eshâb-ı kiramdan Hazreti Câbir ve Hazreti Enes […]
YALAN SÖYLEMEK RIZKI AZALTIR
Yalan söylemek, günahların en çirkinlerinden ve ayıpların en kötülerindendir. Yalan, her günâhın başıdır. Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) “Yalandan sakınınız. Çünkü o (yalancı) fâcirlerle (günahkârla) berâberdir. Her ikisi de cehennemdedir.” buyurmuştur. Müslüman, tehlike görse bile doğruyu söyler. Çünkü doğru söylemekte tehlikelerden kurtuluş vardır. “Kurtuluş doğruluktadır, helâk (mahvolmak) ise yalandadır” denilmiştir. Yalan, Peygamber Efendimiz (sallallâhü […]
Günün Hadisi Şerifi
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا تَرَكَ عَبْدٌ شَيْئًا لَا يَتْرُكُهُ إِلَّا لِلهِ إِلَّا آتَاهُ اللهُ مِمَّا هُوَ خَيْرٌ مِنْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُ. (الزهد والرقائق Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Kulun Allah için terk ettiği hiçbir şey yoktur ki Allâhü Teâlâ hiç ummadığı yerden ona terk ettiğinden daha hayırlısını vermesin.” […]
ALLAH İÇİN TERK ETMEK
Ebû Katâde ve Ebu’d-Dehmâ (radıyallâhü anhümâ) çok haccederlerdi. Bir defasında bir bedevîye rast geldiler. Bedevî onlara dedi ki: “Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) elimden tuttu ve Allâhü Teâlâ’nın kendisine öğrettiği şeylerden bana öğretti. Resûlullah’tan (s.a.v) öğrendiklerimden birisi şudur: Buyurdu ki: “Allah korkusu ile terk ettiğin şeyin daha hayırlısını Allâhü Teâlâ sana elbette verir.” (Sünen-i […]
BESMELE-İ ŞERÎFENİN FAZÎLETİ
Kıyâmet günü ameller tartılınca Muhammed Mustafa (s.a.v.) ümmetinin namazlarının her bir rek’atı diğer ümmetlerin bin rek’atına denk gelecektir. Buna hayret eden diğer ümmetler sebebini soracaklar, onlara “Onlar namazlarında besmele okurlardı.” diye cevap verilecektir. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: • “Kim Besmeleyi okursa Allâhü Teâlâ her bir harfi için ona dört bin sevap yazar ve onun […]
SÜNNET DİNDE DELİLDİR.
İmran İbn-i Husayn (r.a.) şefaatten bahsediyordu. Dinleyenler içinden bir adam: “Ya Ebâ Nüceyd, sizler bize, Kur’ân-ı Kerîm’de aslını bulamadığımız şeylerden bahsediyorsunuz.” deyince İmran gadablandı ve “Kur’ân-ı Kerîm’i hiç okudun mu?” dedi. “Evet okudum” deyince, “Peki, Kur’ân-ı Kerîm’de yatsı namazının dört, akşam namazının üç, sabah namazının iki, öğlen namazı ve ikindi namazının dört rek’at olduğunu bulabiliyor […]
ALLÂH’A VE RESÛLÜ’NE İSYAN EDEN EBEDÎ CEHENNEMDEDİR
Ebûbekr-i Sıddîk (radıyallâhü anh) bir hutbesinde buyurdu ki: “Kıyamet günü, Allâhü Teâlâ’nın dünyada kendisine iyilik ettiği, bol rızık ve sıhhatli vücûd ihsan ettiği halde bu nimetlere karşı nankörlük eden kul, Allâh’ın huzuruna getirilir ve ona: “Bugün için ne hazırladın?” diye sorulur. O, hazırladığı bir şey bulamayınca ağlamaya başlar. O kadar ağlar ki, gözünde yaş tükenir. […]
ALLÂH’A KARZ-I HASEN (GÜZEL ÖDÜNÇ) VERMEK
Allâhü Teâlâ, Bakara sûresinin 245. âyet-i kerîmesinde (meâlen) “Hani kim var Allâh’a güzel bir ödünç arz edecek (verecek) ki Allah ona birçok katlarını katlayıversin…” buyurdu. Karz-ı hasen, güzel ödünç demektir. Âyet-i Celîle’de malın en güzelini seçip Allâhü Teâlâ’nın rızası için ihlâsla en hayırlı yerlere vermek manasınadır. Karz-ı hasende şu on şey olmalıdır. Birincisi, helâlden olmalıdır. […]
KUR’ÂN-I KERÎM’İ ÖĞRENİP, OKUMAK VE OKUTMAK
