(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَكْثِرُوا مِنَ الْاِسْتِغْفَارِ فِي شَهْرِ رَجَبَ فَاِنَّ للهِ فِي كُلِّ سَاعَةٍ مِنْهُ عُتَقَاءَ مِنَ النَّارِ وَاِنَّ للهِ مَدَائِنَ لَا يَدْخُلُهَا اِلَّا مَنْ صَامَ شَهْرَ رَجَبَ. (كنز “Receb ayında çokça istiğfar ediniz. Allâhü Teâlâ’nın bu ayın her anında cehennemden azad ettiği kulları vardır. Muhakkak Allâhü Teâlâ’nın (cennette) öyle köşkleri vardır ki […]
Archive for Nisan, 2015
AMEL DEFTERİNDE ÇOK İSTİĞFÂR BULUNAN KİMSEYE MÜJDELER OLSUN
Resûlullâh Efendimiz sallallâhü aleyhi vesellem buyurdular: “Muhakkak kalblerde demirin paslandığı gibi pas meydana gelir. Onun cilâsı istiğfardır; Allâhü Teâlâ’dan günahlarının bağışlanmasını istemektir” “Amel defterinde çok istiğfâr bulunan kimseye müjdeler olsun” Akıllı kimseye layık olan çok istiğfâr getirmesi, Allâhü Teâlâ’dan affını ve mağfiretini taleb etmesidir. Zira Hak Teâlâ Tevvâb’dır; kendisine tevbe ve istiğfâr edenin tevbesini kabûl […]
İLMİN GÂYESİ
İlimlerin en şereflisi ve ilimden asıl gaye Allâhü Teâlâ’yı bilmektir. Bu ilim ise nihayeti olmayan bir denizdir. Bu ilimde en yüksek derece Peygamberler sonra evliya sonra da onları takib edenlerindir. İlim öğrenenin maksadı önce bâtınını, içini süsleyip güzelleştirmek sonra Allâhü Teâlâ’ya yaklaşmak ve mukarreb meleklerin civarına, mertebelerine yükselmek olmalı, reislik, mal, makam ve sefihlerle münakaşa, […]
ASHABIN PEYGAMBER SEVGİSİ
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), ashabı ile beraber Uhud harbinden dönerken Benî Dînar’dan Sümeyrâ binti Kays’a (r.anhâ) rastladılar. Onun kocası, kardeşi ve babası yaralanmış idi. Ashab o kadına, yaralı yakınlarının şehit olduklarını haber verince “Peki Resûlullah nasıl?” diye sordu. “Allâhü Teâlâ’ya hamd olsun ki o iyidir.” dediler. “Onu bana gösterin, gözlerimle göreyim” dedi. Ashab Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) […]
İMAN NE ZAMAN KÂMİL OLUR
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Ömer bin Hattâb’ın (r.a.) elini tutmuştu. Hz. Ömer, “Yâ Resûlallâh! Vallâhi seni canımdan başka her şeyden daha çok seviyorum.” dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Ey Ömer! Nefsim kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki; beni canından da çok sevmedikçe kâmil mü’min olamazsın.” buyurdu. Hz. Ömer: “Öyle ise yâ Resûlallâh! Şimdi seni canımdan daha çok […]
ALLÂHU TEÂLÂ kul hakkını bağışlamaz
Kul hakkı çok mühimdir. İmam-ı Rabbani (k.s.) Hazretleri buyuruyor ki: “Allâh’ın harâm kıldıklarından sakınmak iki kısımdır; birincisi Allâh’ın hakları ile alakadardır, ikinci kısım ise kullarının hakları ile alakadardır. Kul hakkı Allâh’ın hakkından daha mühimdir. Çünkü Rabb’imiz mutlak zengindir. Erhamürrâhimîn ve affedicidir. Kul ise muhtaç ve cimridir. Cenâb-ı Hakk yarın huzur-ı ilâhîde üzerinde kul hakkı olan […]
KANAAT
Bir miskin, bir sahrada aç ve zavallı bir halde gezerken ırmakta bir ördek görür. Ördeği avlamak niyetiyle yaklaşırken ördek uçup kaçar. Bunun üzerine “Bu da hoş!” deyip eğilerek o sudan bol bol içer: “Ördeğin eti elime geçmediyse de et suyu deryalar gibi!” der.
Öşür
Öşür arâzisinden çıkan mahsûlün zekâtına, -onda bir (1/10) demek olan- öşür denilmiştir. Öşür; âyet, hadîs ve icmâ ile sâbit olup farzdır. Âyet-i kerîmenin meâli: “Ey îmân edenler! Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkardıklarımızın temiz (helâl)lerinden infâk edin (zekât ve öşür verin). Gözünüzü yummadan (sıkılmadan) alıcısı olmadığınız şeylerin fenâsını vermeye yeltenmeyin. Ve bilin ki Allah Ganî […]
Günün Hadisi Şerifi
(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ اَحْيَا سُنَّتِى فَقَدْ اَحَبَّنِي وَمَنْ اَحَبَّنِي كَانَ مَعِى فِي الْجَنَّةِ . (كنز “Kim sünnetimi ihyâ ederse beni sevmiş olur. Beni seven kimse de cennette benimle beraber olur.” (Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)
BEŞ VAKİT NAMAZIN REK’ATLERİ
Beş vakitte farz olan namazların rek’atlerinin sayısı; Sabah namazının farzı iki rek’atdir. Öğle namazının farzı dört rek’atdir. İkindi namazının farzı dört rek’atdir. Akşam namazının farzı üç rek’atdir. Yatsı namazının farzı dört rek’atdir. Beş vakitte sünnetler vardır, sabah namazının farzından önce iki rek’at sünnet-i müekkededir. Cemâat farza başladıktan sonra gelirse imâm’a erişeceğini aklı keserse terk etmeyip […]
NAMAZIN FAZİLETİ
Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem “Ya Ali, namaza (farzına, vacibine, sünnetine, müstahabına) riayet etmen gerekir.” dediğinde ensardan bir zat; “Yâ Resûlallah, Hz. Ali bunların cümlesini bilir, bize bu namaza (farzına, vacibine, sünnetine, müstahabına) riayet etmenin faziletini beyan eyle, biz dahi ona göre amel edelim.” dedi. Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem hazretleri buyurdular ki: “Ey benim […]
EVLİYA KENDİNİ GİZLER
Resûlullah (s.a.v): “Ümmetimden bir kişinin şefaatiyle Rebî’a ve Mudar kabilelerinden daha fazla kişi cennete girecek. Size o adamın ismini vereyim mi?” buyurdu. Oradakiler; “Evet, Yâ Rasûlallah,” dediler. “O, Üveysu’l-Karanî’dir,” buyurdu. Sonra; “Yâ Ömer, eğer ona yetişirsen, benden ona selam söyle ve ondan senin için dua etmesini iste. Bil ki onun alaca hastalığı (derisinde lekeler) vardı. […]
Günün Hadisi Şerifi
(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَعْظَمُ النَّاسِ هَمًّا اَلْمُؤْمِنُ الَّذِي يَهُمُّ بِأَمْرِ دُنْيَاهُ وَآخِرَتِهِ. (مختار الاحاديث “İnsanlardan hüzün, keder ve sıkıntısı en çok olan hem dünyâsına hem de âhiretine ehemmiyet veren mü’mindir.” (Hadîs-i Şerîf, Muhtâru’l-Ehâdîs)