Her müslümanın namazı câiz olacak kadar Kur’ân-ı Kerîm âyetlerini ezberlemesi farz-ı ayındır. Fâtiha sûresiyle diğer bir sûreyi ezberlemek vâcibtir ki bununla farz da yerine getirilmiş olur. Kur’ân-ı Kerîm’in diğer kısımlarını ezberlemek de müslümanlar için bir farz-ı kifâyedir. Kur’ân-ı Kerîm’i namaz dışında Mushaf-ı Şerîf’ten bakarak okumak, ezbere okumaktan daha faziletlidir. Kur’ân-ı Kerîm’i namaz haricinde de kıbleye […]
CENNETTE KUR’ÂN ÂYETLERİ KADAR DERECE VARDIR
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Kur’ân-ı Kerîm’i okuyunuz. Muhakkak Allâhü Teâlâ kalbinde Kur’ân-ı Kerîm bulunan kimseye azâb etmez.” Büreyde (radıyallâhü anh) anlattı: Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) yanında idim, şöyle buyurduklarını işittim: Muhakkak Kur’ân-ı Kerîm, sâhibini (Kur’ân-ı Kerîm’i dâimâ okuyanı), kıyâmet günü kabrinden diriltilip kalktığı sırada, bir arkadaş gibi karşılar. Ona: “Beni tanıdın mı?” diye sorar. O: […]
REBÎ BİN HEYSEM ( radıyallahü anh )
Tabiîn devrinde Kûfe’de yetişen büyük âlimlerden. İsmî, Rebî’ bin Heysem bin Âiz bin Abdullah bin Mevhib bin Munkız es-Sevrî’dir. “Ebû Yezîd” künyesi ile meşhûr olmuştur. Kûfeli olduğu için, “el-Kûfî” denilmektedir. Doğum târihi, kaynaklarda bildirilmemektedir. Emevî halifelerinden Yezîd bin Muâviye’nin halifeliği sırasında vefât etmiştir. Vefât târihinin 68 (m. 687) senesi olduğu zikredilmektedir. Mısırda “Câmi’ul-âtika” mescidinde imamlık […]
Günün Hadisi Serifi
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ كَانَ عِنْدَهُ فَضْلُ ظَهْرٍ فَلْيَعُدْ بِهِ عَلَى مَنْ لَا ظَهْرَ لَهُ وَمَنْ كَانَ عِنْدَهُ فَضْلُ زَادٍ فَلْيَعُدْ بِهِ عَلَى مَنْ لَا زَادَ لَهُ. (د (Bir yolculukta) Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular: “Kimin yanında fazla bineği varsa, onu bineği olmayana versin. Kimin de fazla yiyeceği […]
YOLCULUK ÂDÂBI
Yolculuğa çıkacak kimse pazartesi veya perşembe gününü seçmelidir. Zîrâ bu sünnettir. Yola sabahleyin erken çıkmalıdır. Bunda bereket ve muvaffakiyet vardır. Bir kimsenin yolculuğa çıkmadan önce ve yolculuktan döndükten sonra malından fakirlere bir şeyler sadaka vermesi müstehaptır. Bunda yol selâmeti vardır. Hadîs-i şerîfte “Sadaka Rabb’in gazabını söndürür ve kötü ölümden kurtarır.” buyurulmuştur. (el-Bahru’l-Amîk) Sefere çıkarken, din […]
NAMAZ DİNİN DİREĞİDİR
İmâm-ı Rabbânî Hazretleri (k.s.) buyurdular: “İyi bil ki insanın itikadını tashih etmesi lazım geldiği gibi sâlih ameller işlemesi de lazımdır. Bütün ibadetleri kendisinde toplayan ve Allâhü Teâlâ’nın rahmetine en çok yaklaştıran ibadet namazı eda etmektir. Zira Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Namaz dinin direğidir. Kim namazını kılarsa dinini ikâme etmiş olur. Kim de namazı terk ederse dinini […]
SAHÎH VE MAKBUL ÎMAN
İmanın sahih ve makbul olması için üç şart vardır. Birincisi; iman, hayattan ümidini kestiği halde olmamalıdır. Bir kâfir, sekerat-ı mevt; ölüm sarhoşluğu halinde, (perde kalkıp) azabı gözlerinin önünde tecelli ettiği bir anda iman etse bu imanı makbul olmaz. Mü’min sûresinin, “(O inkârcıların) bizim azabımızı gördükleri zaman iman etmeleri, kendilerine bir fayda verecek değildir…” meâlindeki 85. […]
ÂYETÜL- KÜRSÎNİN FAZÎLETİ
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: • “Kim evini hayırla doldurmak istiyorsa Ayetü’l-Kürsî’yi çok okusun. Kim abdest aldıktan sonra onu okursa Allâhü Teâlâ onu kırk derece yükseltir ve her harfinden bir melek yaratır. Bu melekler, okuyan kişinin bağışlanması için kıyâmete kadar dua ederler.” • “Kim uyuyacağı zaman Ayetü’l-Kürsî’yi okursa Allâhü Teâlâ ona sabaha kadar rahmet kapılarını açar […]