SULTANHİSAR’IN İNGİLİZ DENİZALTISINI BATIRMASI
Sultanhisar torpidobotu asker ve mühimmat taşıyan vapurlarımızı, Çanakkale Boğazından giren düşman denizaltılarına karşı korumakla vazifeli idi. 29 Nisan 1915 günü vazifesini başka bir torpidobota devredip İstanbul’a dönmesi emredildi. Rıza Kaptan diyor ki: Denizaltıları arayarak gidiyorduk. Karaburun civarına gelince gözcü: “Ufukta bir tekne var!” diye bağırdı. Sonra askerler hep birden “Denizaltı!” diye bağırıştılar: Bu Avustralya Deniz […]
HAYBER GAZVESİ (M. 629)
Hayber, Medîne-i Münevvere’nin Şam cihetinde dört günlük mesafede bir şehir idi. Çevresinde birçok kaleler, hurmalıklar, tarlalar vardı. Burada Yahudiler otururlardı. Birçok İslâm düşmanları da gelip bunlara katılıyordu. Bunlar müslümanlara karşı bir tehlike teşkil ediyorlardı. Hicret-i seniyyenin yedinci senesi Muharrem ayında, Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi vesellem Efendimiz dörtyüz piyade, iki yüz süvari ile Hayberi muhasara etti. […]
Kanunî devrinde devlet idaresi
Kanunî devrinde devlet idaresi çok sıkı bir nizâm altındadır: Memurların terfii, tâyini, azli ve yer değiştirmesi padişahın bile bizzât riâyet edip ihlâlinden büyük dikkat gösterdiği bir takım mevzûâtâ tâbidir. Memuriyetlerin verilmesinde ehliyet ve iktidardan başka hiçbir şeye kıymet verilmediği ecnebilerin ve hattâ düşmanların bile itirafiyle sabittir. Kanunî’nin son devirlerinde senelerce Türkiye’de bulunmuş olan meşhur Avusturya […]
BENİ GÖRMEDEN BANA İMAN EDENLERE MÜJDE
“…BENİ GÖRMEDEN BANA İMAN EDENLERE MÜJDE” Resûlullah (s.a.v.), Ashab-ı Kirâm’â ‘Hangi îmân daha güzeldir?’ diye sordu. Onlar, ‘Meleklerin îmânı’ diye cevap verdiler. O, ‘Onlar melekût âlemini gördükleri halde onların imanında şaşılacak ne var.’ buyurdu. Sahabe-i kirâm, ‘Öyleyse peygamberlerin îmânıdır.’ dediler. O, ‘Onlar Allah’ın hitabını işitiyorlar bunda şaşacak ne var.’ buyurdu. Bunun üzerine Ashab-ı Kirâm ‘Bizim […]
Günün Hadisi Şerifi
(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: كَفَى بِالْمَرْءِ سَعَادَةً أَنْ يُوثَقَ بِهِ فِي أَمْرِ دِينِهِ وَدُنْيَاهُ. (كنز “Din ve dünyâ işlerinde kendisine îtimâd edilir olması, kişiye saâdet olarak yeter.” (Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)
SALTANAT MI, CİHÂD MI?
Kânûnî Sultân Süleymân Hân hazretleri, gençliğinden vefatına kadar aziz ömrünü tamamen Allâh’ın dinini yüceltmek için sarf etmiş bütün Müslümanların rahat ve huzuru için kendi rahatını terk etmişti. Ömrünü kâh küffâr ile, kâh sapıklar ve dinsizler ile cenk ve cihâd ile geçirmiş, bizzat ordusu başında 13 sefere gitmişti. Hatta ömrünün sonunda, gücü kuvveti kesilmiş halde iken […]
DUÂNIN ÂDÂBINDAN
Kulun secdede olduğu vakit duâların kabul vaktidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Kulun Rabbi(nin rahmeti)ne en yakın olduğu vakit secdede olduğu vakittir. Bunun için, secdede çok duâ ediniz.” buyurmuştur. Ebu Mûsâ el-Eşarî (r.a.) anlatıyor: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile beraber sefere çıktığımızda her vadi üzerine çıktıkça sesimizi çok fazla yükselterek tehlil ve tekbir ederdik. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Ey […]
SÜNNET-İ HÜDÂ SÜNNET-İ ZEVÂİD
Mutlak sünnet, Resûlullâh Efendimizin (s.a.v.) devamlı işleyip bir kere veya iki kere terk etmiş olduğu amellerdir ki ibâdetlerde olur ise sünnet-i hüdâ, âdetlerde olursa sünnet-i zevâid denilir. Sünnet-i hüdânın terki mekruhtur. Buna sünnet-i müekkede derler ki vâcibe yakındır. Sünnet-i hüdâ denilmesi dînin kemâline hidâyet ettiği içindir. Bunu işleyen sevâb kazanır, terk eden dalalettedir ve bid’atçidir. […]
SULTAN İKİNCİ ABDÜLHAMÎD HAN’IN BAZI HUSUSİYETLERİ
Sultan Abdülhamîd Han’ın sîmâsında Osmanlı hânedânına mahsûs olan alâmetler iyice fark ve müşâhede olunurdu. Nitekim Bellini tarafından yapılan Fâtih Sultan Mehmed Han portresine bakınca Sultan Abdülhamîd Han’ın dedesine benzeyen yüz hatları açıkça görülür. Sultan Abdülhamîd Han gayet nâzik, yürüyüşü tabii ve pek vakarlı idi. Her hâlinde bir fevkalâdelik vardı. Sadeliği ve intizamı severdi. Meşguliyetlerini hiç […]
Sultan İkinci Abdülhamid Han
Sultan İkinci Abdülhamid Han, devletin çok büyük sıkıntılar içinde olduğu bir devirde, 31 Ağustos 1876’da tahta çıkmıştı. Bu sıkıntılara karşı tedbirler alarak tahtan indirildiği 27 Nisan 1909 tarihine kadar 33 sene, 3 kıtada hüküm süren Osmanlı Devleti’ni ayakta tuttu. Yabancı devletlerin desteğindeki bazı cemiyetler Sultan İkinci Abdülhamid Han’ı tahtan indirmek üzere İstanbul’da karışıklık çıkarttılar. İstanbul’da […]
SULTANIN SİYÂSETİ
Sultan İkinci Abdülhamîd Hân’ın Avrupa devletleri elçilerinin siyâsî talep ve taarruzlarından kolaylıkla kurtulmasına bir son vermek isteyen Fransa eski Dâhiliye Nâzırı Mösyö Konstans, sefîrler meclisi kararlarını sultana bildirmek üzere yola çıktı. Sefîr daha arabasına binmeden sultana, sefîrin saraya hareket ettiği haberi gitmişti. Sefîrin atlarla alâkasını bilen Padişâh; “Buyurun sefîr cenâbları! Sizi alâkalandıracak bir mevzû hakkında […]
Günün Hadisi Şerifi
(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَفْضَلُ الذِّكْرِ بَعْدَ كَلَامِ اللهِ سُبْحَانَ اللهِ وَالْحَمْدُ للهِ وَلَا اِلٰهَ إِلَّا اللهُ وَاللهُ أَكْبَرُ. (عون المعبود “Kur’ân-ı Kerîm’den sonra en faziletli zikir ‘Sübhânellâhi ve’l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhu vallâhü ekber’dir.” (Hadîs-i Şerîf, Avnü’l-Ma‘bûd)
BEYİT
Ahir yine hâk olur bu tenler Bilmem neye kibreder edenler (Vassâf) İnsan topraktan yaratılmış olduğunu ve tekrar toprak olacağını bilip dururken nasıl kibirlenir.