RECÂ BİN HAYVE
Tabiînden büyük bir fakîh (İslâm, Hukuku âlimi). Doğum tarihi bilinmemektedir. 112 (m. 730) târihinde vefât etti. Künyesi, Ebû Mikdâm ve Ebû Nasr şekillerinde bildirilmiştir. Nisbeti, Filistinî’dir (Filistinli). Aynı zamanda te’sîrli ve fasîh konuşan bir va’iz idi. Halife Süleymân bin Abdülmelik, ondan kendisine mektûb yazmasını istemişti. Halife olmadan önce ve sonra Ömer bin Abdülazîz ile çok […]
BELÂLARIN HİKMETİ
Muhammed bin Hâlid es-Sülemî’nin dedesi sahâbeden idi. Bir gün ahbabından birini ziyarete giderken yolda onun hasta olduğunu haber aldı. Yanına girerken: “Seni ziyarete, rahatsızlığından dolayı hatırını sormaya ve seni müjdelemeye geldim” dedi. “Bunların hepsini birden nasıl yapabilirsin?” deyince şöyle buyurdu: “Ben seni ziyâret için çıkmıştım. Yolda rahatsızlığını haber aldım, ziyaretim hasta ziyareti oldu. Seni Resûlullâh […]
Günün Hadisi Şerifi
الَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: حَصِّنُوا أَمْوَالَكُمْ بِالزَّكَاةِ وَدَاوُوا مَرْضَاكُمْ بِالصَّدَقَةِ وَأَعِدُّوا لِلْبَلَاءِ الدُّعَاءَ. (هب) Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Mallarınızı zekâtla koruyunuz, hastalarınızı sadaka ile tedâvî ediniz, belâları da duâ ile karşılayınız.” (Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)
BELÂLARDAN KURTULMANIN YOLU: DUÂ
Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Dikkat edin! Sizden birinize bir keder veya dünya belâlarından bir musîbet indiğinde ondan kurtulmak için edeceği duâyı haber vereyim mi? “Evet, haber verin” denilince “Yûnus Aleyhisselâm’ın duâsı: ‘Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’z-zâlimîn’dir’ buyurdular.” (Hakîm, el-Müstedrek) Sicilya pâdişahını bir gece uyku tutmaz. Kaptân-ı Deryâ’sına mektup gönderir […]
ÂLİMLER PEYGAMBERLERİN VÂRİSLERİDİR
Resul-i Ekrem (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Allâhü Tealâ kıyâmet günü hakîki âlimleri toplayıp buyuracak ki: Ben size sırf hayır murad ettiğim için ilim ve hikmetimi kalblerinize koydum, haydin cennete gidin, çünkü sizin kusurlarınızı mağfiret buyurdum.” “Âlimin ibâdet eden üzerine üstünlüğü on dördüncü gecesinde ayın yıldızlar üzerine üstünlüğü gibidir.” “Âlimin ibâdet eden üzerine üstünlüğü benim […]
ALLÂH’IM, BENİ REFÎK-İ A’LÂYA KAVUŞTUR
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hasta olmakla beraber her ezan okundukça Mescid-i Şerîf’e çıkıyor, ashâb-ı kirâmına imam olup namaz kıldırıyordu. Fakat irtihâllerine üç gün kala hastalığı arttı, artık mescide çıkamaz oldu. “Ebû Bekir’e söyleyiniz, imamet etsin!” diye buyurdu. Rebîü’l-Evvel’in on ikinci Pazartesi günü idi. Hz. Ebû Bekr-i Sıddîk ashâb-ı kirama sabah namazını kıldırıyordu. Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) […]
CENNET EHLİNİN EN AŞAĞISI
Mûsâ (a.s.), ‘Ey Rabbim, Cennet ehlinin en aşağı derecesinde olanlarının yeri nasıldır?’ dedi. Allâhü Teâlâ buyurdu: Bütün Cennet ehli Cennete girince bir kişi gelip: “Yâ Rabbi! Bütün halk yerlerine girmişler ve mertebelerini bulmuşlar”, der. Allâhü Teâlâ: “Bütün dünyânın hükümdarlığı kadar sana mülk versem razı mısın?” buyurur. ‘Razıyım, Allâh’ım’ der. Hak Teâlâ: “Madem razısın, dünyanın on […]
SA’D BİN REBÎ’ (R.A.)