RESÛLULLÂH HAZRETLERİNE UYMAK FARZDIR
Resûlullâh Efendimiz’den farz olarak gelenlere uymak farz, vâcib olarak gelenlere uymak vâcib, işlediklerine uymak ise sünnettir. Hadîs-i şerîflerde şöyle buyuruldu: “Kim benim sünnetimi -uymayarak ve işlemeyerek- zâyi ederse şefâatimden mahrum olur. Kim benim sünnetimi ihyâ ederse beni ihyâ etmiş olur. Beni ihyâ eden beni sevmiş olur. Beni seven ise kıyâmet gününde cennette benimle beraber olur.” […]
Kur’ân-ı Kerîm
“…BU KUR’ÂN İNSANLARI EN DOĞRU YOLA HİDÂYET EDER…” Kur’ân-ı Kerîm, Allâhü Teâlâ’nın yeryüzüne şeref veren, en son ve en mukaddes kitabıdır. Kur’ân-ı Kerîm öyle bir kitaptır ki onun mânası da, lafzı da Allah’tandır; Cebrâil (a.s.)’ın Allâhü Teâlâ’dan getirip peygamberimize bildirmesiyledir. Kur’ân-ı Kerîm’in manâsıyla amel edilir, o Müslümanların ebedî bir kanunudur. Mübarek lafzı da bir ibadet […]
ORUÇLARA ÂIT NIYETLER
• Ramazân-ı Şerîf ayı orucunun her günü için ayrıca bir niyet lâzımdır. • Ramazan orucu, tayin edilmiş adak ve mutlak nafile oruçlar için niyetin vakti güneşin batışından başlayarak kaba kuşluğa kadar devam eder. • Bütün kaza ve keffaret oruçları ile mutlak adak oruçları için niyetin gece veya ikinci fecrin başlamasından evvel yapılması lazımdır. • Bir […]
HASED SEVAPLARI YER
Hased, Müslüman kardeşini kıskanmak, çekememek, ondaki nimetlerden dolayı sıkıntı ve huzursuzluk içinde olup o nimetlerin yok olmasını ve kendisine geçmesini istemektir. Hadîs-i şerîflerde, hasedin kötü bir huy olduğu, amellerin sevabını yok ettiği bildirilmiş; Müslümanlara bu kötü huydan uzak durmaları emredilmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ashabım! Birbirinize buğz (düşmanlık) etmeyiniz, birbirinize hased etmeyiniz, birbirinizden yüz […]
Günün Hadisi Şerifi
(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اُعْطُوا اَعْيُنَكُمْ حَظَّهَا مِنَ الْعِبَادَةِ اَلنَّظَرُ فِي الْمُصْحَفِ وَالتَّفَكُّرُ فِيهِ وَالْاِعْتِبَارُ عِنْدَ عَجَائِبِهِ. (حك “Mushaf-ı Şerîf’e bakmak, âyetlerini tefekkür etmek ve acaibatından (insanı hayretler içerisinde bırakan yerlerinden) ibret almak sûretiyle gözlerinize ibâdetten nasîbini verin.” (Hadîs-i Şerîf, Hakîm-i Tirmizî, Nevâdiru’l-Usûl)
RECEB AYI, TEVBE AYIDIR
Hazret-i Âişe radıyallâh anhâ validemize: “Ey mü’minlerin annesi! Resûlullâh Efendimiz aleyhisselâmdan kabir azâbını hafifleten şeyleri hiç sordunuz mu?” diye sual ettiler: Şöyle buyurdu: “Resûlullâh Efendimize suâl etmiştim. Şöyle buyurdular: “(Kabir azâbını hafifleten) Dört şeydir: 1- Her vakit ve zamanda Kur’ân-ı Kerîm okumak, 2- Her yerde yetime ikrâm etmek, 3- Receb ve Şa‘bân aylarının 13., 14. […]
BERÂTINI ALAN HACI
Geçmiş zamanda Bağdat’tan bir kafile hacca gitmek üzeredir. Zengin komşularının hacca hazırlandıklarını duyan temiz kalpli fakir bir adam: “Ben de, şu komşularımla birlikte hacca gideyim” deyip hazırlığını yapar ve Hac kafilesiyle yola çıkar. Kendini beğenmiş zenginlerden bazıları bu fakirin hacca gitmesine hayret ederler. Bunlardan biraz da bilgi sahibi olan biri, “Komşum, senin bineğin yok, azığın […]
Günün Hadisi Şerifi
قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ رَأَى صَاحِبَ بَلَاءٍ فَقَالَ الْحَمْدُ للهِ الَّذِي عَافَانِي مِمَّا ابْتَلَاكَ بِهِ وَفَضَّلَنِي عَلَى كَثِيرٍ مِمَّنْ خَلَقَ تَفْضِيلًا إِلَّا عُوفِيَ مِنْ ذَلِكَ الْبَلَاءِ كَائِنًا مَا كَانَ مَا عَاشَ. (ت) لِلّهِ “Belâya uğramış birini gören kimse ‘Elhamdü lillâhillezî âfânî mimmebtelâke bihî ve faddalenî alâ kesîrin mimmen haleka tefdîlâ’ derse yaşadığı müddetçe […]
HÂCETLER VE MUSÎBETLER İÇİN TESBÎH NAMAZI
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.)’in amcası Hz. Abbâs, gelmesi mutâd olmayan bir saatte Resûlullâh Efendimiz’in yanına geldi. “Yâ Resûlallah, amcanız Abbas kapıdadır” denildi. “Ona müsaade ediniz, mühim bir iş için gelmiştir” buyurdular. Yanına girdiğinde: “Ey amca, bu vakitte seni getiren nedir” buyurdular. “Ey kardeşimin oğlu, cahiliye devrini ve cehaletini hatırladım. Genişliğine rağmen dünya bana dar geldi. Kendi […]
CEMAATE DAİR BAZI MESELELER
Beş vakit namazı cemaatle kılmak erkekler için sünnet-i müekkededir. Yalnız kılmanın sevabı üzerine yirmi yedi kat fazileti vardır. Cemaatle namaz Peygamberimize uymanın alametidir. Günahlardan sakınan, Ehl-i sünnet itikadına sahip, namazın şartlarını ve namazı bozan şeyleri bilen, Kur’ân kıraetinde hata etmeyen imamın ardında namaz kılmalıdır. İmama uyan erkekten bir kişi olursa imamın sağına ökçesi imamın ökçesinden […]
BEYİT
Saatin çaldığı evkât değildir her bar Müddet-i ömrü gelip geçtiğine eyler âh Koca Ragıb Paşa (Her saat başında saatin çalması vakti bildirmek için değildir. Belki ömrün gelip geçtiğine âh eylediğindendir.)
HÂZIR OL CENGE İSTERSEN SULHU SALAH
Yavuz Sultan Selim Han gösterişten hoşlanmaz, sadeliği severdi. “Mücevveze” yerine kendi adıyla anılan “selîmî” kavuk giyer ve “Vezirlerin ve beylerin süslü giyinmeleri, padişahlarına saygıdan ileri gelir. Biz kime şirin görünmek için süslü giyinelim ki? Bizim padişahımız, (yani Allâhü Teâlâ) vücudun dışına değil, içindeki cevhere bakar.” derdi. Sadrazam dâhil devlet adamları da saygıda kusur etmemek için […]
YAVUZ SULTAN SELİM HÂN
Osmanlı sultanlarının dokuzuncusu ve Sultan İkinci Bâyezid’in oğludur. 1470 yılında doğmuştur. Dedesi Fâtih, babasına hitâben: “Bak â Bâyezid! Bu yavuz torunuma iyi bakasın!” demiştir. Saltanatı 1512-1520 yılları arasındadır. 8 yıllık saltanatına 80 yıllık muvaffakiyetler sığdırmıştır. 1514 yılında Çaldıran’da, Safevî hükümdarı Şah İsmail’i büyük bir bozguna uğratarak Şiî tehlikesini ve bozuk itikadını Osmanlı ülkesinden uzaklaştırdı. 1515 […]
NAMAZDA UYANIK OLMAK
NAMAZDA UYANIK OLMAK Namazın bütün rükünlarını uyanıklık üzere edâ etmek şarttır. Uyuklayıp ne yaptığını bilmeyerek işlenen kıyâm, rükû ve diğer fiillere itibâr yoktur. Rükünlerden biri böyle işlenirse uyanık olarak iâdesi lâzımdır. HÂŞİM PAŞA’NIN BİR HÂTIRASI 93 Harbi diye meşhur olan 1877-78 Osmanlı Rus harbinin Anadolu cephesinde Gazi Ahmed Muhtar Paşa’nın yanında kâtip olarak vazifeli olan […]
Günün Hadisi Şerifi
(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا الْمَيِّتُ فِي الْقَبْرِ إِلَّا كَالْغَرِيقِ الْمُتَغَوِّثِ يَنْتَظِرُ دَعْوَةً تَلْحَقُهُ مِنْ أَبٍ أَوْ أُمٍّ أَوْ أَخٍ أَوْ صَدِيقٍ، فَإِذَا لَحِقَتْهُ كَانَتْ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِنَ الدُّنْيَا وَمَا فِيهَا. (كنز “Kabirdeki ölü, denizde boğulmak üzere iken yardım isteyen gibidir; Babasından, anasından, kardeşinden veya arkadaşından kendisine gelecek duâyı bekler. Duâlar kendine ulaşınca, dünyânın […]
FİTNE VE KARIŞIKLIK ZAMANINDA İBADET
İmam-ı Rabbanî Hazretleri buyurdular: “…Hadîs-i şerîfte, küfür yeryüzünü kaplayıp hükümleri açıkça icra olunmadıkça Mehdî’nin zuhur etmeyeceği buyrulmuştur. Bu vakit de, küfrün her tarafı kapladığı ve kuvvetli olduğu; İslâm’ın ve Müslümanların zayıf ve kuvvetsiz olduğu vakittir. Bu vakit, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) ‘Garip Müslümanlara müjdeler olsun’ buyurduğu vakittir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.); ‘Fitne ve karışıklığın olduğu zamanda ibadet […]
HAYATTAKİLERİN ÖLÜLERE HEDİYESİ İSTİĞFÂRDIR
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.): “Muhakkak Allâhü Teâlâ yeryüzündekilerin duâlarından dağlar gibi sevaplar ihsan eder. Muhakkak hayattakilerin ölülere hediyesi onlar için istiğfar etmeleridir.” buyurdular. (Beyhakî, Şuabü’l-Îmân) Hazret-i İbn-i Abbâs (rad›yallâhü anhümâ) buyurdu: Vefat etmiş olan mü’minlerin ruhları Bayram günü, Âşûre günü, Receb ayının ilk Cuma günü (Regâib kandili gündüzü) ve Şa‘bân ayının on beşinci (Berat) gecesinde ve […]
BİLMİYORUM DEMEK İLMİN YARISIDIR
Kâsım bin Muhammed (r.a.) buyurdular ki: • “İnsanlar bana fetva sorarlardı, ben bu hususu bilmiyorum, anlamıyorum, derdim. Israrla sorduklarında şöyle söylerdim: Vallahi sizin sorduklarınızın hiçbirini bilmiyorum. Şayet bilse idim, söylerdim. Zaten bildiğim şeyi gizleyip söylemek helâl olmaz. Sizin sorduklarınızın hepsini bilmiyorum. Kişinin, Allâh’ın farz kıldıklarını öğrendikten sonra cahil olarak yaşaması, bilmediği hususlarda fetva vermesinden daha […]
ADALET, MUHABBET VE SADAKAT
İnsanların intizam içinde bir arada yaşamaları için adalet ve muhabbete ihtiyaç vardır. Adalet, kanunlar ile olur. Muhabbet ise sevgi ile olur. Muhabbet olunca adalete ihtiyaç kalmaz. Muhabbet, dünyanın küçük arzuları için nice zahmet ve mücadeleye, kanun ve adaletin tatbikine lüzum bırakmaz. Bu bakımdan muhabbet adaletten üstündür. Çünkü muhabbet tabiî, adalet ise sûn’îdir. Muhabbet birliği sağlar […]
AMELLER NİYETLERE GÖREDİR
Hâtemi Esam Hazretlerine: Amellerinizi işlerken nelere dikkat ediyorsunuz? diye sormuşlar. O da şöyle cevap vermiş: Şu dört esasa dikkat ediyorum: Birincisi, Allâhü Teâlâ’nın benim için bir rızık verdiğini, hiç kimsenin rızkının başkasına gitmeyeceği gibi benim rızkımın da benden başkasına gitmeyeceğini bildim ve buna inandım. İkincisi, Allâhü Teâlâ’nın beni birtakım farzlarla mükellef kıldığını ve bu farzları […]
SAĞLIK:BEL SAĞLIĞINIZ İÇİN
1- Sandalye veya koltukta dik oturun. Dizinizin kalçanızdan daha yüksekte olmasına, ayak tabanlarınızın yere rahatça ve tam basmasına dikkat edin. Ayaklarınızın altına yükseltici bir destek koyabilirsiniz. 2- Yumuşak, alçak, derin ve ortopedik olmayan koltuklarda oturmayın. 3- İşiniz devamlı oturmayı gerektiriyorsa ara sıra kısa da olsa yürüyüşler yapın. Çünkü otururken ayakta olduğunuzdan daha fazla yük belinize […]
TAM HAC VE UMRE SEVABI KAZANDIRAN AMEL
Enes bin Mâlik (r.a.), Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Kim sabah namazını cemâatle kılar, sonra güneş doğuncaya kadar Allah’ı zikretmek için oturur, güneş doğduktan (ve kerahet vakti çıktıktan) sonra da iki rekât namaz kılarsa onun için hac ve umre sevabı gibi sevab olur.” Enes (r.a.) şöyle devam etti: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) üç defa […]
Günün Hadisi Şerifi
(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ أَبْخَلَ النَّاسِ مَنْ بَخِلَ بِالسَّلَامِ، وَأَعْجَزَ النَّاسِ مَنْ عَجَزَ عَنْ اَلدُّعَاءِ. (هب “Muhakkak insanların en cimrisi selam vermekte cimrilik edendir. İnsanların en âcizi de duâ etmekten âciz olandır.” (Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabu’l-Îmân)
REGÂİB GECESİ VE BU GECEDE YAPILACAK İBÂDETLER
Receb-i Şerîfin ilk cuma gecesi, yâni yarın akşam Regâib Gecesi’dir. Bu geceyi oruçlu olarak karşılamalıdır. Regâib gecesi, akşamla yatsı arasında 12 rek’at Hâcet namazıkılınır. İki rek’atte bir selâm verilerek kılınan bu namazda,Fâtiha’dan sonra her rek’atte 3 İnnâ enzelnâhü… ile 12 İhlâs-ı şerîf okunur. Namazdan sonra, 7 Salât-ı Ümmiye okunup secdeye varılır. Salât-ı Ümmiye şudur: “Allâhümme […]
“O (ALLAH) Kİ ÖLÜMÜ VE HAYÂTI YARATTI”
Her canlının hayatı ve ölümü, Allâhü Teâlâ’nın yaratması ve takdir etmesiyledir. Hiçbir kimseye takdîr olunmuş vaktinden önce hayât verilmez ve yine hiçbir kimse eceli gelmedikçe ölmez. Eceli gelince de bir saniye olsun daha yaşıyamaz. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de: “Halbuki Allâh bir nefsi eceli geldiği zaman aslâ te’hîr buyurmaz…” (Münâfikûn sûresi, âyet 11) buyurulmuştur. Dirilten ve öldüren […]
İKİ KURBANLIĞIN OĞLU (S.A.V.)