Sa’d bin Rebî’, Akabe’de Resûl-i Ekrem’e (s.a.v.) bîat eden Ashâb-ı Kirâm’dan olup Es’ad bin Zürâre’den sonra Ensâr’ın reisi idi. Birinci ve ikinci Akabe bey’atlerinde bulunmuştur. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) hicretten sonra onunla Abdurrahmân bin Avfi (r.a.) kardeş kılmıştır. Hz. Sa’d bin Rebî’ bütün malının yarısını Abdurrahmân bin Avfe (r.a.) teklif etti. O da “Allâhü Teâlâ malını […]
Günün Hadisi Şerifi
قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: حَصِّنُوا أَمْوَالَكُمْ بِالزَّكَاةِ وَدَاوُوا مَرْضَاكُمْ بِالصَّدَقَةِ وَأَعِدُّوا لِلْبَلَاءِ الدُّعَاءَ. (هب Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Mallarınızı zekâtla koruyunuz, hastalarınızı sadaka ile tedâvî ediniz, belâları da duâ ile karşılayınız.” (Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)
SA’D BİN İBRÂHİM EZ-ZÜHRÎ
Tabiîn devrinde Medine’de yetişen hadîs ve fıkıh âlimlerinden. Adı, Sa’d bin İbrâhîm bin Abdurrahmân bin Avf ez-Zührî’dir. Babası İbrâhîm bin Abdurrahmân olup, Cennetle müjdelenen ve kendilerine “Aşere-i mübeşşere” adı verilen on kişiden biri olan Abdurrahmân bin Avf; Sa’d bin İbrâhîm’in dedesidir. Annesi Ümmü Gülsüm bin Sa’d’dır. Ebû İshâk ve Ebû İbrâhîm künyeleri ile meşhûrdur. Eshâb-ı […]
MEZHEBLERİN TARİHÇESİ
Resûlullâh’a (s.a.v.) vahiy gelirdi. Ashâb-ı Kirâm bizzat Resûlullah’tan âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler dinleyip ilim öğrenirlerdi. Dâimâ Resûlullah’ın (s.a.v.) mübârek meclis ve huzurunda ilim nuru ile nurlanır, kalbleri saf, itikadları doğru, amelleri hâlis ve şüpheleri çözülmüş olurdu. Resûlullah’ın (s.a.v.) vefâtından sonra Ashâb-ı Kirâm (aleyhimürrıdvân) İslâmiyet’in yayılması işini mühim görüp ona çalıştılar. Bu yüzden Kur’ân-ı Kerîm’den […]
SA’D BİN UBADE ( radıyallahü anh )
Eshâb-ı kirâm’ın meşhûrlarından. Ensârdan olup, cömertlikte benzeri yoktu. Künyesi Ebû Sabit ve Ebû Kays’dır. Lakabı Seyyid-ül-Hazrec’dir. Hazrec kabilesinin Sâide kolundandır. Babası Ubâde, kabilesinin reîsi idi. Annesi Umre binti Mes’ûd, sahâbiyedir. Doğum târihi bilinmemektedir. 14 (m. 635) senesinde Şam tarafında, Havranda vefât etti. Gûta kasabasında defn edildi. Sa’d bin Ubâde ( radıyallahü anh ) zamanının bütün […]
SA’ÎD BİN ABDÜLAZÎZ
Tabiînden büyük bir hadîs âlimi. Ebû Muhammed ve Ebû Abdülazîz künyelerinin olduğu rivâyet edilmiştir. 90 (m. 708) senesinde doğup, 167 (m. 783) târihinde vefât ettiği söylenir. İbn-i Âmir ve Yezîd bin Mâlik’in huzûrunda Kur’ân-ı kerîm okudu. Abdülazîz bin Suheyb, Zührî, Rebîa bin Yezîd ed-Dımeşkî, İsmail bin Ubeydullah bin Eb-il-Muhâcir, Bilâl bin Sa’d, Süleymân bin Mûsâ […]
SA’ÎD BİN ÂMİR ( radıyallahü anh )
Esbâb-ı kiramın büyüklerinden ve Hazreti Ömer’in vâlilerindendir. İsmi Sa’îd bin Âmir bin Huzeym bin Selâmân bin Rebia bin Sa’d bin Cemh-il Kuraşî el-Cumhî’dir. Künyesi yoktur. Vefâtından sonra zürriyeti (soyu) kalmamıştır. Annesi Ervâ binti Ebî Muîd-il-Emeviyye’dir. Hayberin fethinden önce îmân etti. Mekke’den Medine-i Münevvereye hicret etti. Hayber ve daha sonraki bütün gazâlarda Peygamberimiz ( aleyhisselâm ) […]