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) dedesi Abdülmuttalib, uzun zamandan beri yeri kayıp olan Zemzem kuyusunu, gördüğü bir rüya üzerine kazıp imar ve ihya etmek istedi. Ancak Kureyş’ten buna karşı çıkanlar oldu. Kendisine oğlu Hâris’ten başka yardım eden kimsesi yoktu. “Ey Rabb’im! Eğer bana yardımcı olacak on erkek evlat ihsan edip şu hayırlı işte muvaffak kılarsan birisini sana […]
YOLDAN ÖNCE ARKADAŞ
Yola çıkmadan evvel sâlih bir arkadaş edinmeli, fâsıkla yolculuk yapmamalıdır. Bunun için “Önce arkadaş, sonra yol” denmiştir. Arkadaş, kendisine dînî hususlarda yardım edici, unuttuğunu hatırlatıcı, hatırladığı zaman ona yardımcı olmalıdır. Çünkü kişi, arkadaşının dîni (ahlakı) üzeredir. İnsan, ancak arkadaşı ile tanınır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yalnız başına yolculuğa çıkmaktan menetmiştir. En iyisi, dört arkadaş beraber yolculuk […]
ÜMİD VE KORKU
ÜMİD VE KORKU Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ölmek üzere olan bir gencin yanına girdi ve “Kendini nasıl buluyorsun?” buyurdular. Yâ Resûlallâh! Vallâhi Allâhü Teâlâ’nın rahmetini ümid ediyorum. Ama günahlarımdan da korkuyorum, deyince, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Sekerâtı mevt (ölümün aklı gideren şiddeti) halinde bir kulun kalbinde iki şey böyle bir araya gelirse, mutlaka Allâhü Teâlâ […]
Günün Hadisi Şerifi
(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا مِنْ شَئْ ٍأَحَبُّ إِلَى اللهِ تَعَالَى مِنْ شَابٍّ تَائِبٍ، وَمَا مِنْ شَئْ ٍأَبْغَضُ إِلَى اللهِ تَعَالَى مِنْ شَيْخٍ مُقِيمٍ عَلَى مَعَاصِيهِ. (كنز “Allâhü Teâlâ’ya, günahlarından tevbe eden gençten daha sevimli hiçbir kimse yoktur. Allâhü Teâlâ’ya, günah işlemeye devam eden yaşlıdan daha sevimsiz hiçbir kimse yoktur.” (Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)
GÜNAHTAN TEVBE EDEN GÜNAHI OLMAYAN GİBİDİR
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Kime şu dört şey verilirse dört şeyden de mahrum bırakılmaz; o da verilir.” Kime Allâhü Teâlâ’yı zikretmek nasib olursa Allâhü Teâlâ da onu rahmetiyle zikreder. Nitekim Cenâb-ı Hak “O halde beni zikrediniz ki sizi zikredeyim…” (Bakara Sûresi, âyet 152) buyurmuştur. Kim Allâhü Teâlâ’ya duâ ederse; ona icâbeti ihsân eder (kulunun duâsını […]
EBU’L-ESVED ED-DÜELÎ’DEN NÜKTELER
Tâbiînden Ebu’l-esved ed-Düelî, dokuz altına bir at satın aldı, bir gözü görmeyen bir kimseye atın fiyatını tahmin ettirmeye götürdü. Adam dört buçuk altın kıymet biçince, “Sen yarı kıymetini tahmin ettin. Eğer diğer gözün de olaydı tam fiyatını biçerdin” dedi ve eve geldi, uykuya yattı. Uyandığında atın kişnemesini işitip bu ses nedir? dedi. At arpasını yiyor […]
GÜL
Asıl vatanı Doğu Asya olan gül, buradan Anadolu, Avrupa ve Kuzey Afrika’ya yayılmıştır. Türkiye’de İsparta ve Burdur ilinde çokça yetiştirilir. Gül, güzel kokulu ve dikenli bir ağaççıktır. Deniz seviyesinden 3500 metre yüksekliğe kadar rutubetli topraklarda yetişir. Gülün çiçeklerinden gülyağı ve gülsuyu elde edilir. Kâbe-i Muazzama gül suyu ve zemzem ile yıkanır. Gülyağı bilhassa parfümeri ve […]
ASHÂB-I KİRÂM HAKKINDA EHL-İ SÜNNETİN İTİKADI
Ashâb-ı Kirâm’ın, (aleyhimürrıdvân) beşeriyetin en hayırlısı (olan Resûlullâh)’ın ilk sohbetinde buldukları (lütuflar), Ümmet-i Muhammed’in diğer evliyası için en son mertebede dahi müyesser olup olmadığı bilinmez. İşte bu sebepledir ki, tâbiînin en hayırlısı olan Üveysü’l-Karanî (k.s.), -beşeriyyetin en hayırlısı Peygamber Efendimiz aleyhissalâtü vesselâm’ın sohbeti şerefi ile bir defa şereflendiği için- Hz. Hamza’yı (r.a.) şehid eden Hz. […]
ALLAH GÖRÜR VE BİLİR
Abdullah bin Dinar (r.a.) anlatıyor: Hz. Ömer ile beraber Mekke’ye gitmek üzere yola çıktık. Giderken yolda kurtlara rastladık. Derken dağdan bir çoban indi, geldi. Hz. Ömer, “Ey çoban! Şu koyunlardan birini bana sat.” dedi. Çoban, “Ben köleyim, satamam.” dedi. Hz. Ömer, “Efendine, kurt yedi dersin.” dedi. Bu söz üzerine çoban “Peki, Allâh’a ne derim?” deyince […]
ŞEHZADE BAYEZİD VE MUSTAFA’NIN SÜNNET MERASİMİ
Sultan İkinci Mehmed Han, Amasya’dan oğlu Şehzade Bayezid’i, Manisa’dan da Mustafa Çelebi’yi sünnet ettirmek için Edirne’ye getirtti. Düğün hazırlıkları yapıldı: Etrafın beylerine, âlimlerine, kâdılarına ve fakirlerine davetçiler gitti. Halk Edirne’ye toplandı, şehrin çevresi dolup taştı. Padişahın otağını kurdular. Padişah da geçip otağında oturdu. Önce, âlimler davet olundu. Padişahın sağ yanında Mevlana Fahreddin-i Acemî, sol yanında […]
Günün Hadisi Şerifi
(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ أَفْضَلَ الْإِيمَانِ أَنْ تَعْلَمَ أَنَّ اللهَ مَعَكَ حَيْثُمَا كُنْتَ . (طب “Muhakkak en fazîletli îmân, nerede olursan ol, Allâhü Teâlâ’nın seninle beraber olduğunu bilmendir.” (Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)
RESÛL-İ EKREM’İN PEK YÜKSEK İLİM VE İRFANI
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), sırf Allâhü Teâlâ’nın vahiy ve ilhâmıyla pek çok hakikatlere muttalî idi. Hiçbir kimse ilim ve irfanca onun mertebesine yetişmemiştir ve yetişemez. Semavî kitapların, şeriatların hükümlerine, geçmiş ümmetlerin târihine, her kavmin siyâsetine, hikmetli ilimlerine, medeniyet ilimlerine, harp fenlerine ve daha birçok yüksek ilimlere vâkıf idi. Halbuki kendisi ümmî idi, yani hiçbir mektebe, medreseye […]
RESÛL-İ EKREM’İN PEK YÜKSEK İLİM VE İRFANI
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), sırf Allâhü Teâlâ’nın vahiy ve ilhâmıyla pek çok hakikatlere muttalî idi. Hiçbir kimse ilim ve irfanca onun mertebesine yetişmemiştir ve yetişemez. Semavî kitapların, şeriatların hükümlerine, geçmiş ümmetlerin târihine, her kavmin siyâsetine, hikmetli ilimlerine, medeniyet ilimlerine, harp fenlerine ve daha birçok yüksek ilimlere vâkıf idi. Halbuki kendisi ümmî idi, yani hiçbir mektebe, medreseye […]
PEYGAMBER EFENDİMİZ (S.A.V.)’İN GÜZEL AHLÂKI
Hilm; öfke ve hiddetin zıddı olup, şiddete karşı sabır ve tahammül etmek, öfkelenmemek, nefsi heyecandan korumaktır. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), bir Yahûdi’den bir şey satın almış ve belli bir vâde ile otuz dinâr borçlanmıştı. Yahûdi, vâdeye bir gün kala gelip “Yâ Muhammed, hakkımı öde! Zâten siz Abdülmuttalipoğullarının âdeti, borçlarını uzatıp durmaktır!” dedi. Hz. Ömer (r.a.) öfkelendi […]
RESÛLULLÂH’IN AHLÂKI KUR’ÂN-I KERÎMDİR
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), dâima Rabb’inden güzel ahlâk ister, kendisini en güzel edeblerle süslemesini niyaz eder ve: “Allâhümme hassin halkî ve hulukî” diye dua ederdi ki “Allâh’ım, yaradılışımı ve ahlâkımı güzelleştir.” demektir. Hz. Aişe (r. anhâ), “Resûlullâh’ın ahlâkı Kur’ân-ı Kerîm idi,” buyurmuşlardır. Allâhü Teâlâ Habîbini Kur’ân-ı Kerîm ile edeblendirdi ve ona güzel ahlâkın yolunu gösterdi ve […]
PEYGAMBERİN VAZİFESİ HİDAYETE DAVETTİR
Allâhü Teâlâ “Rabbinin yoluna hikmet ile güzel öğüt ile davet et.” (Nahl Sûresi, âyet 125) buyurdu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Ben hidayete davet için gönderildim. Fakat benim hidayette bir tesirim yoktur. İblis de insanları doğru yoldan saptırmak için gönderildi. Fakat onun da dalâlette bir tesiri yoktur.” buyurmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) amcası Ebû Tâlib’in hidâyete ermesini, müslüman […]
Günün Hadisi Şerifi
(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: صَوْمُ أَوَّلِ يَوْمٍ مِنْ رَجَبَ كَفَّارَةُ ثَلَاثِ سِنِينَ وَالثَّانِي كَفَّارَةُ سَنَتَيْنِ وَالثَّالِثُ كَفَّارَةُ سَنَةٍ ثُمَّ كُلُّ يَوْمٍ شَهْرًا. (الجامع الصغير Receb ayının birinci günü oruç tutmak üç senelik, ikinci günü oruç tutmak iki senelik, üçüncü günü oruç tutmak bir senelik, sonra diğer her bir günde oruç tutmak ise bir aylık […]
RECEB-İ ŞERÎF
Yarın idrâk edeceğimiz mübârek Receb ayı, kamerî ayların yedincisidir. “Eşhur-i hurum”dan olan bu ay, Şehrullah yani Allâhü Teâlâ’nın ayıdır. Bu aya oruçlu girmeli ve bu ayda çok ilticâ etmelidir. Receb ayının 1’inci günü oruç tutanlara 3 senelik, 2’nci günü oruç tutanlara 2 senelik, 3’üncü günü oruç tutanlara ise 1 senelik nâfile oruç sevâbı verilir. Bu, […]
PEYGAMBER EFENDİMİZ’E VAHİY GELMESİ VE PEYGAMBERLİK VERİLMESİ
Hazret-i Muhammed aleyhissalâtü vesselam Efendimiz sabîliğinden beri fevkalâde bir fazîlet ve nezâhet içinde yaşamıştı. Kavminin câhilâne törelerinden tamamen uzak idi. Kimseden birşey okumamış, birşey yazmamıştı. O, bütün cihanın en büyük muallimi, en yüksek mürşididir. Onun kalbine bütün ilimleri, irfanları bizzat Hak Teâlâ Hazretleri akıtmıştı. O, tam bir masumiyet içinde kırk yaşlarına yaklaşmıştı. O sıralarda mübarek […]
MEZHEBLERİN TARİHÇESİ
Resûlullah’a (s.a.v.) vahiy gelirdi. Ashâb-ı Kirâm bizzat Resûlullah’tan âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîşer dinleyip, ilim öğrenirlerdi. Dâimâ Resûlullah’ın mübârek meclis ve huzurunda ilim nuru ile nurlanır, kalbleri saf, itikadları doğru, amelleri hâlis ve şüpheleri çözülmüş olurdu. Resûlullah’ın (s.a.v.) vefâtından sonra Ashâb-ı Kirâm (aleyhimürrıdvân) İslâmiyet’in yayılması işini mühim görüp ona çalıştılar. Bu yüzden Kur’ân-ı Kerîm’den ve […]
HER MÜSLÜMANIN DİKKAT ETMESİ GEREKEN HUSUSLAR
1- Ehl-i Sünnet i’tikadı üzere olmalı, 2- Sâlih ameller işlemeli, 3- Niyette ve işlerinde doğruluktan ayrılmamalı, 4- Günahta ısrar etmemeli, (günah işlemeye devam etmemeli), 5- İslâm nimetine şükür etmeli, 6- Îmansız gitmekten korkmalı, 7- Başkalarına zulüm etmemeli, 8- Sünnet üzere okunan ezana icâbet etmeli, 9- Dîne aykırı olmayan hususlarda, anne ve babasına âsî olmamalı, 10- […]
CENNETE ANCAK ALLÂH’IN RAHMETİ İLE GİRİLİR
Resûlullâh (s.a.v.) buyurdular: “Az önce Cebrâil yanımdan ayrıldı. Dedi ki: ‘Yâ Muhammed! Seni hak peygamber olarak gönderen Allâh’a yemin ederim ki, Allâh’ın kullarından biri, denizin ortasında bir adadaki dağın başında Allâh’a beş yüz sene ibâdet etti… Allâhü Teâlâ ona parmak kalınlığında tatlı su akıtan ve birikip dağın eteğinde toplanan bir kaynak çıkardı. Bir nar ağacı, […]
Günün Hadisi Şerifi
(عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَمْ يُتِمَّ صَوْمَ شَهْرٍ بَعْدَ رَمَضَانَ إِلَّا رَجَبَ وَشَعْبَانَ. (طب Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Ramazan ayından başka sadece Receb ve Şaban aylarının tamamında oruç tutmuştur. (Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)
HZ. MUÂVİYE’NİN VASİYETİ
Hz. Muaviye (r.a.) vefat edeceği vakit oğullarını topladı ve onlardan birine hitaben: “Sana emanet ettiğim şeyi getir” dedi. Oğlu, kilitli ve mühürlü bir kutu getirdi. Yanındakiler onda bir mücevher olduğunu zannettiler. Sonra: “Bunu, şu günüm için saklıyordum” dedi ve açmasını emretti. İçinde üç elbise vardı. Dedi ki: “Şu, Resûlullâh’ın bana giydirdiği gömlektir, şu da Vedâ […]
MEVLİD-İ ŞERÎFTEN
Doğdu ol sâatte ol sultân-ı dîn, Nûra gark oldu semâvât ü zemîn. Ger dilersiz, bulasız oddan necât, Aşk ile derd ile eydin es-salât. Yaradılmış cümle oldu şâdumân, Gam gidüb âlem yeniden buldu cân. Cümle zerrât-ı cihân idüb nidâ Çağrışuban didiler kim merhabâ! Merhabâ ey âlî sultân merhabâ! Merhabâ ey kân-i irfân merhabâ! Merhabâ ey […]
NÜKTE: Hasta Nasıl Terletilir?
Bir tıb mektebinde yapılan imtihanda, talebeye ‘Hastayı neyle terletmeli?’ diye sormuşlar. Talebenin her cevap verişinde “daha, daha” diye iyice yormuşlar. Terletmek için bilinen bütün ilaç ve tedbirlerin hepsini söylediği halde yine “daha başka” diye sorunca: Eğer hasta bunlarla terletilemezse, buraya getirip imtihan etmeli!… demiş.
HACCAC İLE BEDEVÎ
Haccâc b. Yusuf hac mevsiminde bir bedevîye bazı sualler sorar. Haccâc “Hz. Ebû Bekir (r.a.) hakkında ne söylersin?” dedi. Bedevi; “Yeryüzünde ve gökte sıddîk olan, mağarada Resûlullah (s.a.v.)’in arkadaşı olan, müslüman olduğunda seksen bin dinarının hepsini Allah yolunda ve Resûlullah için harcayan kişi hakkında ne diyebilirim?” Haccâc: “Hz. Ömer (r.a.) için ne diyorsun?” dedi. Bedevi […]
BİR SAHÂBÎ: MUÂVİYE BİN EBÛ SÜFYÂN (R. A.)
Ashâb-ı Kirâm’dan Misver bin Mahreme (r.a.) şöyle anlattı: Biz bazı ihtiyaçlarımız için Hz. Muâviye’nin (r.a.) yanına gitmiştik. İhtiyaçlarımız görüldükten sonra ben Muâviye’nin (r.a.) yanına girdim ve selâm verdim. Bana “Ey Misver, senin bizim hakkımızda konuştuğunu işittim, niçin böyle ediyorsun? Seni Allâh’ın mağfiretine benden daha layık kılan nedir? Vallâhi ben insanların arasını ıslâh etmek ve onları […]
HAZRET-İ MUÂVİYE’NİN SÜNNETE BAĞLILIĞI
Ebû Ya’lâ’nın Müsnedinde ve İbn-i Kesîr’in el-Bidâye ve’n- Nihâye’sinde şöyle yazmaktadır: Hz. Muâviye şöyle anlattı: Bir seferde Resûlullâh Efendimiz’in (s.a.v.) matarasını taşıyan Hz. Ebû Hüreyre rahatsızlanmıştı. Ben hızlı davranarak hemen Resûlullâh’ın abdest aldığı matarayı aldım, hürmetle Resûlullâh Efendimiz’in eline su dökmeye başladım. Resûlullâh aleyhisselâm bana bakınca heybetinden başımı eğdim. Sonra Resûlullâh bana tekrar baktı ve: […]
Günün Hadisi Şerifi
(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: عَلِّمُوا وَيَسِّرُوا وَلَا تُعَسِّرُوا وَإِذَا غَضِبَ أَحَدُكُمْ فَلْيَسْكُتْ. (حم “Öğretiniz, kolaylaştırınız ve zorlaştırmayınız. Biriniz öfkelendiği zaman hemen sussun.” (Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed)
SA’D BİN EBÎ VAKKAS’IN ANNESİ İLE İMTİHANI
Hazret-i Sa’d bin Ebî Vakkas radıyallahü anh, İslâmiyet’i kabul edince annesi Hemme bint-i Ebî Süfyan bunu işitmiş: “Ey Sa’d, senin İslâmiyet’i kabul ettiğini haber aldım. Vallahi sen Muhammed’i inkâr edinceye kadar ben daima güneş altında duracağım, hiçbir evin gölgesinde bulunmayacağım ve yemek içmek de bana haram olsun.” demiş ve üç gün yemeksizin, içmeksizin güneşin sıcağı […]
KIT’A
Allah adın zikredelim evvelâ Vâcib oldur cümle işte her kula Allah adın her kim ol evvel ana Her işi âsân eder Allah ona (Süleyman Çelebi) Lügatçe: Cümle: Her, âsân: kolay,
“BANA EN SEVGİLİNİZ, AHLÂKI EN GÜZEL OLANINIZDIR”
“…Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Muhakkak Allâhü Teâlâ refîktır, rıfkı (yumuşak huyluluğu) sever, sertliğe ve başka bir şeye vermediğini yumuşak huyluluğa verir.” Hadîs-i Şerîf’in diğer bir rivâyetinde Resûlullâh (s.a.v.), Hz. Âişe’ye (r.anhâ) şöyle buyurmuştur: “Yumuşak huylu ol. Öfkeden ve çirkin şeylerden kaçın. Çünkü yumuşak huyluluk nerede olursa onu süsler, hangi şeyden çıkarılırsa da onu lekeler.” Resûlullâh […]
NAMAZA DÂİR BAZI MESELELER
Selâm verirken; “Esselâmü aleyküm ve rahmetullâh” denildiğinde (Rahmetullâh’ın) sonundaki “he”ye hareke verilmez. İkinci selâmda sesi evvelkinden aşağı kılmak sünnettir. İkinci secdeden kalkarken özürsüz bir yere dayanılmaz, belki dizlerine dayanır ve oturmaksızın ayağa kalkar. Secde ederken veya kalkarken başındaki şey (takke) çıkarsa bir eliyle, amel-i kalil ile alıp başına giyip de kılmak başı açık kılmaktan faziletlidir. […]
ÖFKENİN DÖRT İLACI
1- Abdest almak. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Öfke şeytandan (yani şeytanın vesveselerinden)dir, şeytan da ateşten yaratılmıştır. Ateş ise su ile söndürülür. Biriniz öfkelendiğinde abdest alsın.” 2- Ayakta ise oturmak, oturuyorsa ayağa kalkmak, yoksa yanı üzere yatmak. 3- Eûzü okumak, 4- Peygamber Efendimiz’in Hz. Âişe vâlidemize tavsiye ettiği: “Allâhümmeğfirlî zenbî, ve ezhib ğayza kalbî ve […]
OSMANLI’NIN ALTI MİNARELİ CAMİİ, SULTANAHMET
Camii on dört yaşında ve on dördüncü Osmanlı sultanı olarak tahta çıkan Sultan Birinci Ahmed Han yaptırmışdır. Daha önce Rüstem Paşa Sarayı’nın da bulunduğu yerini bizzât Sultan beğenip seçmiştir. Mimarı Mehmed Ağa olup Mimar Sinan’ın çıraklık eserim dediği Şehzadebaşı Camii örnek alınmıştır. 9 Kasım 1609’da bütün devlet erkânı, alimler ve halkın da hazır olduğu bir […]
Günün Hadisi Şerifi
“Allâhü Teâlâ benim sebebimle ümmetimin gönüllerinden geçirdikleri kötülükleri ve vesveseleri -işlemedikçe veya söylemedikçe- afveyledi.” (Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)
PEYGAMBERLERE İMÂN
Ve rusülihi: Îmânın dördüncü şartı, Allâhü Teâlâ’nın peygamberlerine îmân etmektir. Peygamberlerin evveli Âdem aleyhisselam, âhiri; son peygamber bizim peygamberimiz Muhammed aleyhisselamdır. Bu ikisinin arasında ne kadar peygamber geldi ise hepsinin peygamberliği haktır ve gerçektir. Kurân-ı Kerîm’de ismi geçen yirmi sekiz peygamber vardır ki bunları bilmek herkese vaciptir: Âdem, İdris, Nuh, Hûd, Sâlih, İbrahim, Lût, İsmail, […]
ÖNCE SAHİH İTİKAD SONRA SALİH AMEL
İmâm-ı Rabbânî Hazretleri buyurdular: “…İtikadı (ehl-i sünnet itikadı üzere) tashih ettikten sonra sâlih ameller işlemek lazımdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.); “İslâm dîni beş temel üzerine kurulmuştur: Allâh’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in (s.a.v.) Allâh’ın Resûlü olduğuna şehâdet etmek, Namaz kılmak, Zekât vermek, Ramazan orucu tutmak ve Hac etmek.” buyurmuştur. Bu şehâdet, Resûlullah’ın (s.a.v.) teblîği ile sâbit […]
EN YÜCE KELİME: “LÂ İLÂHE İLLALLÂH MUHAMMEDÜN RESÛLULLAH”
Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular: “Meleklerin büyüğü Cebrâil (a.s.) dedi ki: Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah kelimesinden daha yüce ve daha büyük bir kelimeyle yeryüzüne inmedim. Gökler ve yerler bu kelimeyle ayakta durur. Ağaç, taş, toprak, deniz her şey bu kelime ile devam eder. Bu kelime terazinin bir kefesine, gökler ve yerler de diğer kefesine […]
ÖMER BİN ABDÜLAZİZ’İN TAZİYESİ
Emevî Halîfesi Ömer bin Abdülaziz (rh.) vefât eden bir ahbabının ailesini taziye için ziyarete gitti. Feryad ve figân ederek ağladıklarını görünce onlara şöyle dedi: “Sizin rızkınızı veren bu vefât eden zât değildir. Asıl rızkınızı veren Allâhü Teâlâ’dır ve o hayy (diri ve diriltici)dır ve asla ölmez. Bu zât sizin yerinize ölüp de kabirlerinizi örtmedi, herkes […]
PEYGAMBERİMİZİN BAZI MUCİZELERİ
Hudeybiye gazasında asker susuz kaldı. Ashâb-ı Kiram Fahr-i Âlem’in huzur-ı saadetlerine geldiler. Peygamberimiz matarasından abdest alıyordu. Peygamberimiz onlara “Ne istersiniz?” deyince: “Yâ Resûlallah! Abdest almaya ve içmeye sizin mataranızdakinden başka suyumuz yoktur.” dediler. Fahr-i Âlem mübarek elini mataranın ağzına koydukları gibi mübarek parmakları arasından pınardan akar gibi sular taşıp aktı. Bütün ashâb ondan içtiler ve […]
Günün Hadisi Şerifi
(قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَا أَيُّهَا النَّاسُ أَخْلِصُوا أَعْمَالَكُمْ للهِ فَاِنَّ اللهَ تَبَارَكَ وَتَعَالَى لَا يَقْبَلُ مِنَ الْاَعْمَالِ إِلَّا مَا خُلِصَ لَهُ. (مجمع “Ey insanlar! Amellerinizi ihlâs ile (sadece Allah rızası için) yapınız. Zira Allâhü Tebâreke ve Teâlâ ancak kendisi için ihlâsla yapılan amelleri kabul eder.” (Hadîs-i Şerîf, Mecmau’z-Zevâid)
RESÛLULLÂH’IN (S.A.V.) ÜMMETİNE TAVSİYELERİ
Yâ Muâz, sana şunları tavsiye ederim: Her halde ve her işinde Allâh’dan kork, Doğru sözlü ol, Verdiğin sözleri yerine getir, Emânete riayet et, aslâ hıyanet etme, Komşunu gözet, Yetime merhametli ol, Tatlı ve yumuşak sözlü ol, herkese selam ver. Güzel ameller işle. Dünyaya ait emellerin kısa olsun. Kur’ân-ı Kerîm’e göre yaşamak için fıkıh öğren. Ahireti […]
AZ DA OLSA İHLASLI AMEL KURTARIR
İhlâs, herhangi bir işi güzel bir niyetle, saf bir kalb ile yapmak, o işe başka bir şey karıştırmamaktır. Yapılan vazifelerin kıymetleri, ihlâsa göredir. Kul şeytandan ancak ihlâs ile kurtulur. İhlâsın zıddı riyâdır. Riyâ bir vazifeyi yalnız gösteriş için veya maddî bir menfaat için yapmaktır. Allâhü Teâlâ rahmetiyle, ihlâslı kimseleri, şeytanın vesvese ve tuzaklarından, günah işlemekten […]
HENDEK GAZVESİ (M. 627)
Hendek Harbi hicretin beşinci senesinde olmuştur. Kureyşliler Yahudilerin teşvikiyle birtakım kabilelerle ittifak ederek onbin kişiden fazla bir ordu ile Medîne-i Münevvere’ye doğru yürüdüler. Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz Selmân-ı Fârisî’nin (r.a.) tavsiyesi üzerine Medîne-i Münevvere’nin düşman gelecek tarafına hendek kazdırdılar. Fahr-i Âlem Efendimiz de ashâbıyla beraber çalışıyordu. Büyük bir kaya çıkmıştı. Resûl-i Ekrem’e arz ettiler. Peygamber […]
BIR GÜZEL AHLAK: VEFÂ
Vefâ: Verilen sözü yerine getirmek, borcu ödemek, dince ve akılca lazım gelen şeyi yerine getirerek mesuliyetten kurtulmak demektir. Bu pek şerefli bir vazifedir. Ahde riayet etmemek; sözünde durmamak ise haramdır. Eski dostluğu muhafaza etmeye de “vefakârlık” denir. İnsan vefalı olmalı, dostlarını, eski hukuku unutmamalıdır. Müslümanlıkta emanetlere, yapılan sözleşmelere, ahitleşmelere son derece riayet etmek bir vecibedir. […]